"delice, sendeki bu tehlike kafamı güzelleştiriyor,
kendime yardım edemiyorum"&
Park Jimin ne yapacağını bilmiyordu.
Daha önce buraya hiç gelmemişti, hiçbir zaman geleceğini de düşünmemişti. Öyle elini kolunu sallayarak gelebileceği bir yer olmadığını biliyordu, açıkçası kendini biraz da bu yüzden tedirgin hissediyordu. Kemerli girişin üzerinde altın rengi harflerle yazılan yazıyı defalarca kez okumuş, parmak uçlarında yükselerek büyük demir kapının ardını görmeye çalışmıştı nafile yere.
Yoongi'yi koskoca bir ayın ardından ilk kez göreceği için çok heyecanlıydı ama biraz da utanıyordu. İlk etapta gelmek için ısrarcı olan Jimin olmuştu, böyle törenlerde onun kimsesinin gelmediğini öğrendiğinde nasıl olurdu da ısrarcı olmazdı ki?
"Askerler görevden döndükten sonra albay onları karşılar, ailelerin de katıldığı bir tören düzenlenir." demişti Yoongi gitmeden önceki gece. "Bir aydan daha uzun göreve asker gönderildiğinde aileleri onların kıymetsiz olduğunu düşünmesin diye sürdürülen bir gelenek aslında, zorunlu değil. Askerlerimin eşleriyle, anne babalarıyla ne bileyim sevdikleriyle kavuştukları o anları izlemeyi seviyorum. Ne kadar sert ya da duygusuz görünseler de onların da duyguları olduğunu hatırlatıyor bu bana. Ne olursa olsun onlara davranışlarıma dikkat etmem gerektiğini unutturmuyor."
Babasının başında ağlayan çok çocuk görmüştü Yoongi, kucağında evladının ölü bedenini taşıyan çok anne görmüştü. Kendi elindeki gibi bir silahtan çıkan kurşun ile sonlanmış çok hayatla karşılaşmıştı. Yalnız da değildi bunda, kendisi gibi tüm ekip arkadaşları görüyordu bunları. Omuz omuza gidiyorlardı o meçhul yerlere, biri acı görürken biri neşe görmüyordu orada; biri savaşıyorsa hepsi savaşıyordu.
Gördüklerini zihnine gömen yalnız o olmuyordu hal böyle olunca, birilerini savaş meydanlarında bırakan da. Ama duyguya pek yer yoktu onların hayatlarında, duyguları ile hareket ettiklerinde hayatta kalamazlardı. Zayıflık olarak görülürdü bu ve bir bakımdan öyleydi de, Jungkook'la El-Kaide tarafından rehin alınmalarında olduğu gibi.
Duygularını kapatmakla meshûldüler, bir yerden sonra da bir daha açamayacaklarmış gibi gelirdi. Bu yüzden dikkatle izlerdi askerlerini, o düğmenin hala çalıştığından emin olmak isterdi. Sevdiklerine kollarını her hevesle açtıklarında derin bir nefes alırdı insanlıklarını kaybetmedikleri için. Ölüm kadar sık görülen bir şeydi bu onların işinde, bir gün hevesle sarıp sarmalamak için kalkan kolların gün gelip de mecburiyetle havalanıyor oluşu.
"Sen kimseyi çağırmıyor musun?" diye sormuştu Jimin de şaşırarak. Yoongi'nin izlemekle yetindiği gözünden kaçmamıştı, herkes ailesi ile bir vuslatın sevincini yaşarken onun bunu izlemesi üzmüştü onu. Dudaklarını birbirine bastırarak başını iki yanına sallamıştı Yoongi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red|yoonmin
FanfictionYüzbaşı Min Yoongi, çocukluk arkadaşının düğününe gittiğinde gönlünü doktor Park Jimin'e kaptıracağını bilmiyordu. yoonmin 🌸 iki bin yirmi iki mayısı