Başarılı bir cinayet büro komiseri olan Miray, yardımcısından gelen yeni bir cinayet ihbarı ile harekete geçer. Ancak işler bu sefer onun için diğer çözdüğü dosyalar kadar kolay değildir. Bir uçurum kıyısında sırlarla çevrili bir ölüm zinciri... Çok...
"Ne çıktı başkomiserim?" Salih savcı da sıkıntılı görünüyordu.
"Cinayet akşamı 20.38 de maktül ile konuşmuş. Yine cinayet akşamı saat 21.54 de Berat Yüksel olay yerindeymiş Miray."
Semih al işte der gibi elini dizine vurup arkasına yaslandı ve sıkıntılı bir nefes verdi. "Belliydi zaten başkomiserim. O kadar soğuk kanlıydı ki. Sorduğumuz her şeye takır takır cevap verdi. Ama cinayet akşamı maktülle konuşmuşsun dediğimizde saçma sapan şeyler geveledi. Bence kesin o. Kesin!"
Başkomiser gözlerini kısarak Semih'e baktı. "Bana bak çömez, öyle bir nokta yakalayınca hemen katil damgası mı yapıştırıyoruz yoksa işin peşine mi düşüyoruz?"
"İşin peşine düşünce dilekçe yiyoruz."
Semih ne dediğinin farkında mıydı? Kinayeyle karışık beni savunmak için şu an doğru yer değildi. Salih savcı ve Onur başkomiser'in öfkeli bakışları da aynı şeyi söylüyordu.
Kapanmış bir konu üzerinden, hele ki sebebi benim olan bir konu üzerinden başına iş açılsın istemiyordum. Bu yüzden son cümlesini yok sayarak neden katile bu kadar erken karar vermememiz gerektiğini başkomiser gibi aşağılayarak değil de daha didaktik bir şekilde anlatmaya karar verdim.
"Semih, elimizde sadece o gece orada olduğunun ve orada olmadan bir saat on altı dakika önce Emre ile irtibata geçtiği bilgisi var. bu onu kesin katil yapmaz. Görgü tanığı da olabilir. Ya da katil değil belki ama cinayetle ilgisi olan ve bir şeyler saklayan biri. Ya da başka bir ihtimal, hiçbiri. Belki Emre herhangi bir şey için o gece Berat'ı oraya çağırdı. Berat oradan ayrıldıktan sonra olan oldu. Gerçi araları bozuk ve bunun için geçerli bir sebep yok ama bilemiyorum. Her neye, cinayet saatini bilmiyoruz. Kesin hüküm veremeyiz."