» 9

812 64 121
                                    

İyi okumalar
__________

F: Barış! Cevap versene Barış!

F: Barış, bana bak. Hadi toparlanman lâzım.
Selçuk, Zahit Yesari için ambulans çağırdınız mı? Tamam siz önden gidin. Buğra tut kollarından sen de. Yavaş, dikkatli ol.

Barış, dışarıdan kulağına gelen sesleri, boğuk bir şekilde de olsa duyuyor ama kendisinde konuşma mecali bulamıyordu. Ayakta bayılmış ama dıştan bakılınca da sanki hiçbir şeyi de yok gibiydi Barış'ın.
En son hatırladığı şey; 2 kişinin onu kolundan tutarak sürüklemesiydi. Daha sonra da belli belirsiz hatırladığı kollar, onu iri bir adamın göğsüne yaslamıştı.
Kokusunu hissedebiliyordu sadece Barış. Bu tanıdık gelen kokuyla birlikte kendinden geçip daldığını hissetti.
_______________

Etraf çok sessizdi. Kimseler yoktu sanki. Ortamdaki bu sessizlik, Barış'a bu sefer huzur vermiyordu ama. Yıllardır sessizliğe mâhkum olmuş hayatıyla bütünleşmiş ve daha sonraları benimsemiş olduğu sessizliğe kaçış, onda bu sefer bir sorun olduğu algısını yaratıyordu.

Barış gözlerinde bulunan yükü yavaş yavaş kaldırmaya başlarken; sonunda kahve gözlerini, yatağın başındaki sandalyede oturan ve endişeli gözlerle kendisini inceleyen adama çevirdi.
Fırat, Barış'ın uyandığını görür görmez sandalyesinden kalkıp Barış'ın yanına doğru hızla geldi. Bir yandan Barış'ın elini tutuyor, bir yandan da onun terden ıslanmış saçlarını geriye doğru itiyordu.

B: Mhm...

F: Barış! İyisin değil mi?
Doktor bey! Hasta uyandı.

B: Öldüm mü ben?

F: Barış saçmalama istersen.
Yani... sadece bayıldın işte. Neler olduğunu hatırlamıyor musun?

B: Hiçbir şey net değil. Ama sanki olanları hatırlamam için ufak bir tekrar yeterli olacak diye düşünüyorum, bilmiyorum.
Ayrıca ne kadar süredir uyuyorum ki ben?

F: 3 yıldır.

B: Ne!?

Fırat, Barış'ın şaşkınlığının etkisiyle aniden öne doğru kalkmasıyla, kendini istemsizce gerdi.
Çünkü Barış ile şu an aralarında, Barış için normal ama kendisi için çok az sayılabilecek bir mesafe vardı. Bu Fırat'a Barış'ın sorusunu da unutturmuştu sanki.
Odaklandığı tek şey, Barış'ın şaşırmışlığının etkisiyle aralanmış dudaklarıydı.

Onlara sahip olmak istiyorum artık. Ama bu nasıl mümkün olabilir ki? Ben bir savcıyım ve o da bir cinayetin baş şüphelisi. Yani evet, Barış'ın yapmadığını umuyorum ama... İkimizin de erkek oluşundan söz etmiyorum bile.

Fırat bunları düşünürken, Barış, sorusunun hâlâ cevaplanmadığını anlayınca Fırat'a cevap bekliyormuşçasına daha çok baktı. Ama gördüğü şeyle kanının hızlandığını hissetti. Çünkü Fırat; doğrudan onun dudaklarına bakıyor, aç bakışları git gide koyulaşıyordu. Fırat, Barış'ın kendisini farkettiğini anlayınca acilen kendisini toparlayıp, Barış'a tebrikler s!çtım bakışı verdi.

F: Aa, şey... khm. Şey, dudağın şişmiş sandım da değilmiş. Hani bayıldın falan ya, bir yere vurdun sandım.

B: Fırat, söylesene oğlum. Ne oldu bana?

F: Ee... şey. Şaka yapıyorum. 3 yıldır falan komada değilsin yani. Alt tarafı bayıldın ve şok geçirdin. Biz de tam anlamadık zaten.

Barış; anlamsız gözlerle Fırat'a bakmaya devam ettiğinde, Fırat'ın ona eskisinden daha tuhaf bir şekilde baktığını farketti. Nedenini bilmiyordu ama sanki bu bakışların altında şüphe yatıyordu.
Bu durum daha sonra Barış'a neler olduğunu hatırlatmaya yetmişti.
Son 1 günde yaşadığı olaylar, gözünün önünden film şeridi gibi geçiyordu sanki:

Prisoners | FırbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin