Bölüm- 12

1.7K 122 19
                                    

*Küfürler sansürlenmiştir.*

Kar diz boyuydu. İnsanlar bata çıka işlerine gidiyorlardi.
Bu kalınlıktaki karda koşabileceği en hızlı şekilde koştu çocuk. Kar kıyafetinin yırtık yerlerinden içine giriyordu. Yeni açılmış yaralarını acıtıyordu. Tüm vücudu çatlayacak kadar ağrıyordu. İkide bir kara gömülüyordu çocuğun küçük sıska bedeni. Her düşüşünde kirlerini kara bulaştırıyordu. Gözleri yanıyordu ama çocuk açık tutmak için direniyordu. Lenslerini de çıkarıp atmaya korkuyordu.
Direnmesi lazımdı. Soğukta ölmek bile daha iyiydi onun için.
Aniden birine çarptı. Dengesini kaybetti ve tekrar karı boyladı.
" Küçüğüm iyi misin?!"
Çarptığı kadın onu kardan çıkardı ve üstündeki karları temizledi. Kadının gözünde yurtta iken cezasını çekmeye giden arkadaşları ile aynı bakıyordu. Yoksa kadın da mı cezalandırılacaktı!
Cocuk giysilerini düzeltti.
" Özür dilerim hanımefendi!"
Dedi ve hızla arkasına döndü. Tam koşarak ayrılacakken ayakları yerden kesildi. Şokla etrafa baktığında kadının onu kaldırdığını gördü.
Kadın onu kucağına aldı ve elini alnına dayadı.
"Sen buz gibisin oğlum! Gel, abin seni tedavi etsin!"
Kadın ona sıkıca sarıldı. Çocuk ondan ayrılmaya çalıştı.
"H-hanfendi... Be-ben oğlunuz değilim!"
"Biriciğim... Seni toprağa yatırdık özür dilerim.... Ama bak şimdi eve gideceğiz... Sımsıcak olacaksın..."
Çocuk korkmaya başlamıştı. Kadın çoktan yürümeye başlamıştı.
Kadın o kadar sıkı sarılıyordu ki çocuğun sırtındaki kapanan yaralar açılmıştı. Kadın bir kolunun kan olduğunu hissetmeden aheste aheste yürüyordu. Bir şeyler mırıldanıp duruyordu.
Çocuğun artık dayancak gücü kalmamıştı. Hem sırtındaki acı hem soğuk hem de yaşadığı şeyler başını ağrıtmaya başlamıştı. Var gücüyle, çığlık çığlığa ağladı.
Onu tutan kadın şaşırmamış onu daha da sıkı tutmaya başlamıştı.
"Ağla biriciğim.... Dediler ki ağlamıyormuşsun... dediler ki nefes almiyormuşsun biriciğim.... ağla...."
Çocuk bilincini kaybetmeden önce etraftaki insanların onları ayırmaya çalıştığını gördü.

Çocuk hastanede kontrol edilmişti. Kadın da gözetim altına alınmıştı. Polisler gelmiş ifade alıyorlardı.
Kadının kocası çocuğun yüzüne dikkatlice baktı. Bandajlardan yüzü seçilmiyordu ama. Baktı bir ihtimal olabilirmi diye, onun rahmetli oğlu ölmemiş mıdır diye.
Göremedi.
"Bu çocuğu tanımıyorum komiserim. Ayrıca eşimin yarattığı rahatsızlık için de senden özür dilerim küçük adam."
Adam bunu dedikten sonra bir başka polis de çocuğu vücudundaki yaralar hakkında sorgulamaya başladı. Çocuk anlattıkça adamın kalbine ağrıyordu. Adam polisten önce davrandı.
"Hangi yurtta kalıyorsun?"
"Bulut Yetiştirme Yurdu bayım..."
Polis not etti.
" Bu durumu haletmek için merkeze gideceğiz. Bizimle gelir misin?"
Çocuk polise baktı ve utanarak kafasını salladı. Sanırım arkadaşlarını kurtarmıştı.
Adam endişeyle tüm sorguyu dinlemişti. Çocuğun saçlarını şefkatle karıştırdı. Çocuk ilk olarak gerilmişti ama sonra gülümsedi. Acı dolu ama masumdu gülümsemesi.
"Umarım yollarımız bir daha kesişir genç adam."
Adam polisten izin istedi.
"Sizinle işimiz bitti , eşinize karşı daha da dikkatli olmanızı öneririm Gürkan bey..."

.
.
.

Furkan kan ter içinde uyandı. Ağrıyan başını sıktı ve soluklandı.
Daha önce tanışmışlardı... Onu tanıyamamıştı babası... Ama annesi onu oğlu sanmıştı,ki zaten öyleydi....
O günün acısı kemiklerini sızlattı. Ağrı kesici aldı yanına. Mutfağa su için gitti. Hapını attı. Acıyan gözlerini ovuşturdu ve saate baktı. Saat sabahın 6'iydi. Elini yüzünü yıkadı ve üstünü değiştirdi. Eline hırkası denk geldi. Uzunca bakıştıktan sonra hırkayı geri koydu. Hırkayı Efe'nin gözüne sokmayacaktı.
Bir haftadır onların evindeydi ve her dakika karşılaşıyorlardı. Kalbi acıyordu. Şu ayrılığa son vermek istiyordu ama yapamazdı. Bırakılmak, o acıyla yaşamak onun için artık basitti; ama affetmek asla basit değildi. Tüm acılarını unutup yeni sayfa açmak basit değildi.
Düşüncelerini deffetti ve bir yürüyüş için evden ayrıldı.

• FURKAN • Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin