17: "Akçaağaç"

855 93 36
                                    

Bölüm 17: "Akçaağaç"

Karanfil, üzerine eğildiği korumaya uğraştığı küçük sarı çiçekle günlerini
fırtınanın içinde geçirmiş. Rüzgarın ve gövdesine çarpan yağmurun şiddetine dayanamaz olmuş. Canının yanmasını geçirmek için her zaman başvurduğu tek yolla Nehrini izlemeye koyulmuş.

Jimin zorla ittirerek Konsey binasına soktuğu Namjoon'u çekiştire çekiştire salona getiriyordu. Namjoon sabahın köründe çiftliğin önünde tuttuğu nöbetten kendisini alıkoyan sarışına bıkkınca bakıyordu. Konsey binasının içindeki odaların kapısı kapalı olan yerlerinin ardında hala insanların uyuduğunu bildiğinden fısıldayarak  Jimin'e isyan etti. "Tanrı aşkına! Burada ne işim var! Nöbeti Micheal'a devredip Seokjin'in yanına gidecektim!"

Jimin oflayarak Alfaya baktı. "Dedim ya Seokjin ile uyuma bakılmadan evlendiniz Baş Alfa beni görevlendirdi, sen bak bu iki azgının uyumuna adet yerini bulsun dedi."

Namjoon anlamazca kendisini salona sokan Betayı süzdü. "Baş Alfa geceden beri ormanda aramaları yönetiyor. Beni mi yiyorsun lan sen?"

Jimin kırdığı pot yüzünden hemen uydurması gereken bahaneleri kafasında sıralayıp gözlerini kaçırarak onu cevapladı. "Tek Baş Alfa seninki mi lan? Alfa Jeon dedi belki? Ne biliyorsun amına koyayım?"

Namjoon, kaşlarını iyice çatarken Jimin'in dediklerini sorguladı. "Alfa Jeon benim Baş Alfam mı sik kafalı? O niye benim için sana emir versin?"

Jimin tamamen bahanelerin içine batıp uyduracaklarına boğuldu. "Seokjin'in eski Alfası ama onun için istiyor belli ki? Sana ne lan, adam Baş Alfa değil mi istediğini emreder."

Namjoon asla Jimin'in dediklerine inanmıyordu. Çok mantıksız gelmişti, sabahın köründe kendisini buraya sürükleyen Beta uyuma bakacağım diye tutturmuştu. Zaten ruh eşi olan mühürlendiği omegasıyla neden şimdi uyuma bakılması istensindi ki? Evlenmeden önce yapılan bir ritüeldi sadece ancak onlar zaten rüya görerek biliyorlardı ve çoktan mühürlenmişlerdi. Jimin'in
yalan söyleme ihtimalini tarttı kafasında, durduk yere yalan söylemesi de mantıksız geliyordu.

"İyi de aptal mısın sen Jimin? Hepsini geçtim, Seokjin yokken nasıl bakacaksın uyumumuza?"

Jimin gururla arka cebine soktuğu iki parmak kalınlığındaki tüp gibi olan cam şişeyi çıkardı. İçinde çok az belki bir iki santimi geçmeyecek kadar kan vardı. "Sabah gittim ondan da aldım merak etme."

"Niye onu da sürükleyip getirmedin lan o zaman? Oğlum bak çok mantıksız konuşuyorsun, bir yanlışını yakalarsam gebertirim seni? Hem benim eşimin elini sen niye kesiyorsun lan? İsterse o gelir kendisi keserdi."

Jimin, Namjoon'a göz devirdi. "Azıcık sus be kardeşim! Sabah sabah ne konuştun! Milleti uyandıracaksın, Seokjin sabah ortak yemeğin hazırlanmasında gönüllüymüş işim var gelemem dedi. Senin kadar dırdır etmedi o, doğruyu söyle hanginiz omegasınız?"

Sarışın Beta Namjoon'un eline işlemeli hançeri tutuşturdu. "Hadi hadi işim gücüm var daha." Namjoon tek kaşı havada dedikleri doğru mu diye Jimin'i süzüyordu. Hala inandırıcı gelmemişti ancak hançeri eline doğru götürüp bir çizik attı. Elindeki kan tasın içine damladığı anda Konseyin salonuna Taehyung girdi.

"Niye sabahın bu saatinde ta ormanın içinden acil diye getirtiyorsun beni  Jimin? Neymiş bu acil olan?"

Jimin keyifle gülümseyip ona gel gel işareti yaptı. "Bir şeyi denemek için burada toplandık kuzen, gel hadi." Namjoon zaten bir bit yeniği olduğunu hissetmişti, şimdi de denemek falan diyen Beta yüzünde yüzü sinirli bir ifade alıp konuşmak için ağzını açtı ancak Jimin elini havaya kaldırarak onu susturdu. "Ulan ne sorgulayıp duran bir adammışsın, iki dakika sus da şuna bir bakayım artık." Dedi.

ℋ𝒜ℬℐ𝒯 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin