~1~

18 2 0
                                    

Brooklyn Baby 🎧

🍷

Elimdeki son balonu da çocuklardan
birine uzattıktan sonra yavaşça bir köşeye geçip uzaktan onları izlemeye başladım.

Mesleğimi seviyordum. Çocuklarla vakit geçirmek bana her zaman huzurlu gelmişti. Kalbimdeki rafların tozunu alıyormuş gibi, temizleniyormuş gibi.

Kötülüğün ne olduğunu bilmeyen biri şeytanı anlayamaz, görse tanımazmış gibi.

"Hey Clara!"

Oldukça yüksek gelen sese döndüğümde Rose adımı söyleyerek bana doğru geliyordu. Uzaktan dahi coşkusu anlaşılıyordu çocuklardan birkaçının bakışları kısa süreliğine bize çevrildi ama daha sonra tekrar oyunlarına döndüler.

Yanıma geldiğinde beklemeden bana sarıldı. Daha sonra beni elimden tutarak kreşin içine doğru yönlendirdi. "Rose neler oluyor?" Sorularımı es geçti ama heyecanı yüzünden okunuyordu.

Durduğumuzda elimi bırakmadan konuşmaya başladı. "Matthew bana evlilik teklifi etti!" Cümlesi bittiğinde tekrar bana sarıldı. Bende ona karşılık vermiştim.

"Siz ayrılmamış mıydınız?" Geçen hafta ayrıldıklarını söylemişti ama zaten çalkantılı bir ilişkileri olduğunu bildiğim için bu barışma beklenmedik değildi. Yine de evlilik teklifine şaşırmıştım.

"Ah evet, ama dün öğlen arayıp buluşmak istediğini söyledi ben normal bir barışma bekliyordum ama o birden önümde diz çöktü ve-"

"Bayan Roy." Lucasın sesiyle Rose cümlesini bitiremeden ikimizde ona döndük.

Lucasla aynı hizaya gelebilmek için dizlerimin üzerinde eğildim. "Bir sorun mu var tatlım arkadaşlarının yanında olman gerekiyor."

"Balonum ağaca takıldı ve ona uzanamıyorum benim için onu alabilir misiniz Bayan Roy?" Gülümseyerek başımla onayladım ve ayağa kalkıp Lucasın elinden tuttum.

Lucas beni yönlendirirken kapıdan çıkmadan önce Rose'a döndüm. "Senin adına çok sevindim Rose detaylarını daha sonra dinleyeceğim." Rose yüzündeki tebessümle bana el salladı.

Müdahale etmeden Lucası takip ederken az önce kreşin bahçesinden çıktığımızı farkettiğimde ona döndüm. "Lucas kreşten ayrılmaman gerekiyor tatlım."

Adımları yavaşlarken bana döndü ama hala yürümeye devam ediyordu. "Üzgünüm Bayan Roy."

Biraz sonra adımları bir ağacın önünde durdu. Geriye baktığımda buranın kreşten epey uzak olduğunu gördüm. Artık ders saatlerinde çocukları yalnız bırakmamalıydım burası kaybolmaya oldukça müsaitti.

Kafamı kaldırdım ve balonun nerede olduğuna bakmaya çalıştım ama çok yüksekteydi. Alabilmem için tırmanmalıydım. Bir an reddetmeyi düşünüp Lucas'a döndüm ama gözlerindeki beklentiyi görünce onu kıramadım.

Lucasın elini avucumun içine aldım. "Tatlım hadi benimle arkadaşlarının yanına dön ben sonra geri gelip onu senin için alacağım."  Başıyla onaylayıp elimi tuttuğunda onu kreşe geri götürdüm.

Arkadaşlarının yanına dönmeden önce bana el salladı. Ona gülümseyerek karşılık verdiğimde arkamı dönerek tekrar geldiğim yöne doğru ilerledim.

Ağacın önüne geldiğimde etrafa göz gezdirdim. Kuş seslerinden başka bir şey yoktu.

Elimde ağaçtan destek alarak çıkmaya çalıştım. Bir ayağımı ağacın kovuğuna koydum ve dikkatlice yaprakların içine sıkışan beyaz balona uzandım.

Ne kadar uğraşsam da elim balona yetişmemişti. Biraz zorlanarak ağacın kovuğunda parmak ucumda yükseldiğimde nihayet balonu yakalayabilmiştim.

Elimdeki balonu dallara değdirmeden inebilmek için tek elimi havaya doğru kaldırdığımda daha önce farketmediğim eski bir kulübeyi gördüm.

Yıkık dökük duruyordu ama henüz terk edilmiş değildi. Kulübenin önünde duran iki siyah minibüs vardı. Anlamaya çalışır gibi uzunca bir süre kulübeyi izledim.

Aniden bir yerde patlayan silah sesini duymamla dengem sarsıldı ve yavaş olmayacak şekilde zemine düşmüştüm. "Ah."  İnlediğimde bir elimle başımı ovaladım.

"Avını yakaladığında onu elinden kaçırmamalısın."  Elim başımın üzerindeyken durdum ve bakışlarımı karşımda duran adama çevirdim. Göz göze gelmiştik.

"An..anlamadım?"  Sesimin titremesinin nedeni ağaçtan düştüğüm için mi yoksa gözlerindeki mavinin kasveti miydi bilmiyordum.

Bir adım daha yanıma yaklaştığında tedirgin göz temasını kestim. Bir sebepten onun gözlerine bakmak beni rahatsız hissettirdi. Mavilerindeki kasveti çözemedim.

Durdu ve daha fazla yaklaşmadı. Bakışlarımı yavaşça ayaklarından başlayarak kafasına doğru çıkardım. Başını kaldırıp gökyüzüne bakmaya başladı.

Bakışlarımı yukarı kaldırdım ve baktığı yöne döndüm.

Biraz önce elimde olan beyaz balon havada süzülüyordu. Düştüğümde onu elimden kaçırmıştım.

Kasvetli mavileri üzerimde hissedince ona baktım. "Avını yakaladığında onu elinden kaçırmamalısın." diye yineledi cümlesini.

Yutkundum ve ona bakmayı kestim. Bu adam beni tedirgin ediyordu. Kafamı çevirerek diğer yöne bakmaya başladım.

O kasveti barındıran gözlerinin ağırlığını üzerimden çekmedi. Israrla ona dönmedim ama sanki ağız ucuyla gülümsediğini hissettim.

"Gözün her zaman açık olmalı saldırının nerden geleceğini tahmin edemezsin." 

Olduğum yerde dondum kaldım. Ses tonundaki sakinlik bana çığlık attıracak cinstendi.

Yavaşça kafamı çevirdim, ona baktım. Orada değildi.

Ayağa kalktım. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Sebebi korku muydu? Gözlerinin mavisinden mi daha çok korkmuştum, kelimelerindeki anlamlardan mı bilmiyordum.

Bir adım attım. Bir tane daha. Üçüncü adımım havada kaldı. Onun durduğu yerdeki beyaz gülü gördüm.

Orada biraz önce kalbimin korkuyla çarpmasına neden olan adamın durduğu yerde şimdi beyaz bir gül duruyordu.

Düşünmedim. Eğilip gülü elime aldım ve kreşe doğru yürüdüm. Yürürken bir kez bile bakamadım o güle. Ellerimin arasındaki başka bir şeydi sanki.

Sakince kapıdan içeri girdim. Lucas beni görünce hemen yanıma koşmaya başladı.

"Balonumu alabildiniz mi Bayan Roy?"  Yüzüne baktım ve dudaklarıma bir gülümseme yerleştirdim. Bir elinden tutup avucunu açtım, içine o beyaz gülü bıraktım.

"Balonunu elimden kaçırdım, özür olarak bu beyaz gülü sana verebilir miyim?"  Ne diyeceğini takip etmek için mimiklerini izledim.

Önce elindeki güle baktı ardından yeşil gözlerini bana çevirdi. Tepkisizce onu izliyordum. Sonra yüzünde bir gülümseme oldu. Ne zaman nefesimi tutmaya başlamıştım bilmiyordum ama rahatlayarak nefesimi bıraktım.

"Elbette Bayan Roy."  Elindeki beyaz gülle arkadaşlarının yanına döndü. Ben arkasından bakakalmıştım.

Sonia'nın yanına oturdu ve elindeki beyaz gülü bu kez ona uzattı. İkisinde gülüyordu. Bu kez bende gülümsedim.

Yavaş adımlarla kreş binasına yöneldim. İçeri girmeden son kez bahçe kapısından dışarıya baktığımda içimde anlam veremediğim bir dürtü uyanmıştı.

🍷

Uzun zamandır aklımda olan bir kurguydu ve hevesle başladım umarım sevmişsinizdir ☺️

İyi okumalar...

Zehirli Ruhlar Mezarlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin