yirmi dokuz

2.4K 287 102
                                    

Selamlar , nasıl gidiyor? Geçen bölüm beklediğimden çok daha hızlı geçti sınırı WOOOW. Final için bu bölümle beraber geri sayıma başlayalım mı? Geriye kaldı son dört bölümümüz :( Ben henüz finali yazmadım ama diğer bölümlerimiz hazır. Bu sebeple siz sınırı geçtikçe ben hemmencecik bölümü atarım. Öyleyse bu bölüme sınır olarak  +75 oy diyelim mi? 


&

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

&

"kalbim her teklediği anda heyecan basıyor umudunla 

gelemiyorum sana, ne yapayım? bana bi' anlatın ama çaresi yok daha"

&

Dünyanın dönmediği zamanlardan birindeydi muhakkak, ne yol bitmek bilmişti ne saatler. Son birkaç gündür uyuduğu saatler toplasa bir elin parmaklarını geçmezdi, büyük çoğunluğu da uçaktayken daldığı birkaç huzursuz seferden ibaretti. Gözlerini kapattığı anda kabuslar peşini bırakmıyordu, öyle karmaşıklardı ki hiçbirini hatırlayamıyor, yine de irkilerek gözlerini açıyordu.

Ayağı nihayet toprağa bastığında yaz mevsimine henüz vakit olmasına rağmen sıcak bir öğleden sonraydı. Helikopterden indiklerinde onları köylere götürecek olan farklı üniformalı askerler vardı. Jimin, hemen Kore üniformalıları Yoongi'yi bulmak amacıyla hızlıca incelemiş, bulamayınca da hayal kırıklığı ile yüzünü eğmişti. Jungkook ya da Eugene de aralarında yoktu ve bu Jimi'in onlara Yoongi'yi sorma ihtimalini de ortadan kaldırmıştı. Diğerlerine de soramazdı, onun burada olduğunu bilmemesi gerekiyordu.

Askerlerin arasından simasına aşina olduğu kimseyi görememiş olmasını iyiye mi yormalıydı yoksa kötüye mi, bilemiyordu. Orada olsalardı belki onları iyi görmek Jimin'e biraz olsun tükenmeye yaklaşan umudunu verebilirdi. Uçak kalkmadan önce son konuştuklarında Namjoon hala daha Yoongi'den herhangi bir haber alamamıştı ama neyseki gönüllü listeleri hazırlanırken Kore'den gideceklerin dağıtımı da yapılmış, Jimin'i Yoongi'nin gideceğini söylediği yere vermelerini sağlamıştı.

"Söylediğin yere gitmeni sağlayabilirim ama Yoongi'nin hala orada olacağının garantisini veremem sana." demişti Namjoon Jimin'e o akşam. Jimin gerekirse kapı kapı araması gerekse de Yoongi'yi bulacağını söylemekle yetinmişti yalnızca. Bunda ciddiydi de, onu bulamazsa gerçekten yapacaktı bunu.

Haberi aldığı günden beri rahat bir nefes alamamıştı Jimin, onun nasıl olduğunu bilemedikçe yüreği göğsünün içinde ezilmiş, halihazırda yeterince kötü değilmiş gibi her şey daha beter bir hal almıştı. Zaten kabustan farksız geçiyordu günleri, cehenneme dönmüştü artık tam anlamıyla. Bir an bile çıkaramıyordu onu aklından, onu düşünmediği tek bir saniyesi geçmiyordu. Çıldıracak gibiydi, ona bir şey olduğunu düşündükçe kalbi isyan ediyor ama zihni ona inatla bu senaryoları sunuyordu. İnanmak istiyordu ona verdiği sözleri hala tutmaya çalışacağına dair. Bir kere bozmuştu sözünü, karşısına omzunda bir kurşun yarasıyla çıkıp gelmişti, görmüştü onun ne hale geldiğini. Sırf bu yüzden bile iyi olurdu değil mi Yoongi? Sırf bu yüzden bile sağ salim çıkardı Jimin'in karşısına?

red|yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin