yirmi bir

2.8K 319 159
                                    

"tuhaf rastlantılar tuhaf temaslar, önüne geçemediğim bir deliliğe dönüşmüş"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"tuhaf rastlantılar tuhaf temaslar, önüne geçemediğim bir deliliğe dönüşmüş"

Elinde sigarasıyla Jimin'in  güzel yüzünü beklerken kapıdan çıkan suratın o herife ait olması habercisi olmalıydı belki de uğursuzluğun. Elbette hatırlıyordu o adamın yüzünü, unutması nasıl mümkün olabilirdi ki? Zaten o günden sonra unutması da imkansız olacaktı.

Jimin'in peşinde dolanan adamdı bu, ikinci kez tesadüf ediyordu ona. İlkinde asansördeydiler ve Yoongi  kapılar açıldığında Jimin'i karşısında bulamadığı için epey üzülmüştü. İkincisi ise işte o andı. Yine Jimin'i bekliyor, o olmadan pek de rengi olmayan hayatının yeniden anlam kazanmasını iple çekiyordu.

Park Jimin'in büyüsünün altındaki bir adam olarak o adamı hakir göremiyor, ona gönlünü kaptırmış olmasına şaşmıyordu. Kim onun gözlerine bakıp da eski hayatına devam edebilirdi ki? Yoongi'nin nasıl miladıysa elbet başkalarının da miladı olabilirdi. Nasıl Yoongi'nin hayatında Jimin'den öncesi ve Jimin'den sonrası varsa onu gördükten sonra, başkaları için de aynısı olabilirdi. Ve Yoongi yalnız en cesur olanı değildi onun gözlerine bakıp hala ruhunu teslim etmediği için, aynı zamanda en şanslı olanıydı da Park Jimin'in kalbini kazandığı için.

Başlı başına sağlam bir yürek istiyordu Jimin'in bakışlarının altında durabilmek, yüreğine düşürdüğü ateşe rağmen nefes alabilmek bile yürek işiydi. Her doğan güne onun hülyasıyla başlayabilmek, güneş ufukta alçalırken onu düşünebilmek öyle her yüreğin kaldırabileceği şey değildi. Geceler ise başka bir savaş alanıydı, o muharebelere girip de ertesi sabah gözlerini açabilmek bile büyük bir güç gösterisiydi.  Min Yoongi şanslı bir adamdı ki güne o kollarındayken başlayabiliyor, o kollarındayken günü bitirebiliyordu. Gecelerini onunla paylaşabiliyor, onun dudaklarından adının döküldüğünü duyabiliyor ve onun tarafından sevilebiliyordu. Yoongi  farkındaydı, kendi yüreğini nasıl çıkarıp onun ellerine bıraktıysa onunki de kendi ellerindeydi ve taşıdığı mücevher hiçbir servetin almaya yetemeyeceğiydi.

Öyle anlar geliyordu ki kendine ait bir gömleğin içinde karşısına çıkıyordu bazen, bazen örtülerin altında çıplak olduğunu Yoongi'den gizleme ihtiyacı duymuyordu. Öyle bir adamdı ki Yoongi'nin  Jimin'i, yıllarca anlatılacak bir destandı başlı başına, cesurdu, gözünü kararttığı anda başka bir şey görmezdi. Güçlüydü bir orduyu tek başına dize getirebilecek kadar, bir cepheye varmadan, fiili savaşa tutuşmadan, gözünü bile kırpmadan savaşı kazanabilecek kadar büyüktü kudreti.

Bu bir yarış değildi elbette, şansın yüzüne güldüğü kişi Yoongi olmuş Jimin'in onu sevmesini sağlamıştı. Ve Yoongi tüm şansını orada kullanmış olmalıydı çünkü duyduklarından sonra o adama daha fazlasını yapmasına engel olmayı başarmışlardı. Hoş, yine araya giren Jimin'den başkası olsaydı kimse Yoongi'nin önünde duramazdı.

"Senin de sırf şu herifi sikebilmek için yapmadığın şey kalmadı." demişti Yoongi'nin şu hayatta nefret ettiği bir numaralı adamın yanındaki arkadaşı. Ceketinin cebinden sigara paketini çıkarırken arkadaşına dönmüş, yüzündeki mide bulandırıcı sırıtışıyla bakmışto.

red|yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin