Medya : Evin beyleri ve Balın.
Başlama tarihi alabilir miyim?
Yazar
"Anney damuk çekeer!" Minik balın elleriyle karşıdan pamuk şeker diye bağırıp duran orta yaşlı, elindeki çoğu pamuk şekeri satmış ve son satışlarını yapan adamı işaret etti. Ufak kızın canı fazlasıyla bu bulut gibi duran şeyi merak etmişti.
Oturdukları banktan annesinin tişörtünün ucuna yapışmış, elleriyle bir o yana bir bu yana sallaya sallaya bağırıyordu. Annesinin onu duymadığını ve kara kara ne yapacağını düşündüğünün farkında değildi. Hatta birkaç saat sonra hayatının tamamen değişeceğinden habersizdi.
"Anney noyull!"
Genç anne, kızgın gözlerini minik kızına çevirdi. Cebinde beş kuruş yokken ona bir şey alamazdı. Son parasını buralardan gidebilmek için bilete harcamıştı ve artık midesine girmesi için bir kuruşu bile yoktu.
"Hayır balın, paramız yok olmaz!" dedi daha fazla ısrar etmemesi için. Hem benden sonra iyi bir hayatı olacak o zaman istediği kadar yer diye geçirdi içinden. Vicdansız bir kadın değildi, hala yaşamakta olan töre zırvalıklarından kaçıp gelmişti İstanbula. Hemde hamile haliyle hiç durmadan çalışmış kızını sevgiyle dünyaya getirmişti. Ona daha iyi bir hayat sunmak için ne kadar çalışsa da yetmemişti.
Şimdi ise Mardine geri dönecek, kızının öldüğü haberini verecekti kocasının ailesine. Onun peşine düşmesinler, kendisi gibi sürünmesin diye itinayla araştırdığı bir ailenin kapısına bırakacaktı kızını. Gerekirse ölecek ama kızı için bu fedakarlığı yapacaktı.
Gözlerini güneş gibi parlayan kızına çevirdi tekrar. Titreyen dudakları ve al al olmuş yanaklarıyla ağlamak üzere olan kıza içi gitti. Onun da dudakları büzüldü, yüreği parça parça oldu. Kızını kucağına çekerek saçlarını koklayıp öptü.
"Annem, benim bal yanaklım. Sana anne olamıyorum biliyorum ama affet beni lütfen. Tüm dünyam senin olsun yeterki asma yüzünü. Bekle beni burada ben sana alıp geleceğim."
Aklına son anda gelen babasından kalma yüzüğünü hatırladı, asla satmaz ölecek dahi olsa onu boynuna astığı ipten ayırmazdı. Fakat bir değeri kalmamıştı artık, yakında ölecekti. Biliyordu, farkındaydı. Törenden kaçılmaz, kaçanında sonu ölüm olurdu.
Boynundan gümüş yüzüğü çıkardı, kızını bankın diğer ucuna, yanına oturttu. Yavaşça ayağa kalkarken gözü gümüş yüzükteydi. Son kez hafızasına kazınsın diye baktı uzun uzun. "Sakın bir yere ayrılma tamam mı annem, geliyorum hemen" ufak Balın başını sallayarak onayladı kadını. "Tamam anney."
Kadın yavaşça pamuk şeker satan adama ilerledi, elindeki yüzüğü sıkı sıkı tutarak, titrek adımlarını hızlandırdı. Pamuk şekerciye ulaşana kadar sanki saatler geçmişti o an. Ayakları onu geri geri götürüyordu.
"Kolay gelsin bana iki pamuk şeker verir misin biri mavi olsun." Adam kafasıyla onaylayıp şekerleri taktığı yerden çıkardı. "Al ablam." dedi kadına uzatarak. Kadın titreyen ellerini şekerlere uzatıp kendisinden ücreti bekleyen adama elindeki yüzüğü uzattı. "Param yoktur, yüzük gümüş kabul edersiniz umarım."
Adam şaşkın bakışlarını kadının eline indirdiğinde, yüzüğe doğru elini uzattı fakat almadan geri çekti. Özel bir yüzük olduğu belli oluyordu. "Yok ablam sende kalsın, bunlar son satışlardı zaten benden olsun, hadi iyi akşamlar."
Mutluluğu yüzünden okunan kadın sadece bir kaç dakikalığına kızından ayrı kalacağını, bu dünyada yaşadığı tüm iğrençlikleri unutarak minik kızına doğru döndü. Bankta öylece oturmuş annesini bekleyerek ayaklarını sallıyordu. Yaz akşamının serin rüzgarı eserek güneş gibi parıldayan saçlarını uçuşturuyor, eski dönemlerden gelmiş bir prenses gibi zarif duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balın
Teen Fiction●abi kurgusudur● Dimòniu ismi ilk olarak bu kitapta kullanılmıştır! İblis anlamına gelir. Senelerce kız çocuk hasreti çeken Bade hanım ve eşi Eray bey, 5 erkek çocuğun ardından umutlarını yitirmiş kendilerini evlatlarına adamış birer anne babaydı...