Alisa'nın ağzından;
Sabah gözlerimi açtığımda korkunç bir baş ağrısı hissettim. Gözlerim yuvalarından fırlayacak gibiydiler.
Gözlerimi tam açmaya çalışırken dün neler olduğunu hatırlamaya çalıştım.
Harry ve Margaret.
Ashton.
Kasaba.Harry ve Margaret aklıma gelince yüzümü yastığa bastırdım ve küçük bir çığlık attım. Lanet olsun! Onlardan nefret ediyordum!
Başımı tekrar kaldırdığımda odaya göz gezdirdim. Yalnızdım.
Oda küçük ve mütevazı bir odaydı. Eşyalar abartılacak güzellikte değildi. Pahalı da değillerdi bence.
Yatakta oturur pozisyona geçtiğimde yerdeki çantamı almak için eğildim. Mags beni merak etmiş olmalıydı. Haber vermeli miydim? Vermeliydim. Ama vermeyecektim. Çantamı tekrar yere bıraktım ve yataktan çıkıp bileğimdeki tokayla saçlarımı rastgele topladım. Yatağı düzelttikten sonra pencereyi açıp odayı havalandırdım.
Peki ama Ashton neredeydi?
Çantamı yatağın üzerine koydum ve odadan çıktım. Ev iki katlıydı ve benim uyuduğum oda üst kattaydı. Merdivenleri parmak ucumda inerken derinden gelen sesleri dinledim.
"Zayn'in haberi var mı?" dedi Luke.
"Hayır. Çocuklar o bizim hayranımız. Lütfen ona karşı nazik olun. Ne yapacağına o bugün karar verecektir zaten." dedi Ashton.
"Onu istemediğimizi söylemedik, Ash. Sakin ol. Sadece endişeliyiz. Eğer burada rahat edecekse istediği kadar kalabilir. Biz burayı çok kullanmayacağız zaten, biliyorsun." dedi Michael.
"Uyansa da konuşsak! Onu sevdim." dedi Calum.
Söylediği beni gülümsetirken aklımdan geçen düşünce tam olarak bugün buradan gitmem gerektiği yöndeydi.
Merdivenleri bitirdim ve köşeyi dönüp seslerinin geldiği yere girdim. Oturma odasıydı.
"Günaydın." dedim Ashton'a bakarak.
"Günaydın." dedi ve gülümsedi.
"Günaydın." dedi Luke.
Luke'a gülümsedim.
"Alisa, sana giyecek bir şeyler vereyim." dedi Ashton üzerimdekilere bakarken.
Dün giydiğim kıyafetlerle uyumuştum ve şu an kırış kırış olduklarından emindim.
"Çok sevinirim." dedim.
"Benimle gel." dedi yerinden kalkarken. Merdivenlere yöneldiğinde onu takip ettim.
Benim uyuduğum odaya girdiğinde o odayı topladığım için kendimi tebrik ettim. Deli gibi uyuduğum için yatakta bir savaş olduğunu düşünebilirdi, doğal olarak.
Bir şarkı mırıldanarak gardrobu açtı ve içinden bir kazak çıkardı.
"Benim pantolonlarım sana olmaz ama Luke'un pantolonlarından bir tane verebilirim." dedi.
Gülümsemekle yetindim. Içimdeki sevinç anlatılmazdı. Favori grubumun dolabından giyiniyordum kızlar! Üstelik bu kazak ve o patolon onlar tarafından giyilmiş! Tamam, pantolon pek iç açıcı olmasa da - unutun gitsin. Sadece favori grubumun dolabından giyindiğim kısma odaklanın.
Ashton bana beklememi söyledi ve odadan çıktı. Bana verdiği kazak kırmızıydı. Ashton'ın bu kazakla çekilmiş bir fotoğrafı vardı, biliyordum.
Elinde siyah dar bir pantolonla içeri girdi, Ashton.
"En uygunu bu sanırım." dedi ve bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
They Don't Know About Us ' 2 '
FanfictionBizi ayıran bir sözdü. Bir araya getiren intikam. Kavuşmamızı sağlayan ise inanç, umut ve direnişti. Yaşanan hiçbir acı boşuna yaşanmadı, söylenen hiçbir söz boşuna söylenmedi. Ve onun da her zaman söylediği gibi gerçek aşk kazandı. Peki her şey bu...