yol net

27 2 0
                                    

uyuyamıyorum. uykusuzluk bir lanet. yakalarıma yapışmış ve ondan kurtulmak istedikçe bana daha çok sarılan, kanlı ellerini boğazıma yapıştıran bir el. kurtulamıyorum ondan, ne kadar istesem de. gerçi uyuyamama sebebim, bugün yaşananlar da olabilir. üzerine saatler geçti ama ne ben aklımdan bir an olsun atabildim, ne de karnımdaki kasılma geçti. çok klasik olacak ama gerçekten de, karnımda kelebekler uçuşuyormuş gibi hissediyorum kendimi. düşündükçe yattığım yerde kıpırdanıyorum. hayatımda hiç bu kadar mutlulukla dolduğumu hatırlamıyorum.

kaç saattir bu yatakta öylece yatıyor, son derece rahatsız olmasına rağmen bunu dahi umursamıyorum onu bile bilmiyorum. ondan hoşlandığımı anlamış olabilir miydi? ben hiç belli etmemiştim gerçi. bu imkânsız geliyordu, ama o zeki bir adamdı. bu yüzden de anlamış olabilirdi de. bundan rahatsız olduğunu sanmıyordum bir yandan da. çünkü eğer rahatsız olsaydı benimle konuşmaya devam eder miydi? ona verdiğim ufak hediyeyi kabul eder miydi?

aklım sorularla doluydu. kafam karışıktı. sesler ise iyiden iyiye birbirlerine girmişti zihnimde. onları umursamamaya çalışıyordum, ama bu çok zordu. o kadar çok başım ağrıyordu ki.. nereden bakarsam bakayım içinden çıkamadığım şeylerle dolmuştu etrafım.

sabaha kaç saat var bilmiyorum. tek isteğim biraz olsun uykuya dalabilmek. yoksa kafamın içindeki bu ses cümbüşü bitmeyecek, biliyorum. uzandığım yatakta doğruluyor ve sırtımı yatak başlığına yaslıyorum sonrasında, yanaklarımı şişiriyorum sıkıntıyla. ve en iyi bildiğim rahatlama yöntemine yöneliyorum yeniden; acıya.

tırnaklarımı koluma bastırıyorum ve derimin üzerinde sertçe gezdiriyorum. kolumdan beynime doğru yayılan o tanıdık sızı, kendimi daha rahat hissetmemi sağlıyorken bunun yeterli gelmediğini hissediyorum. ellerimi saçlarımdan geçiriyorum. söz konusu acı olduğunda, asla yeterli gelmiyor. hiçbir şey geçirmiyor bu açlığımı. canımı sıkıyor bu durum.

bir süre sonra duruluyor hareketlerim. dürtüm azalıyor, yatışmaya başladığımı hissedebiliyorum. daha sakinim artık, deli gibi sızlayan ve yer yer ufak kan damlalarının süzüldüğü kolumun etkisi, adeta beynimi uyuşturuyor.

ve yeniden uzanıyorum yatağıma, uyuyabilmek adına gözlerimi kapatırken, bir süre sonra karanlık beni yanına çekiyor.

--

benden beklenmeyecek bir şekilde, ertesi gün yemek saatine kadar uyumuşum. sesinden dahi nefret ettiğim hasta bakıcının gürültüyle kapıyı açmasıyla uyandım. ve ona tek kelime etmeyerek bulunduğum yatakta doğrulmuş, gözlerimi ovuşturmuş ve uyuşuk hareketlerle kalkmıştım ayağa. sonrasında ben odadan çıktığımda ise peşimden geliyordu her zamanki gibi.

yemekhaneye doğru ilerledi adımlarım, onu göreceğim için de tatlı bir heyecan yayılmıştı kanıma. nedensizce gözlerim ışıldıyor, ellerim terliyordu.

etrafa göz gezdirdim. ve onu gördüm, köşedeki bir masada oturuyor ve önündeki yemeğe dokunmadan sakince insanları seyrediyordu. istemsizce yüzümde bir gülümseme belirmişti ve ben de, kendime bir tepsi aldıktan sonra adeta koşar adımlarla, hevesli bir çocuk gibi soluğu onun yanında alıvermiştim.

tepsiyi masaya bırakmış ve sandalyeyi çekip karşısına oturduğumda, gözleri beni buldu. hafifçe gülümsedi sonra bana, kıvrılan dudaklarının kenarından öpmemek için kendimle çeliştim o anda.

sciamachy, yoonseok ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin