Medya : Yeni kitap kapağımız. Sessiz_imza okuyucuma çok teşekkür ederim 💖
An itibariyle 53 bin kutlu olsun 💐
Ayrıca 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününüzü kutlarım <3
Yazar
"Yengem nasıl abi?" dedi Eray beyin kardeşi Selim bey. Saatler önce tüm akrabalara hızla yayılan haberle İstanbulda olan herkes hastaneye doluşmuştu. Onlardan bile sonra haberi alan Bade hanım oğullarıyla hastaneye apar topar gelirken sinir krizi geçirmiş, fırlayan tansiyonuyla sakinleştirici iğne yapılmıştı koluna.
"Hala baygın..." Eray beyin ilk kez yorgun çıkan sesi, Selim beyin omuzlarını çökertti. İki kardeş o kadar güçlüydü ki, şu anki halini görenler onları tanıyamazdı. Selim bey elini abisinin omuzuna koyarak sıktı destek verircesine.
Hem oğlu, hem eşi bu haldeyken iyi olmasını bekleyemezdi bu yüzden geldiğinden beri bir kez bile iyi misin diye sormamıştı. Gözlerini bomboş bir şekilde koridora dikti. O sırada içeriye giren Yiğit ve kucağında ağlayan ufaklıkla şaşkınca abisine baktı. "Yiğitin çocuğu mu vardı abi?" dedi merakla.
Ne dediğini anlayamayan Eray bey kardeşinin bakarak konuştuğu yere çevirdi başını. Saçı başı dağılmış, yorgun gözlerle bakan oğlu ve ağlamaktan içi dışına çıkmış minik Balın onlara doğru geliyordu. Ellerini sıkıca Yiğidin boynuna sarmıştı. Sapsarı saçları, oğlunun omuzuna dağılmıştı.
"Baba..." Dedi Yiğit dolu gözlerle. Yıkıldı yıkılacak duruşu, Eray beyin göğsüne yumruk gibi çarptı. "Balını bana ver, annenin yanına git oğlum." Yiğit bir şey demeden kucağında sıkı sıkıya tuttuğu minik kızı babasına teslim ederek arkasını döndü. Kimseyle göz teması kurmamış, saatler önce çıktığı hastaneye geri dönmüş olmasının verdiği boğuculukla annesinin yanına, odaya gelmişti. Yatakta boylu boyunca yatan annesinin yanına yavaşça adımladı.
Şu anda beş yaşında bir çocuk gibi ağlamak istiyordu. Annesinin kollarına ihtiyacı vardı. Yatağa tamamen yaklaşıp annesinin kolları arasına girdi. Girer girmez akan göz yaşları, bir kaç günde yaşadıklarının birikmişliğineydi.
Abisine ağlamadı, onun güçlü olduğunu çabucak oradan çıkacağını toparlanıp onlara geri geleceğini biliyordu. Evin ikinci babasıydı Göktuğ abisi, onları asla bırakmazdı. Değil mi? Hıçkırıkları daha da arttı. Düşündüklerine inanmak istedi. Deli gibi gerçek olmasını istedi ama bir yanı da onları bırakıp gittiğini söylüyordu.
Her geçen dakika zulüm gibiydi Koroğlu ailesi için. Çoğu akrabaları gitmiş, bir kaç yakın kuzen ve Selim beyin ailesi kalmıştı. Balın Eray beyin göğsünde ağlayarak uyuya kaldığında, Eray bey her şeyi anlatmıştı kardeşine. Bu süre zarfında ameliyathaneden ne çıkan olmuştu ne giren. "Abi çok yoruldun, git dinlen yengemin yanında biz buradayız. Hem ufaklıkta çok rahatsız belliki."
Dedi gözlerini Balına değdirerek. Eray bey onu başıyla reddedip biraz daha yayıldı yerinde. Kafasını geriye yaslayarak göğsünde yatmış Balının saçlarını okşamaya başladı.
🛐
"0RH - kana ihtiyacımız var! Hasta yakını kim!?" dedi hızla ameliyathaneden çıkan hemşire. Elleri hep Göktuğun kanına bulanmıştı. Eray bey duyduğu sesle hızla gözlerini açarken, Balını sarsmadan kardeşinin kollarına uzattı. Hızla ayağa kalkarak uyuşmuş bedenini toparladı. "Babasıyım ben, benim kanım uyuşuyor." dedi tek nefeste. Hemşire onu onaylayarak kan almak için koridorun sonundaki bir odaya soktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balın
Teen Fiction●abi kurgusudur● Dimòniu ismi ilk olarak bu kitapta kullanılmıştır! İblis anlamına gelir. Senelerce kız çocuk hasreti çeken Bade hanım ve eşi Eray bey, 5 erkek çocuğun ardından umutlarını yitirmiş kendilerini evlatlarına adamış birer anne babaydı...