"cehennem ol sen yanmayı seçer insan,sen gül yeter yandır beni"
Haklıydı Yoongi, ölümü Park Jimin'in ellerinden olacaktı, ama eğer Yoongi o gece Jimin'in ellerinde ölmediyse kolay kolay da ölmezdi.
Günler geçtikten ve saatler süren yolculuk bittikten sonra Yoongi kendini Jimin'in yanında bulabilmişti nihayet. Söz verdiği gibi gelir gelmez tıpış tıpış hastanenin yolunu tutmuş, Yoongi'nin işi bitene kadar uslu uslu oturmuş, sanki kendisi yapamaz gibi dikişlerini de aldırdıktan sonra da onu alıp evine götürmüştü.
Hastaneye girdiğinde Yoongi kendini zorlamış ve kısa bir an için belini sarmıştı Jimin'in o yanağına kısa bir öpücük bırakırken. Ama ne zaman ki Jimin'in mesaisi bitmiş, eşyalarını almak için odasına çıkmışlardı, Yoongi onu tutup göğsünden içeriye sokamadığı için hayıflandığı kocaman bir kucaklama ile ödüllendirmişti kendini. İşte o zaman sımsıkı sarmıştı kollarını onun etrafına, ardından da yüzünü göğsüne yaslayıp saçlarından öpmüştü onu. Kokusunu tüketmek ister gibi solumuş, hiç burnundan gitmesin diye de ciğerlerine hapsetmişti. Sımsıkı sarılmıştı ona Yoongi ve eğer mümkün olsaydı da göğsünü açar içeriye sokardı onu her şeyden herkesten gizlemek için. Zaman ona bunu yapamamasının bedelini fena halde ödetecekti.
Uzun uzun sarılmış, nihayet kollarının arasından çıkmasına müsade edebildiğinde de eşyalarını alıp çıkmışlardı oradan. Gelmeden önce filmlere bakmıştı Yoongi ama vizyonda izlemek istedikleri bir film olmadığını görünce de ona eve gidip güzel bir film kiralamayı, dışarıdan bir şeyler söylemeyi teklif etmişti.
Bu, Jimin'in Yoongi'nin evine ilk gelişiydi. Hiç nasıl bir yerde yaşadığını düşünmemiş olsa da tam da beklediği gibiydi evi. Jimin''inkinin aksine çıplak duvarları, büyük ve oldukça rahat görünen bir koltuğun tam karşısına yerleştirdiği bir televizyonu vardı salonunda. Mutfak ile salonu birbirinden ayıran bir ada, adanın biraz ilerisinde evin geri kalanına gittiğini düşündüğü bir koridor vardı.
"Ne kadar da düzenlisin." diye mırıldandı Jimin her şeyin cetvelle ölçülüp de yerleştirilmiş gibi durduğu evi incelerken. Her şey öyle derli toplu duruyordu ki kendisini dağınık hissetti biraz Jimin. Omzundan indirdiği çantasını adanın üzerine bırakırken bile kendini ortalığı dağıtıyormuş gibi hissetmişti. Üstelik içerisi o kadar temiz görünüyordu ki beyaz fayansların üzerine ayakkabıları ile basarken kendini kötü hissediyordu. Omuzlarına gelip bir gerginlik oturmuştu Jimin'in, kendini bir evde gibi hissetmiyordu hiç. İçinde biri yaşıyormuş gibi gelmemiş, katalogdaki örnek bir eve bakıyor, eşya seçmeye çalışıyormuş gibi hissettirmişti.
"Aslında pek evde kalamıyorum." dedi Yoongi utanarak, gözleri Jimin'in üzerindeydi. Açık grinin çeşitli tonlarıyla döşenmiş evin içinde gelişi güzel dolanıyordu çikolata kahvesi bakışları. Ortadaki sehpanın üzerinde duran dosyalar ve bilgisayar üst üste aynı hizada konulmuş, koltuğun üzerindeki televizyon battaniyesi de düzgünce katlanmıştı. "Bir de dağınıklıktan pek hoşlanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red|yoonmin
FanficYüzbaşı Min Yoongi, çocukluk arkadaşının düğününe gittiğinde gönlünü doktor Park Jimin'e kaptıracağını bilmiyordu. yoonmin 🌸 iki bin yirmi iki mayısı