5.5

651 50 37
                                        

Jungkook'un profilinde dolaşan Jimin, son gönderisine tıkladı.
bir süre atılan yorumlara göz gezdirdi.
bazı nefret dolu yorumlara anlam veremiyordu, neden bir insana bu kadar kin beslenirdi ki?

içten içe kendini suçlarken odaya ıslak saçlarıyla Jungkook girdi.
Jimin'in endişeli surat ifadesi onu meraklandırsa da yavaşça yatağa oturup sabırla bekledi.
onu görünce oturuş şeklini düzelten küçük telefonu kapattı.

" nasılsın Jimin-ah? "

" iyiyim hyung, sen? "

" ben de iyiyim.
beraber bir şeyler yapalım mı? "

" ne gibi? "

" bilmem, istediğin bir aktivite yok mu? "

" emin değilim hyung.. "
birkaç şey düşünse de aklında hâlâ yorumlar vardı ve bu yapması gerekenleri de engelliyordu.

" yemek yapalım mı? "

" ah, güzel fikir. "

" ne yemek istersin?
senin için ne yapayım? "

" ben de yapmak istiyorum! "

" tezgaha oturup beni izlemek istemiyor musun? "

" seninle beraber yapmak istiyorum, lütfen. "

" pekâlâ, gel bakalım. "

elini küçüğüne uzatıp yataktan
kalkmasını sağladı.
Jimin ayağa kalktığı anda başı döndü, birkaç saniye gözleri karardı.
bunu Jungkook'a belli etmemek için hiçbir şey yokmuş gibi yürümeye çalışırken
ayağı takıldı.
Jungkook panikle onu kollarından tuttu.

" iyi misin? "

" iyiyim h-hyung, sorun yok. "

" emin misin? "

" hızla kalkınca gözlerim karardı bir an, iyiyim gerçekten. "

" umarım öyledir, Jimin-ah. "

Jungkook her ne kadar inanmasa da sesini çıkarmamış, sabretmeyi tercih etmişti.
merdivenlerden inerken elini sıkıca tuttuğu küçüğü öyle bir şey yaşanmamış
gibi mutluydu.
babası yoktu belki fakat Jungkook vardı.
onun yerini aratmayan biriyle olduğu için fazlasıyla şanslı hissediyordu.

mutfağa geldiklerinde Jungkook, Jimin'e tezgaha oturması için komut verirken yüzündeki mutluluğa anlam verememişti.
birkaç dakika önce gözleri kararan ve düşmek üzere olan o değil miydi?
bu mutluluk da neyin nesiydi?

umursamıyordu, onun yanındayken tüm yorgunluğunu dahi unutuyordu, Jimin.
Jungkook dolapta ne bulduysa çıkarır gibi birçok şeyi tezgaha dizmişti ve Jimin'e oturacak yer kalmamıştı.
küçük, bunu fırsat bilerek sebzeleri alıp yıkamaya başladı.
o sırada Jungkook emin olmak için yemeğin tarifine bakıyordu.

" hyung, canım brokoli istiyor. "

" dolapta bulamadım güzelim, gidip
alayım mı? "

" beraber gidelim mi? "

" olur, tamam.
birkaç malzeme eksikti, onları da alabiliriz. "

Jungkook, sebzelerin yıkanmasını beklerken Jimin, hyungu ile market alışverişi yapacağı için heyecanlıydı.
birkaç dakika sonra arabada yola koyulurlarken Jimin sessizliğini sürdürüyordu.

telefonuna gelen bildirim sesiyle babasının yazdığını gördü.
normalde anında cevap verir, bekletmezdi fakat şu sıralar babasına karşı kırgındı.
telefonda bile ona zaman ayıramadığını söyleyen bir babası vardı.
önceden böyle değildi ve Jimin bu değişimi
hiç sevmemişti.
telefon ekranını kapatıp sessize aldı.

" her şey yolunda mı Jimin-ah? "

" evet hyung. "

" pekâlâ.
geldik, in bakalım. "

Jimin sinirlendiği için zamanın nasıl geçtiğini fark etmese de 15 dakikalık yol ona 5 dakika gibi gelmişti.
arabadan indiklerinde Jungkook, Jimin'e yaklaşıp omzunu sıvazladı, ardından
markete girdiler.

suratındaki siyah maskeyi taktığında Jimin biraz endişelenmişti.
tek gelmişleri ve burada Jungkook'a bir şey olsa elinden hiçbir şey gelmezdi.
saçlarını da karıştırıp alnına attıktan sonra Jimin'e gülümsedi ve
sebze reyonuna ilerlediler.

Jimin brokoli gördüğü an paketi alıp
sevinçle zıpladı.
uzun zamandır yemiyordu ve özlemişti.
Jungkook bu haline gülümseyip onu öpmeye yeltense de maskesi ve kalabalık ortam buna izin vermezdi.

" buradan gitmeliyiz. "

Jimin, büyüğünün arkasından ilerlerken bir anda dengesini kaybetti.
başı yeniden dönmeye başlıyordu, duvara tutunmak için çaba sarf etse de eli yetişmedi.
gözlerini sımsıkı kapatıp bekledi, geçene kadar hiçbir şey düşünmek istemiyordu.

dönmenin geçtiğini fark ettiği sırada
etrafa baktı.
gözlerinin dolmasına engel olamıyordu.
son günlerini yaşıyormuş gibi hissediyordu çünkü bu yükü taşıyamıyor,
ona ağır geliyordu.
ne yapsa da, ne yapılsa da iyi bir sonucu yoktu bunun.
karar vermişti, bu akşam babasını arayıp konuşacaktı.
ona her ne kadar kırılsa da son zamanlarını sevdikleriyle geçirmek istiyordu..

wind | jikook textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin