Risroin | 15

141 8 10
                                    

*4 Ay Sonra*
Eda'nın kafa karışıklığı, düşünmek istemesi ile başlayan iplerin gerilimi yavaş yavaş artmış ve en sonunda kopmuştu. Eda ve Serkan son iki aydır ayrılardı. Hala beraber çalışıyor ve birbirlerini sıkca görüyorlardı ancak bir kaç kez büyük olmak üzere tartışmışlardı ve beraber en doğrusunun iş arkadaşı olmak olduğuna karar vermişlerdi. İlk zamanlar zordu ama kararlılardı zaman geçtikçe ayrılığa alışmaya başladılar ancak birbirlerine dönme istekleri azalmıyor hatta artıyordu. Alışmış olmaları üzüldüklerini ve birbirlerini sevdiklerini değiştirmiyordu ve onlar da bunu çok iyi biliyorlardı. Hatta kendilerine bunu itiraf bile etmişlerdi ama birbirlerine edecek cesareti hala edinememişlerdi. Eda bir yandan kendi şirketini kurduğu için parasını biriktirmiş ve üniversitesini bitirme kararı almıştı. Hatta işleri çok iyi gidiyordu ama çoğunlukla kendi şirketi yerine Art Life'taydı. Hem işten dolayı hem de itiraf edemediği nedenden...

Kapısını tıklattı ve "Gir" sesini duymasıyla içeri girdi.
"Ben bir süre işleri ofis dışından halledeceğim"
"Neden? Eğer benimle alakalıy-"
"Hayır. Senden dolayı uzaklaşacak olsam çoktan yapardım. İtalya'ya gidiyorum"
"Üniversiteni bitirmek için?"
"Evet"
"Ne kadar kalacaksın"
"7/8 Ay sanırım"
Derin bir sessizlikten sonra Eda sözüne devam etti:
"Görüşürüz Serkan Bolat"
dedi. Bir kaç saniye Serkan'dan cevap bekledi ama Serkan'dan herhangi bir cevap gelmediği için kapıya yönelip, hızlıca çıktı. Eda çıktıktan sonra Serkan:
"Görüşürüz Eda Yıldız"
Serkan'ın içini anlamsız bir karanlık kaplamıştı. 7/8 Ay o kadar uzun bir süre değildi aslında ve umrunda olmazdı böyle şeyler, tabii söz konusu kişi Eda olmasaydı... Geçilen 2 aydır ayrılardı ama her gün Eda'yı bir kaç dakika da olsa görüyordu. Şimdi ne görebilecek, arayabilecek ne de mesaj atabilecekti. Zaten uzun süredir sarılmıyor, kokusunu içine çekmiyor ve öpmüyordu. Eda'yla sakince ayrılma konusunu sakince konuşmuşlardı. Bu yüzden barışmak istese ne diyeceğini de bilmiyordu. Zaten Eda'yı da üniversitesinden alıkoymak da istemiyordu. Çaresizce derin bir sessizlikte oturmaya devam etti bir süre. Sonra eve gitti ve bir şişe viski açtı.

Eda ise Serkan'la konuştuktan sonra eve gelmiş bavulunu hazırlamaya başlamıştı. Serkan'la ayrı  olsalar da görüyordu onu. Şimdi hiçbir şekilde onunla bir etkileşime geçemeyecekti. Eda'nın gözünden istemsizce yaşlar akıyordu. Aynı şekilde Serkan'ın da...

İkisi de hem 2 aydır olan ayrılığın acısı ve özlemiyle hem de 7/8 ay görüşemeyecek olmanın çaresizliği ile boğuşuyordu derin sessizlikte. Serkan bir kaç bardak viski içmişti. Hafif çakır keyifti ama çokta değildi. Gözleri dolu dolu Eda'yı düşünüyordu. Eda ise ona Serkan'ı hatırlatan üzücü şarkıları dinliyordu. Gözlerindeki yaşların akmasına izin vermiyordu. Bunun atlatmasına yardımcı olacağını düşünüyordu belki de ama içten içe de biliyordu hiçbir şekilde atlatamayacağını Serkan'ı...

Dakikalar, saatler, günler ve haftalar. Bildikleri kadar aylar ve bilmedikleri kadar yıllar geçti aradan. Aradan 7 ay geçmişti, 8 ay geçmişti. Dahası yıl geçmişti. Ama ne Serkan, Eda'yı görmüştü ne de Eda, Serkan'ı... Tabii ki daha da alışmışlardı ayrılığa ancak üzüntüleri ve özlemleri asla azalmıyordu. Her an barışmaya hazırlardı. Aslında birbirleriyle bir etkileşimleri vardı ama cesaretleri yoktu. Her ikiside bazen birbirlerine mektuplar yazıyordu ancak gönderemiyorlardı. Serkan nereye göndereceğini bile bilmezken Eda ise korkuyordu. Her neyse hayat devam ediyordu.

Serkan, Paris'te bir otelin lobisinde espressosunu yudumluyordu. Bir iş anlaşması için gelmişti.
Eda, Paris'te bir otelin lobisinde espressosunu yudumluyordu. Önemli bir yerin peyzaj çalışması için gelmişti. Son bir haftadır buradaydı.

Az sonra Eda'nın yanıma bir adam geldi. El sıkıştılar ve Fransızca:
"Eda hanım, merhaba. Çok bekletmedim umarım"
"Günaydın. Ben de yeni indim sayılır"
"Harika. Binamızı yapacak mimarla da tanışmanı isterim. Bina ve peyzajın birbiriyle uyumlu olup ırmak gibi usul usul akması gerektiğine inanırım"
"Güzel bir bakış açısı. Tabii ki tanışalım"
"Bekleyin arayayım. Buralarda olması gerek"
"Tamamdır. Ben bir lavobaya gidip geleceğim"
Adam kafasını tamam der gibi salladı ve telefonu kulağına koydu.

Eda az sonra döndüğünde arkadan gördüğü kadarıyla bahsedilen mimar gelmişti. "Merhaba" diyerek geldi yanlarına. Her ikisi de ayağa kalktı.
"Hah, geldin mi Eda'cığım. Serkan'la tanış. Sen de Türk'tün değil mi?"
Eda ve Serkan donakalmıştı. Birbirlerini 2 yıldır görmüyorlardı.
(Türkçe'de)
"Serkan?... Sen mi tasarlayacaksın binayı?"
"Eda... Yıllar oldu"
"Oldu..."
(Fransızca)
"Siz tanışıyor musunuz?"
Serkan:
"Çok pardon, bize bir dakika verebilir misiniz? Hemen döneceğiz" dedi ve Eda'nın elinden tutup uzaklaştı.
"Ya Serkan! Deli misin sen! Nereye?"
"Neden hiç mesaj bile atmadın?
"Nereye gidiyoruz acaba?"
"Odama. Konuşacağız Eda"
"Konuşacak bir şeyimiz var mı?"
"Var"
Odaya geldiklerinde Serkan kartı okutup içeri girdi. Eda sinirli bir şekilde nefes alarak balkona çıktı. Bir kaç saniye nefes aldıktan sonra arkasına döndü ve :
"Of! Ne yapıyoruz biz burada Serkan? Ne konuşacağız?"
"Eda 7/8 ay dedin. 2 Yıl oldu. Bir mesaj bile atma gereği duymadın"
"Sen de atmadın"
"Eda 7/8 ay sonra döneceğim diyip 2 yıl ortadan kaybolan ben değilim"
"Merak etsen bulurdun Serkan. Sanki bilmiyorum kapıma kadar öğrenemeyeceğini"
"Geldim Eda. Ama sen konuş istedim ilk. Gelmediğin için"
"Bittik ya biz Serkan. Bitti, olmadı! Ben nasıl konuşayım seninle? Ne diyecektim ki? İstemedim mi sanıyorsun?"
"Ne olmadı Eda? Boş boş kavga ettik. İkimizde aşığız birbirimize. Biz istersek olur"
"Deneseydik olurdu belki ama denemedik. Olmaması gerekiyormuş demek ki"
"Denedik, Eda her şey o gün başlamadı mı? Selin'le gördükten sonra uzaklaştın benden. Orada başladı"
"Beceremedik o zaman"
"Neyi Eda?"
"Sevmeyi"
"Terk etmeyi becerebildin en azından"
"Terk etmedim! Ayrılmıştık zaten Serkan. Hem haber verdim"
"7/8 Ay dedin Eda! 2 Yıl oldu. Şuan karşılaşmasak kim bilir kaç yıl olacaktı"
Eda:
"Seninle kavga etmek istemiyorum. Oturup sakince ayrılmadık mı biz Serkan? Seni kavgayla hatırlamak istemiyorum" diyip kapıya yöneldi. Serkan, Eda'yı kolundan tutup kendine çekti. O kadar yakınlardı ki... Yıllar sonra, nefeslerini dahi hissedebiliyorlardı.
"Eda yapma. Ayrılmayalım"
"Serkan..."
"Ben sana hala deli gibi aşığım Eda Yıldız. Ve ayrı olmak istemiyorum. Seni istiyorum"
Serkan, Eda'yı belinden kavrayıp iyice kendine çekti ve öptü. Eda da karşılık veriyordu. 2 Yılın özlemi, acısı ve her şeyiyle öpüşüyorlardı. Birbirlerini özlediklerini biliyorlardı ama bu kadar özlediklerini bilmiyorlardı.
Serkan, Eda'nın üstünü çıkardı ardından Eda, Serkan'ın gömleğini. Kot şortunu ve pantolonunu... Serkan zaten yakınlarında olan yatağa Eda'yı usulca yatırdı. Sessizlerdi, konuşmuyorlardı. Oda da sadece öpüşmelerinin ve tenlerinin sesi duyuluyordu. Her şey bittiğinde Serkan kendini Eda'nın yanına atıp Eda'yı kendine çekti. Sarılıp, öptü.
"Ben de sana deli gibi aşığım Serkan Bolat"
"Duyduğuma sevindim"
Gülümsediler.
"Ayy!"
"Ne oldu"
"Adam aşağıda bekliyor. Of! Çok rezill"
"Odaya gelirken mesaj attım ertelenmesi için"
"Ne, ne ara ya"
"Sihir..."
"Doğru... Serkan Bolat'ın sihirbaz olduğunu unutmuşum"
"2 Yıl ayrı kalmasaydın unutmazdın"
"Serkan..."
"Eda, gerçekten merak ediyorum. Neden?"
"Gerçekten çok istedim. Barışmak, sana sarılmak en azından mesaj atmak. Ama yapamadım korktum. Onca tartışma üzerine. Bir de sakince, mantıklıca davranıp ayrıldık. Belki de ayrılmamız gerektiğini düşündüm. Ne diyeceğimi de bilemedim. Cesaret edemedim"
"Ben de... Kapına kadar geldim Eda. Camdan seni gördüm. Çizim yapıyordun muhtemelen ya da bir şeyler yazıyordun. Yine çok güzeldin. Üstünde bol beyaz bir tişört vardı, saçların açık ve dağınıktı. Seni gördüğüm o bir kaç saniye var ya o zaman bütün hayatıma bedeldi biliyor musun? Ama ben de cesaret edemedim. Ne diyeceğimi bilemedim"
Eda, Serkan'a daha sıkıca sarıldı.
"Seni çok özledim"
"Ben seni daha çok"
Eda'nın gözünden Serkan'ın dedikleri üzerine istemsizce yaş akıyordu. Muhtemelen bahsettiği anda Eda, Serkan'a bir şeyler yazıyordu. Tarihi öğrenip bakmaya karar verdi defterine. Ona mı yazmış? Ne yazmış? diye. Göğsünde yaşları hisseden Serkan:
"Eda, bebeğim ağlıyor musun sen"
"Ne hissedeceğimi bilmiyorum bu 2 yıl için. Sadece seni çok özledim ve üzgünüm"
"Geçti ama, bak bir şekilde hayat bizi karşılaştırdı. Beraberiz, üzülme"
Serkan, Eda'nın yaşlarını sildi. Birbirlerine sıkıca sarılarak biraz uyudular.
...

risroinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin