19: "Gamatris"

833 96 44
                                    

Bölüm 19: "Gamatris"

Nehir, hala içinde sarı çiçeğin acısını yaşayan Karanfiline artık erişmek istemiş. Tamamen onun çevresinde olmayı dilemiş. Fırtına kara bulutların arasından güneşi gösterip sonunun geldiğini haber vermiş.


Jungkook, Alfanın elini daha sıkı kavrarken önceden geldiği yurdu seyrediyordu. Geçirdiği gözyaşı dolu günlerin üzerinden on gün geçmişti. Taehyung'un amcası iki güne bir Alfa Jeon'u rahatsız ediyor, mühürlenme için diretiyordu. Jungkook bir kez daha ruh eşine dair rüyalar görmemişti. Yönelim ile ilgili gerçeği öğrendikten sonra da basit bir rüya olabileceği ile ilgili umutları yeşermişti. Yugyeom'un nasıl rüyasında hamile olduğunu bildiğine bir cevap veremiyordu hala fakat ruh eşinin o olmama ihtimali artsın, bir şeyler bulunsun diye dua ediyordu. Yerleşkede insanlar bir haftadan sonra kendi evlerine dönmek için ısrar edince kapılar ve pencereler için çelik kilitler alınmasına karar verilmişti. Alfalar hala dönüşümlü olarak geceleri nöbet tutuyorlardı.

Taehyung ve Jungkook on gün içerisinde iki kez Felix'in mezarına gitmişlerdi. Jungkook küçük çocuğun arabasını mezarının yanına gömmüştü. Eskisi kadar ağlamıyordu ama Felix aklına gelmesin diye de sürekli uğraşıyordu. Unutmak gibi değilde, gün boyu ağlamamak için yapıyordu bunu. Felix'in babasını bir daha görmemişti, Taehyung adamın evden hiç çıkmadığını duyduğunu söylemişti. Küçük çocuğun hatırasını kalbinde ölene kadar koruyacağını biliyordu omega. Ne zaman düşünecek olsa 'Umarım, mutlusundur gittiğin yerde. Umarım kavuşmuşsundur annene.' Diyordu içinden. Yorgunluğu ve tükenmişliği atlatması günler sürmüştü.

Şimdiyse Marcus'un bulduğunu idda ettiği şeyleri dinlemek için  Taehyung ile tekrar bu yurda gelmişlerdi. Kapıdaki güvenlikten izin çıkmasını beklerken Jungkook çok gergindi. Buraya daha önce geldiğinde öğrendiklerinin şokunu yaşayıp sindiremeden daha büyük acılarla çarpışmıştı. Babasına bile söylememişti henüz, Taehyung ve kendisi hariç kimsenin haberi yoktu. Ne kadar kötü olsa da Alfa dışında kimseye tam anlamıyla güvenemiyordu. Bunu kendine yapan kim bilemiyordu, omegalarla derdi olan katilin teki kim bilemiyordu, gelecekte ne olacak bilemiyordu, başına ne gelecek kestiremiyordu.

Taehyung, onun tedirginliğini hisseder gibi baş parmağıyla tuttuğu elin üzerine daireler çizdi. "Ben yanındayım. Rahatla güzelim."

Jungkook, ondan güç alarak derince iç çekti ve başını salladı. Daha soğuk kanlı olmalıydı, her şeyi dinlemeden tepkiler vermemeye uğraşacaktı. Hem belki de Marcus'un diyeceklerinde doğruluk payı olmayacaktı, adam sadece tahminleri olduğundan bahsetmişti telefonda sonuçta. Beraber yurda girdikten sonra Marcus'un odasına ilerlediler.

Taehyung kapıyı çalarak aralayınca saçlarına ak düşmüş adam gülümseyerek kollarını açıp ayaklandı. "Hoşgeldiniz gençler. Gelin, ne içersiniz?" Dedi eline telefonu alırken. Alfa farketmez der gibi başını sallayıp omegayı arkasında sürükleyerek koltuğa oturup  Jungkook'u da yanındakine oturttu. Adam "Pekala, iki çay Jungkook için de limonata?" Dedi.

Omega hafifçe gülümseyip kısaca 'olur' dedi. Marcus telefona istediklerini söyledikten sonra odadaki tavana değen kitaplıklara gitti. Eline aldığı iki kalın, eski, deri kapaklı kitapla geri döndü. Karşılarına oturup kitapları onlara dönük olacak şekilde koydu. Biri tamamen siyah yıpranmış deriyken diğeri kahverengiydi ve üzerinde kurt motifleri vardı. Marcus derin bir nefes alıp iki genci süzdü.

"Taehyung, bana telefonda yerleşkenizde öldürülen üç omegadan bahsetti. Daha önce geldiğinizde bahsetseydiniz işim kolaylaşırdı tabi... Ancak olabileceğini düşündüğüm iki lanet var. Günlerdir kitapları karıştırıp duruyordum ve omegaların ölümüyle ilgili olabilecekleri bulup çıkardım."

ℋ𝒜ℬℐ𝒯 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin