bölüm -4

3.3K 170 24
                                    

Batın'ın ağzından:

Annem bu akşam ne olur ne olmaz diye hastanede kalacaktı. Babam da onun yanında duracaktı. Babam Orhan abimle bizi eve yollamıştı. Eve gidince de Kayra'nın sinir krizi geçirdiğini öğrenmiştik. Ona tekrardan pansuman yapmıştı Arif abim. Sonra da herkes odasına dağılmıştı. Hepimiz annemin olayı yüzünden izinliydik.
Bahçeye çıkmış her zamanki bankımda oturmuş vakit öldürüyordum. Yanıma Orhan abim gelince toparlandım ve ona yer açtım. Yanıma oturdu.
" İlk gün ne oldu, bir şey yaptı mı o çocuk?"
" Arif abi ve Talha'ya göre bir şey olmamış. Bi akşam migren krizi geçirmiş. Onun dışında ses bile çıkarmamış. Zaten Sarp'ı duydun hemen alışmış ona."
Abim başını salladı. Elinde tuttuğu fotoğrafı farkettim... Furkan'ın bebeklik fotoğrafıydı. Elimizdeki tek fotoğrafı. Ona baktığımı fark edince hemen fotoğrafı cebine attı.
" Ne kadar tuhaf değil mi, bu bir kağıt parçası olan fotoğraf annemin dengesini korumasına yardımcı oluyor; ama kanlı canlı karşımda duran kardeşimizin bahsi bile onu delirtiyor..."
Yutkundu. Ben de yutkundum.
Daha birkaç hafta önce ailecek onun mezarına gitmiş, fotoğrafına ve mezara baka baka ağlamıştık. Onun gömüldüğü toprağa sarılmıştık. Ama şimdi kanlı canlı karşımızdaydı. Ne sarılması, onunla aynı ortamda olmak bile korkutucuydu bizim için. 17 yıl önce onu kaybetmiştik... Böyle bilmek daha rahatlatıcıydı. Bir anne kabullenmek zorunda kalmıştı oğlunun vefatını. 17 yıl bizden ayrı ve bir yetimhanede kimsesiz yaşadığı gerçeği ise ağrıdı. Eminim. Annem eğer şu an onun yaşadığını idrak etseydi, yıllar önce onun ölümüne inandığı için kendine kıyardı. Hayır... Evet Furkan benim kardeşim ama şu an onunla yabancıyız. Ve annemin sağlığı yıllardır çektiğimiz özlem ve acıdan daha önemli. İkisi de seçemem ki zaten. Evet ben annemi seçiyorum.
" Ben annemi seçiyorum abi. Bu Furkan'ın kalbini kırsa da onu anneme seçemem."
Abim düşünceli gözlerle bana baktı. Daha dün onun bu evde kalması hakkında babam ile kavga etmişti. Ama o da abiydi. Hepimizin abisi.
" Eğer ikisi de diye bir cevap olsaydı onu seçerdim. Ama yok. Bu sorunun da doğru bir cevabı yok. bu durumda annemi seçiyorum ben de.."
" O şıkkı biz yazamaz mıyız abi."
Sarp'ın sesi ile arkamıza döndük. Onun geldiği fark etmemiştik bile. Şıkkı kendimiz yazmak... Çocukça bir davranış...
" Bir soruya şık eklemek o şıkkı doğru yapmaz."
" Evet ama sen dedin bu sorunun doğru cevabı yok diye. Bu soru hatalı demek. bu da eklediğimiz cevabın doğru olma olasılığının verilen cevaplardan daha yüksek olduğu anlamına gelmez mi?
Çünkü biz soruya en mantıklı olan cevabı ekledik, soru ise bize yanlış cevapları verdi."
Genişçe gülümsedi.
" Size akıl taslamak istemem bu soru hatalı ve sizlerin o şıkkı soruya eklemeniz lazım. Benim yapmama gerek yok çünkü bu yola doğru soruyu sorarak başladım."
Dedi ve yavaşça yanımızdan ayrıldı. Dediği şeylerin doğruluğu çoktan bizi ezmişti.

Furkan'ın Ağzından:

Kitabımı yavaşça bavula koydum ve birkaç kıyafet çıkardım. Odada banyo vardı. Ona girdim ve suyu açtım. Şu başımdan aşağı dökülürken ben de yere çöktüm. Ağlıyordum. Yine. Şu son birkaç günde o kadar çok ağlamıştım ki. Genelde ayda bir ağlardım. Evet, bunu hesapladım. Bu hafta ise her gün ağlamıştım. Yarına gözyaşım kalmamıştı. Asıl yarın ağlamam lazımdı...
Düşüncelerden kurtulmaya çalışarak şampuan döktüm. iyice köpükten kurtulunca çıktım, durulandım ve siyah eşofman takımımı giyindim. Odadan çıktım.
Yatağıma oturmuş bir adet Barın gördüm. Kendisi ile sohbetimiz olmamıştı ama Sarp bana her birini anlatmıştı. Bana bakıyordu.
" Bir sorun mu var?"
Elini ensesine attı.
"Annem olmadığı zamanlar seni tanımak istiyorum. Dışarıda yemek yemeye ne dersin Furkan?"
Masadaki suyumdan içtim.
" Gerekli mi?"
Duraksadı. Elbette diyerek onun boynuna atılacağımı mı düşünmüştü. Biraz kaşlarını çattı.
"Abin olarak sana emrediyorum desem?"
Yavaşça esnedim ve yatağa uzandım. Başımı arkaya yaslayıp gözümü kapattım. Saymaya başladım.

1 dakika olmuştu hala gitmemişti.
2 dakika olmuştu hareket bile etmemişti.
4 dakika olmuştu ses bile çıkartmıyordu.
5 dakika da gözümü açtım. Beni izliyordu.

"Tamam. Siz salona gidin ben de hazırlanıp geleyim."
Sırıttı, başını salladı ve odadan çıktı.
Başımı geri atıp ovdum. Şu olaylar başladığından beri her gün patlak veriyordu migrenim. Daha rahatlayınca üstüme bir ceket aldım, çantama migren haplarını ve telefonumu koydum. Saçlarımı yeni yıkadığım için bir bere geçirdim. Gözüme de migrenimi yapay ışık etkilediği için gözlüğümü taktım. Odadan çıktım ve salona geldim. Orhan, Batın ve Talha koltuklara dizilmişlerdi. Batın'ın yanına gittim.
"Hazırım."
"Güzel."
Üçü de ayaklandı. Onlar da gelecekti herhalde. Eh, en azından Talha abi ile anlaşıyorum. Evden çıktık ve bir arabaya bindik ben ve Talha arkadaydık, Orhan sürücüydü ve Batın da yanındaydı.
Birkaç dakikalık yol sonucu bir balık ekmekçiye geldik. Balığa bayılırım, özellikle bol limonlu olunca. Masaya oturduk ve sipariş verdik. Talha'nın konu açması ile sohbet başladı.
Saat geceye geliyordu. Epey bi yemiş, konuşmuştuk. Gardımı bu kadar kolay indirebileceğimi düşünmemiştim. İlk günle karşılaştırıldığınca bu kadar bile samimi olabileceğimize inanmazdım.
" Şaka mısın Furkan be! Futbol bilmeyen adam mı olur!"
Batın'ın yakınması ile istemsizce gülümsedim.
" Tek ilgilendiğim spor yüzme. Onda da açıp yarışları izlemem."
Orhan sırtıma hafifçe vurdu.
" Sen şu an yüzüyor musun?"
Bu sözler ile yutkundum.
"Hayır... Bıraktım."
Talha içtiği limon suyunu masaya bıraktı.
" Sağlıksal bir nedenden mi?"
Duraksadım. O olaylar sayılır mıydı sağlıksal bir sorun... Korku de sağlıksal bir sorun muydu.
" Aman! Sormadım say!"
Demesi ile daldığım düşünceden çıktım. Kolunu omzuma atmış beni omzuna yaslamıştı. Kolundan kurtuldum ve ayağa kalktım.
" Ben bi helaya gidip geleyim."
Dedim ve koşarak onları arkamda bıraktım.
Lavoboya yasladım. Gözümden yaşlar geliyordu. Neden!? Ben asla bu kadar ahlak biri değildim. Ben asla bu kadar duygusal biri değildim... Suyu açıp yüzümü yıkadım sakinleşmek için. Başarmıştım. Nefesimi düzenledim ve aynada kendime baktım. Gözlerim biraz kızarmıştı. Biraz daha yüzümü yıkadım ve emin olunca onların yanına gittim. Masadan kalmışlardı ve hesabı ödüyorlardı.
" Oğlum Furkan iyi misin?"
Dedi ve elini omzuma koydu Talha. Hafifçe başımı salladım.
" Yok bir şey... Sadece aşırı derecede yorgunum..."
İnanmamış gibi bana baktı ama üstelemedi. Sonra mekandan çıkıp eve yol aldık.
Arabadayken gözlerimin yavaşça kapandığını hissettim. Şu son zamanlarda dengem bozuldu iyice. Ben nere uyumak nere. Ama hu hisse engel olmadım. Yavaşça uykuya esir düştüm ve en son hatırladığım şey Batın abinin saçlarıma bir öpücük bırakmasıydı.

Valla yazılı haftasına girdim. Elimden geldiğince her gün yazmaya çalışacağım. Destek vermek adına kitabı önermeniz ve fikirlerinizi yorumlar aracılığıyla bana iletirseniz çok memnun olurum. Tüm okuyuculara sağlıklı günler.

• FURKAN • Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin