Rüyamda o inşaatın önündeydim ve içeride bir ışık yanıyordu. Girip girmemek konusunda kararsız kalmış gibi tek ayağım basamakta öylece bekliyordum. Adım sesleri duyuyor ama kimseyi görmüyordum inşaat pencerelerinden. Dikkatle ilk adımımı attım o an adım sesleri kesildi. Kafamı basamaktan kaldırınca gördüğüm yüz tek kaşı havada duran inşaattaki adamdı. Elini bana uzattı ve başıyla arkayı işaret etti. Elini tuttuğum an yatakta derin bir nefes alarak uyandım.
Neden onu gördüğümü bilmiyordum ama iki saatlik uyku iyi gelmişti. Derin bir nefes alıp elimi yüzümü yıkadım banyoda ve teslim tarihi yaklaşan işleri bitirmek için çizim tabletimi elime aldım. Son çizimi de bitirdiğimde güneş çoktan doğmuş, benimde ağrımayan tek bir kemiğim kalmamıştı.
Ayağa kalkıp mutfağa giderken kapım çalındı, inleyip kapıya giderken içimden saydırıyordum tabi. İç çekip kapıyı açınca karşımda onu gördüm, sakallı adam.. Rüyamdaki.. Aman inşaattaki adam işte.
Öylece suratına baktığımı farkedince utandım, "Buyrun, birini mi aramıştınız?" dedim hafif bir tebessümle. Yutkununca gözlerim adem elmasına kaydı, bayağı belli oluyordu sertliği. Elini ince hırkasının cebine atınca bir adım geri attım istemeden, kaşlarını çattı bu hareketime. Dün cebime koyduğuma emin olduğum ufak çizim defterimi çıkartıp bana uzattı yavaşça. "Sabah inşaatın önünde buldum, gece sizi gördüğüm aklıma geldi. Nefise ablaya sizi tarif edince evinizi gösterdi, kusura bakmayın bu saatte geldiğim için rahatsız ettim galiba."
Söylediği şeylerden çok söyleyiş tarzı beni etkilemişti, gözleri yüzüme nadiren uğruyor genelde omzumun etrafında oyalanıyordu. Çekine çekine geldiği belliydi art niyetli birine benzemiyordu da. İçinde keyfim yerindeyken yaptığım çizimler vardı ve müşterilerimden bir tanesi bile bu çizimlere dünyanın parasını verebilirdi.
"Yok, olur mu öyle şey? Kahvaltı hazırlayacaktım bende buyurmaz mıydınız? Hem teşekkür de etmiş olurum size, çok önemli bu benim için." Defterimi göğsüme bastım ve beklentiyle ona baktım. Yüzüme ve evin içine doğru hafifçe bakıp ayakkabılarını çıkarttı. O içeri geçince kapıyı kapatıp onun önünden mutfağa girdim, antredeki aynadan kendine bakakalmıştı.
Çayı koyup dolaptan kahvaltılıkları çıkarttım. Domates, salatalık doğradım yanınada yeşillik ekleyip masaya koydum. Yumurtaları haşlanmaya bırakıp masaya oturan adama döndüm "Yumurtanı nasıl seversin, rafadan mı, kayısı kıvamı mı, yoksa katı mı?" Farketmez demesini beklerken "Kayısı kıvamı olursa sevinirim" dedi. Şaşırttın be sakallım.. Dakikasını ayarlayıp onun yumurtasını aldım, ben katı seviyordum. Çay olunca masaya bardakları koydum, kendi yumurtamı da alıp oturdum.
Muhabbet açmak için "İnşaatta bekçilik mi yapıyorsun?" diye sordum. Kafa salladı sadece, bende çayımdan bir yudum alıp tekrar konu açmaya çalıştım. "Geceleri rahatsız eden oluyor mu peki?" Gözleri yüzümde dolanıp dudaklarıma yöneldi, tekrar gözlerime bakarak "İlk başlarda oluyordu ama her gece beni orda görünce millet artık gelen giden olmuyor.." Sesi mutsuz, hatta umutsuz gelmişti sanki biraz. Yanlızlık çekiyor gibiydi, sessiz ve mahzun duruyordu.
Deli gibi merak ediyordum onun hakkındakileri. Bu ben değildim aslında lakabımın BIKKIN olmasının nedeni herkesten ve herşeyden bıkmış gibi ilgisiz davranmamdı. Ama şimdi karşımdaki bu adam hakkında herşeyi merak ediyor, onu dinlemek hatta izlemek istiyordum. Ağzımın filtresini tutamadan "Dün seni rüyamda gördüm"dedim. Gözlerini bana çevirdi hızla, çatalı havada kalmıştı. Yanakları hafiften kızarmaya başlayınca gülümsedim, aklından neler geçiyordu senin Sakallım...
Hafifçe eğilip "İnşaata geliyordum yanına sende beni içeri çağırıyordun başınla böyle" diyerek rüyamdaki hareketini yaptım. Başını tabağına çevirip yutkundu, alt dudağını ağzına alıp biraz öyle tuttu "Gelebilirsin istediğin zaman tabi. Komşu sayılırız sonuçta." Kafamı salladım onaylayarak, dudakları istemsizce kıvrıldı. Bu kadar maskülen, iriyarı, gür sakallı bir adamdan böyle tavırlar görmek beni şaşırtmıştı. Elini masaya vurup "Ne diyon lan sen?" Diye bağıracak bir tipi olsa da karşımda suspus oturuyordu.
Kahvaltının geri kalanında ufak tefek şeyler konuştuk. 27 yaşında tek başına yaşıyormuş, adı görüntüsünü aratmayacak gibi Kaya olsa da bana bakışları suçlu bir kedi gibiydi. Bıkkın ve sıkkın tavrımdan uzaklaşıp meraklı ve atik davranıyordum söz konusu o olunca. Kafamı sallayıp kahvaltı boşlarını topladım ve makinaya dizdim. Türk kahvelerimizi yapıp balkona yöneldim, tabi benim rutinimi bilmeyen beni masadan izliyordu.
"Gelsene kahveyi balkonda içerim ben hep" dedim ve köşedeki sandalyeme oturdum. Sanki kırk yıllık arkadaş gibi oturmuş kahvemizi içiyor arada birbirimize bakıyorduk. Rahatsız hissetmemesi için elimden geleni yapıyordum ama sakallarına baktıkça parmak uçlarım elektrikleniyordu resmen. Bir kez dokunsam diye düşünürken farketmeden derin bir nefes aldım ona bakarak iç çeker gibi.
Bakışları bana döndüğünde gözlerinde soru işareti vardı. Ellerimi yumruk yapıp avcuma koydum, yok birşey der gibi iki yana kafa salladım. Kahveyi bitirip "Ziyade olsun elinize sağlık. Ben gideyim işler bekler."diyip ayaklandı. Bende kalkıp kapıya kadar eşlik ettim, kapıdan çıkarken "Yine beklerim" dedim gülümseyerek. Baş selamı verip arkasını dönüp yürümeye başladı.
Kapıya yaslanıp arkasından onu izlerken 'nolur dönüp bak, nolorsun' diyordum. Köşeyi dönmeden önce başını hafifçe çevirip baktı, yerimde zıplamamk içi zor tuttum kendimi. Pişkince el sallamama afallasa da ağır abi gibi tek elini kaldırıp selam verdi ve dönüp gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıkkın Ve Umutsuz - Gay
Short StoryBiri hayatta yaşadıklarından bıkmış diğeri ailesi tarafından reddedilip umutsuz kalmış iki adam karşılaşırsa... Dikkat homofobikler giremez..