İtiraf edeceğim, gecenin gidişatı hiç de düşündüğüm gibi ilerlemiyordu.
Kendimi karanlık bir ara sokakta hapsolmuş -ve şunu da ekleyebilir miyim, kokmuş- etrafı kan emicilerle çevrili bir şekilde bulacağımı. Kurt formundaki iki sürü arkadaşım bir kamyonun tekerleğine çarparak bayılmışlardı, canlı mı yoksa ölü mü oldukları belli değildi. Paçavra ekibimizin geri kalanı, baygınlık geçirmeden önce yaralarını yalayabilmek için eve dönmek için çılgına dönmüş halde çoktan sırra kadem basmışlardı. Ve bizim bu hale gelmemizin yarısından sorumlu olan uzun boylu, vahşi vampir kenarda dururken hala bir keman gibi formda görünüyordu. Bana doğru yaklaşan diğer vampir ellerini gömleğinin üzerinde kaydırarak aşağı indirirken ağzındaki kanın vücuduna girmemesi için yere tükürdü ve öfkeyle bana baktı.
" Wonho, yapma. " diye homurdandı hepsinin en korkutucu olanı, beni kaba tuğlaya yapıştıran kan emiciye. Boynumun kenarlarından ve her iki bileğimden de düzenli bir şekilde kan sızıyordu. Ayaklarımın etrafında bir kan birikintisi oluşmaya başlıyordu ve sonunda kalbim, bu kadar kan kaybı nedeniyle bir şekilde yavaşlamaya başlamıştı.
Beni duvara yapıştırmış olan vampir, Wonho, tek eliyle iki bileğimi de başımın üstünde tutuyordu ve serbest kalan elini karnıma götürmüştü, durma emri geldiğinde pençeleri hazırdı. Omzunun üzerinden geriye baktı ama beni bırakmadı. Kolunu gevşetmiş olsa bile kurtulabileceğimden değil. Onlar yedi kişiydi ve ben ise tek. Ayrıca, benden daha büyük, daha güçlü, daha yaşlıydılar. Son düşünceme güldüm. Onlar ölümsüzdü; tabii ki daha yaşlıydılar.
Wonho 'nun başı yeniden bana döndü ve beni sallarken kaşlarını çattı. " Bunun komik olduğunu mu düşünüyorsun? Gülüyor musun köpek? " Son sözü adeta tükürerek söylemişti.
Başım bir o yana bir bu yana savruldu, boynum pişmiş erişte gibi gevşekti. Huh, neredeyse... neredeyse iyi hissediyordum. Yani, deşilmiş bir domuz gibi kanıyordum ve ölüyordum, ama kahretsin. İçimdeki her şey gevşemiş gibiydi, daha kolaydı, sanki hayatım boyunca boğuluyormuşum ve sonunda nefes alacak yerim varmış gibi.
" Sen..." dedi inanamayarak Wonho. " Aklını kaçırmış olmalısın. " Omuz silktim ya da en azından omuz silkmeye çalıştım. Kesinlikle aklımda omuz silktim. Omuz silkmek zihinsel olabilir mi? " Komik olduğunu düşünmene sevindim, çünkü hissedeceğin son şey bu olacak. " Pençelerini karnıma bastırdı, hançer kadar keskin tırnakları gömleğimi kesti ve tenimi hafifçe deldi. " Hoşçakal de köpek."
" Wonho! " diye bağırdı uzun siyah saçlı vampir. Gözlerinin saçlarıyla aynı renk olup olmadığını merak ettim. Benimkiler öyle değildi. Saçlarım kahverengiydi ama gözlerim siyahtı. Gece kadar siyah. Kömür gibi siyah. Siyah - " Bir santim daha ve kafanı kendim koparırım! " Hepsinden daha korkutucu olan kan emici arkadaşına bağırdı. " Ondan uzak dur. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Human Mate - Kaisoo / Vampire Mate - Chanbaek
FanfictionKurt adamların insan taraflarının kaybolmaması için diğer kurtlarla eşleşmeleri gerekiyordu. Ancak Alfa Kai şimdiye dek hiçbir kurt adamın başına gelmemiş bir durumla karşı karşıya kalmıştı. Gerçek eşi bir insandı. İnsanlığını kaybetmeden önce insan...