"Şeytanında kalbi vardır: biraz zehirlenmiş,biraz kirlenmiş,biraz buz bağlamış. İnsanlar zehirledikleri kalbin sorumluluğunu üstlenmezler, sadece zehirler ve daha sonra bir köşeye çekilip yargılarlar. Çünkü yargılamak kolay olanıdır..."
Bir yaprak tutuduğu daldan düşecekmiş gibi oldu sebebiyse Rüzgârın esmesiydi.
Gece fazlasıyla zor geçmişti, hem benim için, hem de Aral için. Benim yüzümden o da uyumamıştı. Uykuya gittiken en az yirmi dakika sonra acılar içinde kıvrılarak uyanırken, beni bir çocuk gibi tekrardan başımı okşayarak uyutuyordu.
O gece belki isterse uyurdu, ancak o uyumamayı seçmişti. Her başımı okşadığında derin bir güven ve huzurun kucağında kendimi uykunun en arşında hissediyordum.Her uyandığımda kısık gözlerle baktığım Aral'ın yüzünde uykuya dair hiç bir iz göremiyordum.
Yıllarca annem tarafından okşanan başım, o öldükten sonra hiç okşanmamıştı. Ta ki dün gece Aral başımı okşayana kadar.
Ilk kez annemin yarım buraktığı bir şeyi biri, bilerek ya da bilmeyerek olsa bile devam ettirmişti.Garip bir histi: hiç duymadığım,hiç görmediğim ve hiç hissetmediğim.
En son uyandığımda artık geri uyumak istemediğimi fark edip,Aral gibi sırtımı yatağın başına sabitleyerek yanında oturdum. Siyah ve küçük komidenin üzerine koyduğu su bardağını alıp bana uzattığında, bir iki yudum aldım. Teşekkür ederim dercesine ona bakarken, elindeki su bardağını geri yerine koydu.
"Bakma bana öyle" dedi bardağı bıraktığı gibi bana bakarak.
"Bana teşekkür edermişcesine bakma, çünkü öyle bakman için yapmıyorum bunları"
Vicdanı mı sızlıyordu? Merhemet mi ediyordu? Bilemiyorum... Belki de acıyordu.
"Acımasın..." dedim içimden "Lütfen acımasın"
Acınmak ve acınası hâle düşmek bu hayatta en son isteyebileceğim şeydi benim için hatta hiç istemeyeceğim. Ancak bazen hayat öyle bir tokat vuruyor ki sana, yıkıldığın yerden kalkamıyorsun. "Acıma" der gibi bakan gözlerinin aksine bedenin bütünlüğüyle acınası hâlde oluyor. Kendine gelmen yıllarını alıyor, içten ölüyorsun amma dıştan bunu belli etmemen gereken bir dünyan oluyor.Ona bakmayı kesip etrafa baktığımda sordum "Saat kaç?"
"Sabahın 8-i" dediğinde ayağa kalktı ve komidenin üzerindeki poşetden, ilaçın bir tanesini ve suyu bana uzattı
"Iç her gün sabah kahvaltısından önce."
"Teşekkür ederim" diyip elimi bardağı ve ilacı götürmek için uzattım, ancak elim titriyordu ilacı götürsemde su bardağını elimde zar zor tutuyordum. Bunu görecek ki, elimden bardağı aldı ve yanıma oturdu.
"Ilacı at ağzına" dediğini yapıp ilacı ağzıma attığımda, elindeki bardağı içmem için dudakarıma yakaşdırdı. Suyu da onun yardımıyla içtim.
"Bizimkiler okula gitti, ben de" dediğinde kolundakı saate baktı "2 saat 30 dakika sonra evden çıkmak zodundayım"Tanrım, dakikasına kadar hesaplamış,bir de saniyesini ve sisilesini söyleseydi bari...
"Tamam" dedim başımla onaylayarak.
Odadan dışarıya çıktı.
En çoğu yirmi dakika sonra odaya elinde yemek dolu bir tepsiyle girdi. Odanın kapısını ayağıyla açıp, ayağıylada kapattı ve yanıma gelip oturdu ve tepsini uzattığım ayaklarımın üzerine koydu. Tepsinin içerisinde:sucuklu yumurta, çay,peynir, zeytin ve sütlaç vardı. Sanki en sevdiğim şeyleri biliyormuşcasına öyle bir tepsi yapmıştı."Ben bunların hepsini yiyemem ki" dedim tepsiye bakarken.
"Yersin" bana bakmıyor ancak elindeki telefonu kurcalıyordu.
Tepsiye uzun bir süre baktım, daha sonra elime kaşık alıp sütlaçdan yemeye başladım.
Ara sıra Aral'a çaktırmadan bakıyordum.Hayvan herif insan bir yedirtir.
Sütlaç bittiğinde soyumuş çayımdan biraz içip arkama yaslandım.Aral bu yaptığımın üzerine bana baktı "Niye yemiyorsun?"
"Doydum" dedim.
"Bunların bitmesi gerek" işaret parağıyla tepsini gösterdi.
"Doydum gerçekten onları da yersem patlarım" derin bir nefes alıp verdim.
"Komidenin üzerine bırakıyorum acıkırsan ye" daha sonra tepsini ayaklarımın üzerinden götürüp komidenin üzerine koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesizler (Düzenlenmede)
General FictionZümrüdü Anka kuşunun yedi vadisinden geçen yedi kuşun yenildiği bu yolda, ben sekizinci kuş olarak Zümrüdü Anka kuşuna varmışdım. Göz göze geldiğim bu kuşun keskin gözeleri beni benden alsa bile nefisime yenik düşmeyecek, irademi toplayacak ve onu y...