(Selam... naber lan ponçikler. Siz dursğı böyle hayal edin tam da konforlu değil ama olsun susbzjznkshsj. Muah.)
Elyas & Taha : Otobüs durağında.
"Her insan kurtarılmak ister;karanlıktan,yalnızlıktan, bilinmezlikten, boşluktan ve kimsesizlikten. Bizi içten-içe yiyip bitiren belirsiz çığlıklar duyuyoruz,korkuyoruz,korkulmayacak gibi değil...
(Lalin Akay'ın anlatımıyla)
"Bize ailenin verdiği mutluluğu hiç kimse veremez" derdi annem hep. Ben onu kaybettiğim yıl, ailemi ve mutluluğumu da kaybettim. Onu kaybettikten sonra hep uçurumun dibinde oturuyormuş gibi hissettim.Uçurumun dibinde her zaman intihar etmek için oturmazlar, bazen dinlenmek için, bazen de huzur bulmak için otururlar.
Sabah saat 06:00 gibi uyandım. Devamsızlıklarım yüzünden, okul müdürü Harun beni okula görüşemek için çağırmıştı. Üzerime rastgele bir pantalon ve sweatshirt geçirdikten sonra oturma odasına gittim. Babam her zamanki gibi içip koltuğa sızmıştı. Bira şişelerini toplayarak çöp kutusuna attım. Daha sonra küçük kardeşimi uyandırarak okula gitmesi için hazırladım, İkimizde ayakkabılarımızı giyinerek evden çıktık.
Annemi kaybettiğim sene büyük bir çöküş yaşadım, ancak ayakta kalmak için bu çöküşü içimden yaşamak zorunda kaldım.
O günden sonra babam her gece içiyor, eve tanımadığım kadınlarla geliyor ve hep para istiyor. Onun,kardeşimin ve kendimin ihtiyaçlarını gidermek için çalışmam gerekiyordu. Okulu ve işi aynı anda idare ediyordum,ancak son iki yıldır babam fazlasıyla para istediğinden,okulu bırakmak zorunda kalmıştım.Okula vardığımda her kes bana ucubeymişim gibi bakıyordu. Belkide onlara göra öyleydim. Yılda iki kere bile ayak basmadığım okulda, bana başka nasıl baka bilirdiler ki?
İlk önce kardeşimi sınıfa bıraktım daha sonra müdürün odasına doğru yol aldım.
Müdürün kapısına vardığımda yavaşça tıklattım. Içeriden "gel" Sesi duyduğumda girdim. Müdür bana sandelyeni göstererek "Otur" dedi oturdum ve söze girmesini bekledim.
Harun, kırk ikili yaşlarında, kel, şeytana papucunu ters giydiren, kendini en güçlü sanan, beyaz sakallarıyla bir şaklabazdan ve ya noel babadan farkı olmayan, hiç kimseye gerekmeyen, boş ve gıcık bir okul müdürüydü.
Insanları zaaflarıyla vurmayı seven,onların canını yakmaktan keyif alan birisiydi. Okuduğum yıllar boyunca, ne kadar iyi puan alırsam alayım hep puanımı keserdi.
Vay anasını piç herif..."Merhaba nasılsın?" Diye sordu.
"Iyiyim" dedim net bir şekilde.
"Evet iyi ki formalı gelmemişsin" sırıttı.
"Neden?" Diye sordum merakla, çünkü ne zaman böyle gelirsem olay çıkarırdı.
"Sana çok mutlu olacağın, büyük bir sürprizim var" dedi kollarını yana açıp gülümseyerek. Gerçekten sürprizinin ne olduğunu çok merak ediyordum, acaba bu yıl hangi konuda beni ezikleyecek.
Sonra elini yanındakı çekmeceye götürdü, çekmeceni açtı ve ordan bir belge çıkarıp önüme koydu. Ben de bir belgeye, bir ona bakıyordum."Bu ne?" Diye sordum.
Önce bana keyifli ve şeytani bir gülmeseme attı daha sonra
"Kovuldun atık özgürsün" dedi keyif alarak.
O an sanki dünya'm yıkıldı. Kovulmazdım, burası benim geleceğimdi. Okula gelmesem bile, okul dışı hem para kazanıyor, hem de okumaya çalışıyordum. Lise son sınıf olarak artık nereye gireceğime bile karar vermişken, hayellerimden böyle alıkoyulamazdım...
Bunu bana yapamazlardı, yapamazlardı değil mi?Belgeni elime alarak ayağa kalktım, büyük şaşkınlıkla ona baktım.
Evet, o her şeyi yapa bilecek birisiydi, bana zaten takıntılı olduğu belliydi. Beni küçük bir fırsatta attırmak istemesi, beklemeyeceğim bir şey değildi, ancak insan bu kadar da kötü olamazdı...
"Ne kovuldum mu?"
"Evet kovuldun" zevk alması beni acayip gıcık ediyordu.
"Size anlattım benim bakmam gereken bir ailem var. Devamsızlıklarımın bu yüzden olduğunu siz de iyi biliyorsunuz." Bağırıyordum.
Sinirlerimin aşıp taşmasına ramak kalmışdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesizler (Düzenlenmede)
General FictionZümrüdü Anka kuşunun yedi vadisinden geçen yedi kuşun yenildiği bu yolda, ben sekizinci kuş olarak Zümrüdü Anka kuşuna varmışdım. Göz göze geldiğim bu kuşun keskin gözeleri beni benden alsa bile nefisime yenik düşmeyecek, irademi toplayacak ve onu y...