ahop

239 28 1
                                    

göz kapaklarımdaki ağırlık hissi yüzünden, bir türlü aralayamıyordum gözlerimi. sanki kirpiklerim birbirlerinden ayrılmamak üzere yemin etmişlerdi. ve biraz daha zorladım kendimi, en sonunda ise başarılı olmuştum. gözlerimi açtığımda bir süre etrafa öylece bakındım, kendi odamdaydım. lanet olası hapishanemdeydim yine. dönüp dolaşıp kendimi yine burada bulmaktan cidden nefret ediyordum. soluk gri duvarlar, içimi karartıyordu.

ağır hareketlerle yattığım yerden doğruldum ve etrafa bakındım. odamda bir yatak, bir de sandalye vardı, sandalyede ise o oturuyordu. duralsadım istemsizce, onun burada ne işi vardı?

göz bebeklerim yuvalarından fırlayacak kadar açıldığında, tam bir şey söylemek adına dudaklarım aralanmıştı ve bunun hemen ardından ise onun kahkahası dolmuştu kulaklarıma. "yoongi, seni seviyorum. çok seviyorum." dudaklarını büzdü. "sana sarılabilir miyim?" dedi sonlara doğru küçük bir çocuk edasıyla. bu nasıl bir şeydi, o nasıl gelebilmişti benim yanıma?

"tabii." diye mırıldandım, şaşkınlığım sesime yansımıştı. ardından sertçe yutkundum. ve sen oturduğun yerden kalkıp, tam karşıma gelmiş ve kollarını sıkıca bedenime sarmıştım. ona karşılık vermemiştim, zira şaşkınlığım daha ağır basıyordu. "bana sarıl yoongi." aniden yok olan o çocuksu tonun yerini ruhsuz aldığında, bu beni korkutmaya başlamıştı. ancak, hâlâ ona sarılmak adına bir harekette bulunmamıştım. aniden, bana sarılmayı kesmiş ve geriye çekilerek yüzüme bakmaya başlamıştın. ürkmedim desem yalan olurdu, çünkü gözlerin ateş saçıyordu adeta. ne yapabileceğimi bilemediğim için boş boş suratına bakarken, sen ise birden bire sertçe kollarımdan tutup bedenimi sarsmaya başlamıştın.

"neden sarılmıyorsun! yoksa beni sevmiyor musun? ama ben seni çok seviyorum, bu yüzden sen de beni sevmelisin! bundan başka seçeneğin yok, beni anlıyor musun?"

cinnet geçirir gibi bağırması üzerinde irkilmiş ve korkmuştum, aynı zamanda da gözlerim dolmuştu. hâlâ bir tepki veremiyordum, donup kalmıştım ve adeta zemine çivilenmişim gibi hissederken, o sırada kapı gürülüyle açılmıştı. hasta bakıcı odaya girdiğinde, bakışlarım ona döndü. daha sonra ise sana, ama yoktun.

hasta bakıcı geldiğinde, yok olmuştun.

kafam o kadar karışıktı ki, hiçbir şeyi çözümleyemiyordum. beynim durmuş gibi hissediyorken resmen sersemleşmiştim. daha demin benim odamda bana sarılıyordun, ne ara gitmiştin? tanrım, yoksa ben gittikçe deliriyor muydum?

sciamachy, yoonseok ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin