Zemherilerde alcakaranlığa çalan gökyüzünde bir tek yalnız karanfil, inat ve coşkuyla gürleyen nehrin kenarında kendine hayat bulmuş; ömrünü nehrin bir damla suyuna hasret geçirmeye razı olup hiçbir yaprağına değemediği nehrin kıyısında o alacakaran...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
jkkkkkk_taetaeithaf edilmiştir. Desteğin için teşekkürler canım. Keyifli okumalar dilerim ~
Bölüm 21: "All My Loving"
Karanfil geceler boyu kavuşmanın verdiği heyecanla nehrini izlemiş. Bir an gözünü kırpsa kaybolacakmış gibi korkuyormuş. Tüm bu sevgi dolugünlerin rüya olması bir ateş gibi düşmüş yüreğine. En kötüsü de nehrine ruhunu bağışladığı her saniyede bu ateş sert rüzgarlarla harlanıyormuş. Karanfilse zavallı yapraklarını koruma arzusuylabüküyormuş.
Jungkook, göz kapaklarının ardından rahatsız eden ışıkla açtı yeşillerini. Gördüğü ilk şey beline dolanan kol oldu, kendi parmakları yan olarak yattığı yatakta karnının üzerinde duran ele dolanmıştı. Sırtına değen göğsü ve boynundaki sıcak nefesleri hissediyordu. Pencereden sızan turuncuyla karışık loş ışıkları görünce saatin daha çok erken olduğunu anladı. Aklına dolan görüntüler ve çıplak olduğunun bilinci yüzünden kafasını yastığa gömdü. Utançla kıpırdanarak belindeki koldan kurtulmayı denedi ancak arkasındaki Alfa kolunu sıkılaştırıp iyice kendisine bastırmıştı. Omega oflayarak bir kez daha denedi, kalkmayı, banyoya girmeyi ve utancı geçene kadar Taehyung'dan saklanmayı planlıyordu. Belindeki kol uyurken olmayacak bir güçle daha sıkı kavradı, omeganın yönünü değiştirdi.
Jungkook yüzüne savrulan saçlarının arasında yeni uyandığı belli olan Alfaya baktı. Gözleri hafif şiş, dudakları olduğundan daha kalın, saçlarıysa dağınık duruyordu. Omega ona bakarken kendisinin ne halde olduğunu düşündü, daha önce de beraber uyumuşlardı üstelik perişan bir haldeydi ancak o zaman nasıl durduğunu önemseyecek durumda değildi. Şimdiyse durum tamamen farklıydı, saçlarının feci kabarık durduğunu tahmin eden omega, Alfa kendini böyle görmesin istemişti. Ya çirkinse? Ya kokuyorsa? Ya saçı başı pis duruyorsa? Jungkook, Taehyung'un sabah olduğundan mı bilinmez daha parlak mavi gözüken gözlerine bakamayıp kendini gizler gibi kafasını eğdi. Dün geceden sonra da bakabileceğini düşünmüyordu zaten.
Taehyung başı yastığa doğru gömülen Jungkook'un utandığını biliyordu. Dudaklarında çarpık bir gülüşle bu sabahın keyfini Omeganın utangaçlığının kaçırmasına izin vermeyeceğini düşündü. Jungkook'un çıplak bel boşluğundaki elini bastırarak onu göğsüne yapıştırdı. Arada sıkışan elleri yüzünden kafasını kaldırmak zorunda kalan omega, Alfanın boynunu izliyordu. Taehyung güzel yeşillerin odağını kendi gözlerine toplamak istercesine Jungkook'un yüzüne doğru eğildi. Sonunda buluşan mavi ve yeşilin büyüsü saniyelik farkla gözlerini kaçıran omega yüzünden bozuldu. Yanakları kırmızıya boyanan eşinin uyku mahmurluğuyla daha da belli olan dudaklarına bir öpücük bıraktı Alfa. Gülümseyerek alnını öptü, dudaklarını teninden çekmeden konuştu.
"Günaydın yok mu güzelim? Sen her sabah bu kadar güzel mi gözükeceksin?"
Omega gözlerini yumup iç çekti. Eşiydi. Taehyung artık eşiydi ve cidden bu utanma, çekinme işini bir kenara atması gerektiğinin farkındaydı. Sadece engel olamıyordu, biraz zamana ihtiyacı vardı. Tanrı aşkına! Ruh eşi olduğunu bile tam sindiremeden, mutluluğunu yaşayamadan mühürlenmişlerdi. Çok ani olduğunu ama iyi ki olduğunu düşünüyordu. Hem beklemek istemezdi hem biraz daha vakti olsun isterdi. Her zaman bu tarz bir ikilemin içine yuvarlandığını düşünerek kendi haline kıkırdadı. Alnındaki dudaklar yüzünü dolanıp çenesinin altından boynuna ilerledi. Omega mühür noktasına bastırılan dudaklar yüzünden yutkundu.
