2. Bölüm

352 22 5
                                    


Sabah alarmdan önce uyanmıştım. Zaten uyuduğuma da uyku denilmezdi ya neyse. Dün geceki yüksek gerilimden sonra normaldi tabi. Dün gece Cihangir abi gözlerini inatla gözlerimden çekmeyince ben daha fazla dayanamamış havlumu kitabımı aldığım gibi kendimi içeri atmış ışıkları kapatmıştım. Tabi uyku anca sabaha karşı tutmuştu. Aslında bana öyle pür dikkat acı çeker gibi bakmasaydı ben gayet normal karşılar hatta baş selamı verir içeri geçerdim ama o bakışlar... Ben mi abartıyorum bilmiyorum ki adam benden 10 yaş büyük üstelik etrafında dört dönenleri düşününce ben dediği gibi çocuktan başka birşey değildim. Yine eskiye gitmiş göğsümün tam ortasına bir taş oturmuştu. Taş değil kayaydı adeta.

Sekiz yıl önce

O yaz 12 yaşıma yeni basmış genç kız olmaya doğru ilk adımları atıyordum. Daha temiz giyiniyor saçıma başıma özen gösteriyordum. Bende ki bu değişikliklerin annemi oldukça memnun ettiğini söylememe gerek yoktu sanırım. Tabi işin iç yüzü başkaydı ben o zamanlar 22 yaşına yeni basmış üniversiteyi derece ile bitiren mahallede herkesin konuştuğu, jilet gibi takımlar giyen Cihangir abinin gözüne girmeye çalışıyordum. Her akşam abim ve arkadaşlarıyla onların evindeki hayranı olduğum çardağa oturur sohbet ederlerdi. Beni görsün onaylasın istiyordum. Herkesin çok sevdiği cimcime diye mahallede el üstünde tuttuğu beni bir Cihangir abi görmez fark etmezdi. Bu da çok zoruma gidiyordu. Sanırım çok şımarık, biraz da kendini beğenmiş bir çocuktum. Babam tek çocuk olduğu için babamın akrabaları tarafından el üstünde tutulur, annem de tek kız çocuğu olduğu için dayılarım anneannem tarafından el üstünde tutulur prenses muamelesi görürdüm. Ama Cihangir abi beni fark etmezdi ben de çocuk aklıyla başına bela olurdum doğruya doğru. Mahallede nedense çamurlu topum hep onun jilet gibi takımına çarpar. Erimiş dondurmam sadece onun arabasına çarpardı daha birçok şey. Beni görmemesinin diğerleri gibi şımartmamasının hıncını alıyordum kendimce. Tabi sonunda ipin ucunu kaçırmış ağzımın payını da almıştım. O günden sonra mecbur olmadıkça onun olduğu ortama girmez onunla konuşmazdım.

O gün karne günüydü ve bende takdir belgesi almıştım. Üzerime annemin bana yeni aldığı gözlerimle uyumlu yeşil elbisemi giymiş saçlarımı ördürmüş ve onunla uyumlu yeşil kurdale taktırmıştım. Karnemi tüm aile büyüklerine gösterip hediyelerimiz alacağım için çok heyecanlıyım. Ama asıl karnemi Cihangir abiye gösterdiğimde hissedeceğim gururun sevinciyle dolup taşıyordum. Karnemi alıp eve geldiğimde şans o ya bizimkiler Neşe teyzelerle çardakta hep beraber sofra kuruyordu. Bunu sık sık yapardık. İki ailenin arasından su sızmazdı. Bütün mahallede bunu bilir hatta özenirdi. Herkesi bir arada görünce heyecanla karnemi alıp hepsine tek tek göstermiştim. Tebrikler sarılmalar ve harçlıklardan sonra sıra Cihangir abiye gelmişti onun olduğu tarafa döndüğümde sandalyesi boştu. Nereye baktığımı fark eden Kemal amca bahçe kapısını gösterip "Sigara içmeye gitti herhalde dedi." daha fazla dayanamamış peşinden gitmiştim aylardır bu anı bekliyordum. Sokağa çıktığımda onu evin köşesindeki elektrik direğine yaslanmış arkası bana dönük bulmuştum. Sigara içmeye çıkmamıştı biriyle konuşuyordu! Biraz daha yaklaşınca Çicek ablayı görmüştüm. Tam o esnada Cihangir abinin kırılacak nadide bir vazoymuş gibi elini hafifçe Çiçek ablanın yanağına götürüp okşadığını gördüm. İşte bu son noktayı koymuştu beni görmezden gelen tüm şımarıklıklarıma rağmen kızmayı bile layık görmeyen buzlar prensi neler yapıyordu. Etrafıma bakındım ve tam onların olduğu yerdeki su birikintisini gördüm. Madem benim güzelim yeşil elbisemi görmemişti ben de gösterirdim şimdi ona. Yeni tiril tiril elbiseme aldırmadan tüm öfkem ve kırgınlığımla hışımla su birikintisine hop diye daldım tabi ikisinin de üstü başı batmıştı benimle beraber. Çiçek abla çığlık koyvermişti hemen.

"aa çok özürdilerim ben bakkala çikolata almaya gidecektim görmemişim çukuru annem çok kızacak şimdi bana elbisemin haline bak!" Çiçek abla beni öldürecek gibi bakıyordu. Birden ondan hiç beklenmeyen bir şekilde öfkeyle tısladı yüzüme "bilerek yaptın! Terbiyesiz velet!" şimdiye kadar naparsam yapayım hiç hakarete uğramamış ben, hele de etrafta melek gibi dolaşan Çiçek abladan duyduklarımdan sebep donup kalmış birşey bile diyememiştim. Cihangir abi ona birşey der umuduyla dönüp baktım.

Eylül Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin