12: "Sevgilim"

935 103 8
                                    


Bölüm 12: "Sevgilim"




Karanfil, istemediği su köklerine çarptıkça kinle dolmuş. Nefret etmiş, deli rüzgardan ve köklerinden.
'Ufacık mutluluğum ne zaman artsa en olmadık yerde savrulup duruyorum.'
demiş.
"Bir tek sana yanıyorum nehrim, en güzel düşlerim senden ancak istemediğim, kinimin sebebi bu seller de senden."


"Jungkook! Dur artık!" Diye bağırdı Alfa. Önünde hırsla ilerleyen ama bir yandan da ağlayan omegaya doğru koşsa yetişmesi saniyelerini almazdı. Ancak Jungkook, sakinleşsin kendisi dursun ve öyle konuşsunlar istediğinden tempolu bir şekilde yürümeye devam ediyordu. Omeganın hıçkırıklarını ne kadar uzak olursa olsun duyabiliyordu, o güzel kokusuda ağladığından yoğunlaşmış her yeri kaplamıştı sanki. "Jungkook! Kime diyorum?! Dur da konuşalım!"

Omega ufak yumruklarını sıkıp kızgın ama kızarık yeşillerini Alfaya dikti. "Niye duracağım!? Beni oraya götür de yine salak saçma bir evlilik sözleşmesine döneyim diye mi!?"

Taehyung, gözlerini devirip tükenmişçe nefes verdi. Biraz daha hızlanıp hala sesli sesli ağlayan omegayı kolundan tutarak durdurdu. "Seni oraya götürmeyeceğimi biliyorsun, Jungkook. Bas bas bağırarak boşuna rezillik çıkarmadım ben pastanede." Sıktığı çenesini gevşetip parmaklarıyla okşayarak kolundaki elini bileğine kadar indirdi, omeganın üşümüş elini kavradı.  Jungkook'u tuttuğu elinden iyice kendisine doğru çektikten sonra her defasında kıvrımlarını ezberlemeye uğraştığı saçlarını kulaklarının arkasına verdi.

Kendisine sönmemiş bir hırsla bakan sulu, çevresi kızarmış gözlere şefkatle baktı. Bu kadar hırçın oluşuna gülmeden edemedi. Burnunu omeganın şakağına dayayarak portakal çiçeği kokusunu çekti içine, ardından burnunun yerini dudakları örttü. Jungkook'un önce şakağına bir öpücük bırakıp dudaklarını teninden ayırmadan alnına indi, orayı da belli belirsiz öptü. Jungkook, kalbi az önceki hırsın inadına şimdi tamamen heyecandan attığı için şaşkındı. Alfa ona bir duyguyu saniyesinde unutturup başka duyguları böylesine hızlı yaşatabiliyordu. Göz kapaklarının üzerine bastırılan sıcak dudaklarla alamadığı nefesi aldı, Alfa gözlerinin altında birikmiş yaşları da dudaklarıyla yakalayıp geri çekilince titreyen yeşillerini araladı.

"Seni, başkasıyla düşünenlerin bile aklını alasım var. Sen diyorsun ki beni oraya götüreceksin, değil elini bir başkası için kesmen, bu düşünceye ağlaman dahi ölecek gibi hissettiriyor bana Kook."

Jungkook'un duydukları tane tane yüreğine yazılıyordu. Birisi için böylesine değerli olmaya alışık değildi. Babası, annesi öldükten sonra çocuklarına içini açacak kadar cesur olmamıştı. Ablası ise bu ölümü daha farklı şekillerde atlatmıştı. Ergenliğini olabilecek en üst zirvede yaşayıp görmezden gelmeyi tercih etmişti. Sürekli arkadaşlarında kalır, alışverişlere gider, evlerinde dolu partiler verirdi. Jungkook da git gide kapanan bir baba ve daima arkadaşlarıyla meşgul bir ablayla sessizliğinin içinde büyümüştü. On beşinden sonra çokta hatırlanmayan doğum günleri, yıl sonu törenleri, mezuniyeti aklına geliyordu da... Bu Alfa bir ayda bir arada görmediği kadar çok jest yapmıştı ona. Ablasıyla babası her şeyiydi, onları çok sevdiği gibi onlarında kendisini her şeyden çok sevdiğini tabiki biliyordu. Sadece annesinden sonra farklı köşelere savrulmuşlardı.

Annesi... Alfa kendisine Kook  dediğinde ağlayacak gibi hissediyordu çünkü bir tek annesi öyle derdi kendine. Taehyung, annesi öldükten sonra bomboş kalan sıcaklığın yerini tek kelimesiyle doldurabiliyordu yıllar sonra. 'Hiç, gitme.' Dedi içinden. 'Korktuğum halde bu kadar bağlamışken beni kendine, olur da gidersen ne yaparım bilmiyorum. O boşluğu kim doldurur bir daha bilmiyorum.

ℋ𝒜ℬℐ𝒯 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin