3 sene önce...
"Ne zaman arkamı dönsem oradasın," dedi hiddetle abim, karşısında duran Doğukan'a. "Arkamdan iş çevirmeden duramıyor musun sen? Büyük adisin oğlum!"
"Senin neyine çevireceğim iş, şerefsizlik yapma! Başkalarının sözlerine uyup duruyorsun, gelip benden hesap sormaya hakkın yok."
Abim elindeki mavi kitabı Doğukan'ın yüzüne doğru salladı. "Bu var ya bu, ne kadar okursan oku beyninin basmayacağı bir kitap."
"Konuyu farklı yerlere çekiyorsun Koray, üniversiteye başladığımdan beri sadece tatillerde buradayım zaten. Gelmiş, arkamdasın, diyorsun. Senin acın üniversite kazanamamak mı yoksa?"
"Bak konuyu öyle bir yere çekerim ki içinden çıkamazsın," Doğukan'ın üstüne yürüdü. "Üniversite kazandım ben, gitmiyorum sadece. Ulan bir de açıklama yapıyorum sana!"
"Gözlerinde sorun var senin, sorunlusun sen. Bakıp da göremiyorsun, sonra acını başkalarından çıkarıyorsun. Sevgilin de haklıymış işte, iyi ki terk etmiş seni. Bir döndüm İstanbul'a, çevredeki herkesin dilindesin. Ne yaptıysan artık!"
Abim Doğukan'a bir yumruk attı o sırada; onları odamın camından izliyorken, ben de olduğum yerde çığlık attım. "Abi," diye haykırdım. "Kavga etmeyin, ne yapıyorsunuz?"
Bana bakmadılar. Doğukan doğruldu ve abime yumruk yöntemiyle cevap verdi; abim de yediği yumrukla gerileyince birbirlerini iyice kızdırmış oldular.
Anneme seslenip aşağı inmeye başladım; merdiven basamaklarını atlatırken bağırmaya devam ediyordum. "Abimle Doğukan kavga ediyor!" dedim heyecanla.
"Her zaman yaptıkları şey, barışırlar birkaç saat sonra."
"Anne," Sesimi yükselttim. "Büyük kavga ediyorlar, yumruk atıyorlar birbirlerine!"
"Yumruk mu?" Oturduğu koltuktan kalktı. Güçlü adımlarla kapıya doğru yürümeye koyuldu. Koşarak arkasından gidiyordum.
Daha kapıdan çıkmadan duyulabiliyordu sesleri. "Şeytanın tekisin," dedi abim. "Küçükken yazdığım saçma sözleri bile alıp saklamışsındır sen bir yerlere! Yaz kitabını, yaz da çıkar lan, alkışlayacaklar seni Koray'ı geçtiğin, yarışı kazandığın için!"
"Abi deli misin sen? Ben kazanmak için değil, hissetmek için yazıyorum. Sana da yazdıklarına da lanet olsun, şuradan defolup gitsem de kurtulsam senden! Ne art niyetli insanmışsın, nasıl yaşamışım bu kadar yıl seninle!"
Çoktan dışarı çıkmış, kavgalarını durdurmaya çalışmış ama başarılı olamadığımız için ümitsizce onları izlemekten başka bir şey yapamaz duruma gelmiştik. Son çare, seslenmeye başladı annem. "Melek Hanım, Melek Hanım! Gelin oğlunuzu alın!" Bağırırken onların evine adımlar atıyordu. "Ne saldırgan bir çocuk yetiştirmişsiniz böyle!"
Bu cümlesinin üzerine annemin yerine ben yerin dibine girdim sanki; birbirlerini ne kadar kışkırtsalar da ilk vuran abimdi ne de olsa.
"Ben bir yarışta değilim." Bahçelerinin çıkış kapısına doğru uzaklaşmaya başladı Doğukan. "Sen tek başına yarışıyorsun ve böyle devam edersen o yarıştan sağ çıkamayacaksın." dedi kelimelere baskı yapa yapa.
Abim yüzünden akan az miktardaki kanı parmağıyla sildi. "Sen gideceğim yere gelme de cehenneme düşmeye razıyım ben!"
Annem Melek Hanım'a yeterince seslendikten ve Melek Hanım'dan da bir hareketlilik göremedikten sonra içeri girdi; bense, hızla ve hırsla arkadaki banka giden abimi takip ettim, yanına oturup ona sarıldım. Bugün yaşananları da duyduklarımı da hissettiklerimi de hayatım boyunca unutmayacaktım. Bahsettikleri yarış bize her ne getirecekse, nefesim kesilse de abime sarılı kalacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbini Aya Ver
RomanceAy göğe yükselirken tüm duygular yeryüzüne damlayacak. Tek tek toplayacağız onları, avucumuzun içine alacağız. Gözlerini kapat, diyeceğim, sen gözlerini kapattığında dudağının kenarından öpüp sevgi duygusunu serpiştireceğim yüzüne. Yüzünde parıldaya...