***
***
Melike, oturduğu salıncağın demirlerinden tutunarak kendini hafifçe ileri iterken, Ali Kemal'i izlemeyi sürdürdü. O, Melike gibi salıncağa oturmayı tercih etmemiş, kızın hemen ayaklarının dibinde bir yere, toprağın üzerine oturmuştu. Sonra da cebinden gümüş tabakasını çıkarıp büyük bir özenle sigara sarmaya başlamıştı. Melike, adamın keyfi yerinde olmadığı bir şeyleri - ki çoğunlukla saçlarını - böyle ince ince düzeltmeyi alışkanlık haline getirdiğini biliyordu. Bahçedeki aydınlatma, adamın ince ve düzgün parmaklarının tütün sararken sergilediği maharetli hareketleri takip etmek için yeterince iyi değildi. Bu düşünce hafifçe kaşlarını çatmasına neden olurken, iç geçirmeden edemedi.
Ali Kemal'e dair birçok şeyi çok seviyordu. Yüzündeki benlerin dağınıklığını, gülerken gözlerinin kısılmasını, ön dişlerinden birinin hafifçe diğerinin önündeki eğri duruşunu, gülüşünün sol köşesindeki gamzeye benzer kıvrımı, güneşte belirginleşen çillerini, adamın kusursuz varlığında anlamını bulan bunun gibi milyonlarca önemsiz ayrıntıyı çok seviyordu ama ona dair en çok sevdiği şey, hiç kuşkusuz elleriydi. Çünkü Ali Kemal'in elleri usul usul, istinasız her seferinde teninde bir yangın başlatıyordu. Sanki ruhu, adamın ellerinin arasında nadir bulunan bir çiçek gibi yaprak yaprak açılarak çoğalıyordu.
Melike, çoğu zaman adamın ellerinden tutmuyor, onlara adeta tutunuyordu.
Ali Kemal dakikalardır uğraşarak sardığı sigarayı sonunda dudaklarının arasına yerleştirdikten sonra, çakmağını çıkarıp hızlıca yaktı. Derin bir nefes aldıktan sonra, baş ve işaret parmağı arasında tuttuğu sigarayı dudaklarından çekip dumanı usulca dışarı üfledi. Sigaranın filtresiz ucundan düşen birkaç tütün parçasını dişlerinin arasında ezerken, bakışlarını sessizce onu izleyen Melike'ye çevirdi. "Sessizsin?"
Ali Kemal'in ses tonundan kendini belli eden meraklı tınıyı duymazdan gelmeye karar vererek kaşlarını onu onaylarcasına havalandırdı. "Seni izliyorum."
Ali Kemal, canının sıkkın olduğunu gizlemeyi başaramadan bir elini ensesine atarken, diğer elindeki sigaradan yeniden derin bir nefes aldı. Ensesindeki eli, yine ince ince oradaki saçları düzeltmeye başlamıştı. Bu yetmezmiş gibi diğer elindeki sigaranın ucunu da hafif hafif ezmeye başlamıştı. Duygularını ayan beyan ortaya döken insanlardan değildi. Genelde kendini bu tarz küçük hareketlerle ele verirdi ve genelde kimse bu tarz küçük takıntılarından bir anlam çıkaramazdı ama Melike... Melike, diğer insanlar gibi değildi. O, yüzündeki en ufak gölgeyi bile anında fark ederdi. Söylemiyorsa, üstelemek istemediği içindi.
Ali Kemal, bunları düşünürken bakışlarını pervasızca kadının yüzüne kaldırdı. Parmakları arasında çevirdiği sigarayı dudaklarının önüne getirirken, sigarasından derin bir nefes çekmeden önce Melike'ye bakarak "Beni mi?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milat
General FictionSadece bir an duraksadıktan sonra, hızla aradaki mesafeyi kapatarak adama sarıldı. Geri kalan her şey bekleyebilirdi. Hepsi, tüm sorunlar, tüm sıkıntılar, düşmanlıklar, zorunluluklar, aralarına giren onlarca şey, sabaha kadar ertelenebilirdi. Şimdi...