Medya : Şahin ve Balın
Şahin Koroğlu
Kucağımdaki peri kızıyla hastane koridorunda süzüle süzüle ilerlerken, kafasını omzuma yasladı. Yeni uyanmış olmasının verdiği sersemlikle şu an soru sormuyordu yoksa gidene kadar bin tane soruya maruz kalırdım muhtemelen.
Alnını öpüp geldiğimiz asansörün düğmesine bastım. Asansörün gelmesini beklerken omuzumda uyuklayan Balına son bir bakış yollayıp yanıma yaklaşan kadına gözümün ucunu değdirdim, çok değil bir kaç saniye sonra hızla çektim gözlerimi.
Kadınlardan nefret etmezdim ama ilgilenmezdim de. Özellikle esmer hanımefendiler ilgi alanım dışı kalıyordu. Tek ilgi alanım şu anda sarı limon kafam Balınımdı. Bir yandan da bana aşırı benziyor oluşu aşırı hoşuma gidiyordu. Gözlerimiz hemen hemen aynı renkti. İkimizinde saçları sarıydı ve sanki benim kızımmış gibi duruyordu. "Şahin? Nasılsın canım? Kardeşinin neyi var?"
Tam dibimde durup konuşan kadınla geriye doğru gitmek zorunda kaldım. Nedenini anlamadığım bir şekilde dudaklarını normalinden iki üç kat daha büyüttüğü için konuşmakta zorlanıyor gibiydi.
Tarzına karışmam ama zevkine şey edeyim!
Gözlerini sonuna kadar açmış yüzme yüzüme bakarken yutkunamadım. Korkmuş olmam normal miydi? Yüzü tamamen dudaktan oluşuyordu resmen! "Kardeşim değil, kızım. Eşim rahatsızlandığı için hastaneye geldik. Kızımda yorulmuş belliki. Fakat sizi tanıyamadım?" zorla gülümseyemeyen biriydim bu yüzden sahte tebessümümde aşırı zorlandım.
Bozulan yüzünü hızla toparlayıp gülümsedi. Elini omuzuma koyup biraz daha yaklaştı. "Şahika ben, fakülteden? Ay sen ne zaman evlendin bilmiyordum?" onu hatırlamamı ister gibi bakmaya devam edince zihnimi zorladım, aklıma düşen tek tük anılarla yüzüm buruştu. Ankara üniversitesinde okurken peşime takılmıştı hanımefendi. Bir sene boyunca beni parasıyla kandırmaya çalışmıştı.
Genede tek odağım ders çalışmak ve derslerime odaklanmak olduğu için insanlarla doğru düzgün iletişim kurmazdım. Yalan değil fakültenin en yakışıklı erkeklerinde biriydim bunu inkar edemezdim ama benden daha iyileride vardı. Daha bakımlı ve daha "Zengin" erkekler, fakat nedenini bilmediğim bir şekilde hanımefendi kafayı takmıştı bana. Bir süre sonra daha fazla dayanamadığım için yatay geçişle başka bir üniversiteye gitmiştim.
"Üzgünüm hatırlayamadım?" dudakları büzüldü. Ya da komple yüzü mü demeliyim? Çünkü kadının yüzü dudaktak ibaretti. Neyse bunun kokusunu çok konuşmayacağım. Kafamı asansöre çevirip durduğu kata baktım. Üçüncü katta sanırım birini almıştı. Balın kafasını kaldırıp etrafına baktı. Yavaş yavaş açılan uykusuyla beraber gözleri ışıldamaya başlamıştı küçük hanımın.
Bir kaç dakika sonra, sebebini anlayamadığım bir çığlık kulağımın dibinde patlarken ne yapacağımı şaşırdım. Balın elini omuzuma koyan kadının saçlarını tutmuş çekiştiriyordu. Hiç istifini bozmadan, omzumda bir prenses edasıyla kadının saçlarını tek tek yolmaya devam etti. Hızla elini tutup kadının saçlarından çekemeye çalıştım ama küçük hanım bırakmamakta ısrarcıydı.
"Güzelim bırak! Saçı kalmadı kadının çok ayıp Balım!" gülsem mi kızsam mı bilemediğim için çatık kaşlarımla Balını kadından öteye çekmeye çalıştım. Ben çektikçe elini çekmemek için direnen Balın kadını da kendiyle beraber sürüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balın
Teen Fiction●abi kurgusudur● Dimòniu ismi ilk olarak bu kitapta kullanılmıştır! İblis anlamına gelir. Senelerce kız çocuk hasreti çeken Bade hanım ve eşi Eray bey, 5 erkek çocuğun ardından umutlarını yitirmiş kendilerini evlatlarına adamış birer anne babaydı...