Medya : katil kek Deniz (dimòniu)
!! Mantık hatası üstadı olarak ufak bir düzenleme yapmak istiyorum. Papatya, Agâh ve Balın'dan büyük. Bu kitap 2022 senesinde geçiyor. Balın beş, Agâh on yaşında. Papatya yaşasaydı on iki yaşında olacaktı.
Kafanız buraya kadar karışmadıysa açıklamaya devam ediyorum. Deniz akıl hastanesinden kurtulduğu gece Papatyayı yanına aldı, o zaman on altı yaşında bir çocuktu ve Papatya bir yaşındaydı. Deniz şu an yirmi üç yaşında hesaplara göre Papatyanın yedi yaşında olması gerek fakat hayır. Dediğim gibi Papatya her ikisindende büyük olduğu için on iki yaşında olması gerek.
Sabahtan beri Allah bilir kaç tane böyle mantık hatası yaptığımı düşünüyorum dkjsk. Sırayla Papatya 2011, Agâh 2013 ve Balın 2018 doğumludur. Benim bu mantıksızlığıma alıştınız biliyorum ama görmezden gelin olur mu. Hepsi düzenlenecek. !!
-Sevgilerimle, Mantık hatası üstadınız
Eflâl...Yazar
"Merhaba Yiğit, seni gördüğüme çok sevindim." Güneş gözlüğünün altından kendinden birkaç yaş küçük olan adama baktı uzunca Deniz. Hemen hemen aynı yaşta olmalarına rağmen, o Yiğidin iki katı gibiydi. Kendinde en sevdiği özelliği buydu, uzun ve yapılı olması gittiği her ortamda ağırlığını belli ediyordu.
Birkaç saniye irkilip toparlanan Yiğit, boya olduğuna emin olduğu beyaz saçlı adama doğru kafasını çevirmeden bakışlarını yumuşattı. Hislerini belli ederse, korktuğunu düşünürdü. Sırf bu yüzden sert görünmeye özen gösterdi fakat Deniz onu kendinden bile iyi tanıyordu.
"Seni korkuttuysam üzgünüm, amacım bu değildi." Ardından kibarca gülümseyerek eldivenli ellerinde hafifçe tuttuğu silahı geriye çekerek oturduğu koltuğun yanına bıraktı. Tatbiki de üzgün değildi. Sadece genç adamı şimdilik korkutmanın bir anlamı yoktu, çünkü öğrendiklerinden sonra zaten korkacaktı.
"Sen..." dedi Yiğit merak dolu sesiyle. Kafasını arkasına çevirerek rahatça ardına yaslanmış adama baktı. "kimsin?" Gözleri geçmişe dalarken, bu adamı daha önce birkaç kez gördüğünü anımsadı. Çoğu zaman bu kadar şık giyinmeyen adamın üstünde hep siyah bir ceket veya kısa bir tişört, beyaz saçlarının üstünde hep siyah bir şapka olurdu. Gözlerinde ince cam bir gözlükle tuhaf ama gündelik duruyordu.
İyi bir gözlemciydi Yiğit. Keskin hafızası, gördüklerini kolay kolay unutturmazdı. Bu özelliği çoğu zaman canını sıksada bazen oldukça işe yarar oluyordu.
Kendisini inceleyen adama izin verdi. Onu hatırlasın istedi ve istediğini elde edene kadar konuşmadı. Aradan geçen bir iki dakikanın sonunda tekrar dudaklarını araladı. "Ailemin etrafında dolaşmanın sebebi, babama veya abime düşman olman mı?"
Aklına başka ihtimallerde geliyordu fakat en büyük ihtimal, asker olan babası ve abisinin peşindeki bir teröristti.
"Ailenle ilgilenmiyorum, Yiğit." İnci gibi dişleri hafif görünecek şekilde gülümsedi. Heykel gibi duruşu, birçok mankenin elenmesine sebep olurdu. Yanağında hafif belirginleşen gamzesi göründü.
Gerçekten eğlendiği aşikardı ama ciddiyete bürünmesi uzun sürmedi. "O halde neden ailemin etrafındasın sürekli?" Tabi ki de biliyordu nedenini, o da tıpkı başkaları gibi Balının peşindeydi. Sadece sormak için sormuştu bu soruyu.
"Sen zeki bir adamsın Yiğit, sebebini bildiğini biliyorum." Kafasını hafifçe yana yatırarak gözlüğünün altından baktı. Masmavi gözleri Balının gözlerine nazaran giriye çalıyordu, yorgun ve ışığı sönmüş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balın
Teen Fiction●abi kurgusudur● Dimòniu ismi ilk olarak bu kitapta kullanılmıştır! İblis anlamına gelir. Senelerce kız çocuk hasreti çeken Bade hanım ve eşi Eray bey, 5 erkek çocuğun ardından umutlarını yitirmiş kendilerini evlatlarına adamış birer anne babaydı...