"ben, sebepsiz her gecem, ıssız sensiz ülkem,
sen, özgür dingin başın, yine artmış yaşın"Dilinden dökülmeyen kelamlar bakış olup gözlerinden dökülüyordu Yoongi'nin, hissettiklerini sinesine hapsetse de bakışlarına ket vuramıyordu. Ve belki de bu yüzden Jimin onun bakışlarında gördükleri sayesinde korkmuyordu ona bunca hızlı gitmekten. Onun gözleriydi onu böylesine tutkuyla çağıran kendine en nihayetinde, her adımıyla elleri biraz daha ona uzanan Yoongi'ydi. Jimin de düşünmeden tutmuştu onun ellerini.
Zihni her daim onunla meşgul olsa da işine odaklanmasına engel olmuyordu Jimin'in, aksine sanki onu daha sonrasında rahatça düşünebilsin diye aklındaki Yoongi geçip kenara oturuyordu. Gerçeğinin yaptığı gibi de gözlerini onun üzerinden bir an için bile olsa almıyor, saçını kulağının arkasına itişini, kalemi ince parmaklarında çevirişini, konuşmadan önce kuruyan dudaklarını ıslatışını hayranlıkla izliyordu.
O gün de yine köşesine çekilmiş sessizce onu izliyordu zihnindeki Yoongi, ve sanki olacakları da hissetmiş gibi dudaklarına koca bir gülümseme asılıydı. Ji-eun, Saint Joseph Hastanesi dinlenme odalarından birine Jimin'i sürüklerken onu uyarmaya da ihtiyaç duymuyordu.
Yoongi, izni bittikten sonra yine bir yere gitmişti ama bu kez ne apar topar olmuştu ne de Jimin'i habersiz bırakıyordu. Bu da zihnine çullanan onca soru işaretini de susturmaya yetmişti sanki, yine belirsiz bi yerlere gitmiş olsa da hiçliğin içinde kaybolmamıştı da. Her gece Jimin'i arıyordu ve bu, Jimin'de alışkanlık yapmak üzereydi. Bir gece arayamayabileceğini söylemişti Yoongi, Jimin de yatakta dönüp durmuş, üzerini değiştirirken orada unuttuğu tişörtünü bulmuş ve uyumayıp parmağını sallayarak tişört ile kavga ettiği bir anda da ondan gelen mesaj ile kendine gelmişti. Uzun bir süre telefonda konuşup nihayet kapattıklarında da üzerine o tişörtü geçirip uyumakta hiçbir sakınca görmemişti.
Her zaman açık olan kapının bu kez kapalı olması aklındaki Yoongi ile olan bakışmaları sebebiyle Jimin'in dikkatini çekmememişti. Yoongi oturduğu köşeden kalkmış, ona yaklaşmış ve elini ona dokunmak ister gibi havaya kaldırmıştı yine. Ama parmak uçları Jimin'e dokunamadan açılan kapı ile içeride bir gürültü kopmuştu ve zihnindeki Yoongi de geri dönüp köşesine çekilmişti. Bu aklın kendisine ayrılacağı zamanı sabırsızlıkla bekliyordu sanki.
"Sürpriz!" diye bağırmıştı herkes bir ağızdan hastanede olduklarını unutarak. Elinde bir koca pasta tutan Taehyung'dan stajyerlere, onu cezalandıran ve babasıyla Jimin vesilesi ile tanışıp çok iyi anlaşan başhekime, kalp kapakçığı projesini beraber yürüttüğü arkadaşlarından her sabah ona da çörek getiren Başhemşire Go Nain'e kadar herkes oradaydı. O gün Jimin'in doğum günüydü ve herkes el çırpıp eğlenerek bir doğum günü şarkısı söylüyordu.
Ji-eun, yüzüne gülücükler saçılan Jimin'i pastaya yaklaştırıp üzerinde yanan ince kırmızı mumu üflemeye götürdü. Jimin bir yandan kendisi de el çırparken herkese tekrar tekrar teşekkür ediyordu. "Dilek tut." diye hatırlattı ona Taehyung daha çok uyarır gibi. Jimin, başıyla onaylamıştı onun sözlerini, doğum günüydü elbette dilek tutacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red|yoonmin
FanfictionYüzbaşı Min Yoongi, çocukluk arkadaşının düğününe gittiğinde gönlünü doktor Park Jimin'e kaptıracağını bilmiyordu. yoonmin 🌸 iki bin yirmi iki mayısı