"İnanabiliyor musun kim Taehyung seni öldürmeme ramak kaldı!"
Taehyung dudaklarını büzüp masumca Jungkook'a baktı. Hiç bir suçu yoktu tamam mı? Sadece çok sarhoş olduğu için bir anda bir adamı yanağından öpmüştü. Jungkook sinirli olduğu sandığı yüz ifadesini takınıp- aslında çok şirin- Taehyung'a dönmüştü.
"Gitmeyelim dedim!"
Taehyung suçluluk duygusu ile başını eğmişti. Tam Ağzını açıp bir şey söyleyecekti Yoongi odaya girmişti.
"Ne oluyor burada? Sesiniz aşağıya kadar geliyor"
Taehyung başını kaldırıp Yoongi'ye şaşkın gözlerle bakmıştı. Jungkook olanları anlatırsa daha iyi Yoongi'nin gözünden düşecekti. Bu istediği en son şey bile olabilir.
"OFF yarım saattir sizin ergen zırıltınızı çekiyoruz meleğim ile aşağı inin yemek yiyeceğiz"
Jungkook kollarını bağlayıp kapıdan dışarı çıktı. Taehyung ise dudaklarını büküp kapıdan dışarı kendini atmıştı.
Aşağı indiklerinde Hoseok meraklı bakışlarını oğullarına doğrulttu.
Jungkook kollarını birleştirip gelirken, Taehyung ise somurtuk bir şekilde içeri girdi. Hoseok bu sefer Yoongiye dönüp ne oldu dermişcesine baktı. Yoongi ise bilmiyorum dermişcesine baktı.
İkili sofraya oturduğunda, Hoseok ise aralarında her ne geçtiyse kendilerinin düzeltmesini bekledi. Bu sefer karışmayacaktı yani.._____
"Kahretsin!"
Jimin elindeki bira şişesini yere atarak tıslamıştı. Kaç gündür babası yoktu ve babasıyla perişan olmuştu. Ortada ne sikim dönüyordu bilmiyordu ama babası eve asla geri dönmüyordu ve ağlamaktan gözleri kan çanağı olmuştu. Jimin elindeki yarayı umursamayıp rastgele bir banka oturmuştu. Yanında bir hareketlilik hissedince umursamamıs ve önüne bakmaya devam etmişti. Ya Jungkook'tu ya da babasıydı.
"Hey Tanrım! elin kanıyor senin!?"
Elini tutan, Yarı tanıdık bir ses duyunca yan tarafına bakmıştı Jimin. Geçen parkta gördüğü çocuktu. Onun ne işi vardı yanında ve elini tutuyordu?? Jimin elini kendine çekip konuştu.
"Ne yapıyorsun?"
Parkta gördüğü çocuk endişeli bir şekilde tekrar konuştu.
"Lütfen yardım etmeme izin ver çok derin kesilmiş!"
Jimin kaşlarını çatıp ayağa kalktı.
"Yardımına ihtiyacım yok"
Parkta gördüğü çocuk Jimin'i kolundan tutup banka oturttu.
"Lütfen ama çok kanıyor!"
Jimin pes edip yerine geri oturdu. Yanındaki çocuğun cebinden çıkardığı peçete ile pansuman yapmasına izin verdi. Jimin yüzünü acıyla buruşturunca yanındaki çocukta hemen yüzüne bakmıştı.
"Özür dilerim acıttım mı?"
Jimin sesini çıkartmıyorsa sadece çocuğa bakıyordu. Endişeli halide baya tatlıymış. Çocuk kol çantasından dezenfektan çıkarıp eline sıkınca tekrar yüzünü buruşturdu Jimin.
"Üzgünüm.."
Çocuk pişman pişman Jimine bakınca Jiminde hafiften sırıttı. Onun için endişeleniyordu. Jimin tekrar gülümsedi çocuk bu sefer kaşlarını çatıp konuştu.
"Senin elin kanıyor ama sen gülüyorsun canının yanması hoşunamı gidiyor"
Bunlar yaşadıklarının yanında azdı. Bu o kadar da acıtmıyordu. Jimin sakin bir şekilde konuştu.
"Bunlar yaşadıklarımın yanında hiç bir şey. Dışarıdan çok örnek alınası bir ailem var ama içten içe öyle olduğu söylenemez. Ben küçükken babam ile bir trafik kazası geçirdim. Yani her şey benim hatamdı aptal gibi evden kaçtım daha 5 yaşındaydım 5 yaşındayken her şeyi kavramıştım ben. O zamanlar kavgalar çok dönerdi anlamazdım çok saftım..."
Diyip Jimin'in gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Zor günlerdi. Çocuk dikkatle dinlemişti Jimin'i. Jimin devam etti.
"Sonra işte kavga ettikleri gün ben kaçma planları kurmuştum. Bir kaç gün sonra gitmiştim ben evden. Sonradan 5 yaşımın getirisi ile hüngür hüngür ağlamıştım yolun ortasında. Kimsede dönüp bir şey dememişti. sonra işte yoldan karşı karşıya geçecek iken arabaların arasında kaldım yürüyemedim. Hala çok pis ağlıyordum. Artik Babamın gelmeyeceğinden çok emindim. Genede o minik göz yaşlarımı döküyordum. O zamn çok emin değildim ama babam geldi beni kurtardı ama..."
Yanındaki çocuğun nefesi kesilmişti. Aynısı aynısını yaşamıştı ama farklı bir şekilde. Çocuk tek nefeste konuşmuştu.
"Vefat mi etti..?"
Jimin gözlerini ona dikti.
"Hayır hayır öyle bir şey olmadı olmasında yoğun bakıma kaldırdılar babamı..."
Çocuğun nefesi yine kesilmişti. Yutkunamıyordu bile. Çünkü o bu bu şehirden ayrılırken kaza yapmıştı. o daha küçüktü. Anne ve babasını o kazada kaybetmişti. Ondan sonra amcasıyla yaşamaya başladı. Reşit olunca bu şehire geri gelip burada okumaya başladı.
"Biliyor musun? Ben bu şehirden ayrılırken kaza yaptım. Suç benimdi. Parkta daha yeni tanıştığım bir çocuk yüzünden yolda giderken annemgile geri dönmek için ağlamıştım. Benim yüzümden... babam bana bakacağı sırada önüne bakmayınca olanlar oldu."
Jimin yanağından bir inci tanesi düşürdükten sonra çocuk ona peçete uzatmıştı. Onda kendine çeken bir şey vardı.
"....biliyor musun o gün o çocuğu unutamadım hiç bir şekilde. Onda beni çeken bir şey vardı çok tatlı birisiydi daha küçük olmama rağmen çok iyi hatırlıyorum. Ne hoş onu göremedim bir daha hiç ama görmek çok isterim.."
Jimin kafasını sallayıp konuştu.
"Hmm bizim fakültedendir belki adını biliyor musun?"
Çocuk heyecanla ona dönmüştü o çocuğu bulmak çok isterdi.
"Adını hatırlıyorum günlüğüme yazmıştım hala günlüğüm bende"
Jimin düşünürmüş gibi yapıp konuştu.
"Şimdi aklında mi?"
Çocuk biraz düşündükten sonra heyecanla konuştu.
"Adı Jimin di! Evet evet JIMIN!"
jimin şaşkinca çocuğa baktı. Jimin mi?
"Jimin mi dedin sen?"
Evet evet şükürler olsun bölüm yazdim yakında kitabı final yapacağım ve öbür kitapları bitireceğim....
SIZI çok seviyorumm ama okuyunca oy vermiyorsunuz 70 kişi filan okuyo ama kimse oy vermiyor lütfen oy verip yorum yapın!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|𝐒𝐨𝐩𝐮'𝐮𝐧 𝐨𝐠𝐥𝐮 𝐉𝐮𝐧𝐠𝐤𝐨𝐨𝐤❀|
Fanfictionᴊᴜɴɢ ʜᴏsᴇᴏᴋ ᴠᴇ ᴍɪɴ ʏᴏᴏɴɢɪ ᴀʏʀıʟᴍışʟᴀʀᴅı 𝐘𝐚𝐧 ç𝐢𝐟𝐭𝐥𝐞𝐫; 𝐓𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤 𝐍𝐚𝐦𝐣𝐢𝐧 𝐉𝐢𝐦𝐢𝐧 UYARI!!⚠ KİTABIN BAŞLARI ÇOK SAÇMA VE ACEMİCE YAZILMIŞTIR. KİTABIN İŞLEYİŞİNİ BOZMAK İSTENMEDİĞİ İÇİN ÖYLE BIRAKILMIŞTIR!!