» 1

3.8K 158 95
                                    

O gün Barış için hayatının belki de en kötü günüydü. Ağlamamak için tuttuğu gözyaşları artık daha fazla dayanamamış ve kendini soğuk zemine bırakmıştı. Nasıl olmuştu da Barış işlerin bu hâle geleceğini tahmin edememişti?

Aslında biliyordu küçüklüğünden beri babasının onu sevmediğini ama bu bile babasının yapacağını hiç tahmin etmeyeceği bir şeydi. Büge'yi -sevdiği kadını- bugün Zahit denilecek o adam elleriyle Savaş ile -ikiz kardeşiyle- evlendirmişti. Yıllardır aşık olduğu kadın bir gecede ellerinden kayıp gitmişti. Ne kadar ısrar etmiş ve her yolu denemiş olsa da babasını kararından döndürememiş, kardeşi ise bu duruma hiç mâni olmamıştı.

Zaten hep böyleydi: Zahit ne yaparsa yapsın Savaş ona boyun eğer, bir dediğini iki etmezdi. Belki de bu yüzdendi Zahit'in ona bu denli önem vermesi. Ama Barış'ın aksine duygusuzdu Savaş. Soğuk olan kalbi gün geçtikçe buz kalıbına benzer bir hâl almıştı. Zahit Yesari için mükemmel bir oğuldu ama. Başarılı, çalışkan, sorumluluk sahibi...

Barış ise tam tersiydi onun için.
Çünkü Barış hiçbir zaman babasının kalıplarının içerisinde olmamış, hep kendi bildiğini okumuştu. Hiç durmadan içer, sürekli barlarda eğlenip gününü gün ederdi. Ama bundan tabii ki de hiç pişman değildi. Özgürce yaşamıştı yaşamasına da babasının attığı tokatlar onun kendini mutlu etme çabasını da böylelikle alıp götürmüştü. Ruhu ölüydü artık Barış'ın. Eskiden yaşam sevinciyle parlayan gözleri, yıllar geçtikçe kendisini karanlık bir odaya bırakmıştı.
Şimdi ise hayatının travmasını yaşıyordu Barış. Bu kadarı da olmaz dediği her ne varsa yavaş yavaş oluyordu.
Nasıl olur da babası sırf soyadı için Büge'yi Savaş ile evlendirebilirdi? Adalet miydi bu? Herkesin iyiliği içinse neden Barış kendini hiç iyi hissetmiyordu?

Flashback ←

Büge ile Barış 6 yıl önce üniversite yıllarında tanışmışlardı. Barış için bu kız tam ona göreydi. Sürekli onun dikkatini çekmek için arkadaşlarının yanında yüksek sesle konuşur, kahkahalar atardı. Savaş da biliyordu Barış'ın Büge'den hoşlandığını ama hiç umursamıyordu. Çünkü Barış neydi ki onun gözünde? İçkici, serseri, sorumsuz...
Yani Büge gibi okulun en başarılı ve disiplinli öğrencilerinden birinin ona bakacağını düşünmüyordu herhalde. Ama yine de belli etmez, onu bozmazdı.

Barış bir gün Büge ile konuşmaya ve eğer heyecandan ölmezse ona hislerini açıklamaya karar vermişti. Onu okulun kafesinde kahve içerken gördüğünde bir yandan da kitap okuyordu. Onu rahatsız etmemek için daha sonra gelip konuşmaya karar verdi. Hem belki böylece kendini daha da sakinleştirip doğru düzgün onunla konuşabilirdi. Son bir kez Büge'ye baktıktan sonra gitmek için yeltendi ama sonra tanıdık bir ses duyunca arkasını döndü.  " A-ow bay mükemmeliyet de burdaymış. Noldu buna ders çalışmaktan kafasını kaldıracak kadar?" deyip güldü. Ama sonra o az önceki gülen yüzünün yerini acı, üzüntü ve öfke kaplamıştı. Savaş Büge'nin yanına oturmuş ve onunla flörtleşiyor muydu yoksa o mu şu an fazla abartıyordu?
Barış ikisinin ne yapmaya çalıştığını öğrenmek için biraz daha kalmaya karar verdiğinde telefonu çaldı. Arayan Zahit'di. Bir sen eksiktin lan diye içinden geçirdi.

Barış telefonu açmadı ve biraz uzağında bulunan Savaş ile Büge'nin birbirlerine gülümsediklerini gördüğünde kalbi parçalara ayrıldı ve o parçalar şimdi bir bir Barış'ın ciğerini delip geçiyordu. Sevdiği kız ve kardeşi Savaş... Bu ne anlama geliyordu? Kendi mi yanlış anlıyordu yoksa gerçekten aralarında bir şey mi vardı diye düşünürken yine telefonu çaldı. Barış bu sefer telefonu açtı.

B: Ne var lan ne!

Z: Nerdesin sen Barış? Telefonunu açmama sebebini söyleyebilir misin bana acaba!

Prisoners | FırbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin