0.4

51.2K 2.3K 206
                                    

Medya : Atakan ve Balın

Yazar

Utancından yanakları kızaran ufak kız, daha da sokuldu Eray beyin göğsüne. Orada saklanmak bir daha bulunmamak istedi. Yaşına ve yaşadıklarına göre fazlaca gelişmiş zekası diğer çocuklardan bariz bir şekilde farklı olduğunu gösteriyordu. Çabuk öğreniyor, her şeyi sorguluyordu. “Meyek miyim men?”
Dedi içine kaçan sesiyle. Dün korktuğu adama bu sabah sığınışı hayatının dönüm noktası olacaktı. Talih kuşu Balını seçmişti, çünkü Balın bu hayatı yaşamaya değer bir çocuktu.

Eray bey ufak bir kahkaha atıp Balının başını kaldırdı incitmeden. “Sen bu hayatta gördüğüm en güzel ikinci meleksin.” Balın kendisine gelen ikinci iltifatla bu kez hayran bakışlarını saklayamamıştı. Eliyle kahvaltı masasına yeni oturmuş Yiğidi gösterdi. Minik kaşlarını olabildiğince çatıp Eray beyin üniformasının yakasına tutundu. “O mana çadı dedi!” sinirli çıkartmaya çalıştığı sesi herkesi güldürmüş, herkesin yüzüne renk gelmişti. Resmen yıllarca hayalini kurdukları fakat bir türlü nasip olmayan o görüntü şu an kanlı canlı yaşanıyordu.

Yiğit dün kollarında uyuyan güzele sahte bir sinirle kızıp “Dün uyurken yanağımı ısırmasaydınız küçük hanım sizde!” demiş kendisine hala çatık kaşlarıyla bakan ufaklığa göz kırpmıştı. Balın daha da huysuzlaşarak kafasını Eray beye döndürüp, Yiğit'e kızmasını bekledi. “Bir daha Balına cadı derseniz hepinizi keserim!” Eray beyin azarlamasından memnun kalan Balın tatlı tatlı kıkırdamış kendisine hayranca bakan bu adama tekrar sokulmuştu.

Saatler geçmiş kahvaltı masasında Eray bey elinden geldiğince yemek yedirmeye çalışmıştı Balına. Etrafa attığı soruların cevabını almadan yemek yemeyen küçük kız Eray bey gibi sabırsız bir adama sabrı öğretmişti resmen. Evde bir çocukla en iyi nasıl konuşulacağını Atakan bildiği için devamlı olarak soruların cevaplarını o vermiş ve böylece minik kızla tanışmış olmuştu. “Munun tolu uf olmuç mak hep pişş, piş adam!”
(bunun kolu uf olmuş bak hep piss! Pis adam). Balın ağzına giren koca ve son lokmasını yemeye çalışırken bu kez yine eliyle kurbanını seçmiş ve tekrar tekrar Yiğidi hedef almıştı.

Vücudunun neredeyse bir bölümü dövmeyle kapalıydı, ufak Balınsa ne oldugunu bilemediği için dövmeleri pis olarak nitelendirmiş ve herkesi yine güldürmüştü. Son sorusuna cevap alamadan Eray beyin kucağında havalanmış ve Bade hanımın kollarına bırakılmıştı. Ağzındaki yemek yüzünden kocaman şişen pembe yanakları, şaşkın şaşkın baktığı masmavi gözleriyle tam yiyilesi duruyordu.

Bade hanım kollarına gelen mis kokulu güzellikle ayağa kalkmış, sofradakilere bir bakış atarak ayağa kalkmıştı. “Şimdi güzelce elimizi yüzümüzü yıkamaya gidiyoruz tamam mı bebeğim?” Balına soruyor gibi değil de kendi kendine konuşuyor gibi bir havası vardı Bade hanımın. Nedensizce vicdan azabından ezilen ruhu belkidebu ufak meleğin şu an annesinin kollarından ayrılmış olabileceği düşüncesinden dolayıydı. Kollarının arasından çekip getirmiş olabilirlerdi.

Bencil miyim?

Bu soru, kolları arasında her şeyden habersiz son lokmasını yutan kızın yanında olduğundan beridir aklındaydı. Temiz bir kadındı Bade hanım, fiziksel değil; ruhsal olarak, akıl olarak, yürek olarak. Hiç bir zaman özür dilemesi gereken, vicdan azabı yaratacak şeyler yapmamış evlatlarınada aynen böyle öğretmişti. Şimdi ise aklının içinde bedenini bir kurtçuk gibi yiyen bu düşünceden kurtulamıyordu.

Saniyelik olarak kapatıp açtı gözlerini, her şeyi geride bırakıp şimdilik bu güzel kızla ilgilense iyi olacaktı.

🛐

BalınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin