BEŞ

42.3K 2.5K 382
                                    

BEŞ

Ramazan yanaşmaya başladı mı köylü kadınları bir araya toplaşır erişte keserler, yufka açarlar, turşu koyarlardı. Hazırlıklar bitmişti. Herkesi tatlı bir telaş sarmıştı. Gazâl içinde o kıpır kıpır ılık hissi hissediyordu. İçinde Kur'anʼın indiği Kadir gecesinin bulunduğu o kutlu ay geliyordu. ALLAH rızası için nefislere ket vurulan o muştulu ay yaklaşıyordu gönüllere, bu bereketli topraklara. Herkes mutlu, umutluydu.

Gazâl o gün, tam yirmi günlük evli oluyordu. Aldemir yedilik akşamından beri epey dumanlıydı. Yüzüne bakmıyor, pek laf etmiyor, şakalaşmıyordu on üç gündür. Bir boşluğa düşmüştü Gazâl. Nasıl alıştıydı elin adamına yedi günde bilmiyordu ama, on üç gündür Gazâl Aldemir'in o sıcak, samimi, güleç halini arıyordu. Elbette ki bulamıyordu.

Emine ile ise birbirlerine her geçen gün daha da soğuk yapıyorlardı. Birlikte mutfağa girdikleri zaman bir gerginlik kaplıyordu ki ortalığı, Gazâl sinirden zangır zangır titriyordu. ALLAH'tan evde anlaşamadığı tek kişi oydu. Hah bir de kocası.

Koca köyde, ona yaklaşan bir kişi bile yoktu. Herkes Gülayşe'nin uğruna yirmi beşine kadar bekleyip bekar kaldığı Aldemir'i ondan kapan bu tazeciğe karşı bir düşmanlık besliyordu kendi kafasında. Ama büyük ama küçük, ama fark etmeden ama bile isteye... Gazâl yine de bu gerçeği bildiğini belli etmiyor, herkese güler yüz gösterip saygılı hürmetli davranıyordu. İş oldu mu işlerine koşturuyordu. Günler bir şekilde geçip gidiyordu. Gazâl, okuduklarını yine kıyıda köşede tekrar tekrar okuyordu. Aldemir gelince ona bakmadan soyunuyor, ışığı kapatıyor, geçiyor sırtını dönüp yatıyordu. Gazâl'in yüreği sıkışıyordu ama içinden, 'amaan,' diyordu. 'Ağam gelince göreyim bakalım senin forsunu. Sen Al Civan isen o da Kara Memed. Feriştahı gelse vermezmiş... Nasıl vermiyorsun... Görelim bakalım...'

İki ev ötedeki yaşlı Cevriye, gelip Feride Kadından gelinini bağ bahçe işi için istedi o sabah. Gelinin namı yirmi günde etrafta duyulmuştu. Boyu kısaydı, eti yoktu ama bileği güçlüydü. Büyük küçük ağır hafif demeden her işi yapıyordu. Feride Kadın, Gazâl'i yaşlı kadına yardıma yolladı. Birlikte toprak yolda yürüyüp gidiyorlardı. Kadın iki büklümdü. Elinde baston yerine kullandığı bir uzun sona vardı. Sıcak bir gündü. Topraktan sıcak sıcak tozlar kalkıyordu. Gazâl bu kadını ilk defa görmüştü. Pek te sevmişti.

"Anlat bakalım, küççük gelin," demişti Cevriye. "Kocana sevdalı mısın?"

Gazâl birden durdu toprak yolda. Başının üstünde güneş, ayağının altında kızgın toprak vardı. Göğsü ama sıcaktan, ama hiç beklemediği bu sorudan, hızla inip inip kalkmaktaydı.
Sevda neydi? Gazâl sevdayı ne bilirdi?
Gazâl'in sevdayı bilecek vakti imkanı mı olmuştu?
Daha sevdanın ne olduğunu düşünmeye bile fırsatı olmadan kendini Aldemir'in odasında bulmuştu. Yüreği bir başkasının yüreğine kördüğüm olmuş Aldemir'in odasında. Bir kez olsun ona eli değmeyen Aldemir'in odasında.
Gazâl ilk defa kendine acıdı.

Cevriye, arkasını döndü. Gülümsüyordu. Gülümseyişinde, bakışında katmer katmer şefkat vardı.

"Çok mu zor yerden sordum gelin? Desene! Kocana sevdalı mısın? Senin kocan Al Civan'dır. Onun gibi yiğit zor bulunur."

Gazâl durdu.
"Ben sevda nedir bilmem," dedi.
"Bil o vakit."
"Niye?"
"Küçücüksün sen. Masumsun, garibansın. Pek güzelsin amma pek te saf yüreklisin. Bakma gözün açık, bakma sabırlısın. Ama nihayetinde yedi kat yabancısın. Buralarda barındırmazlar böylesini. Sen burada, biiznillah, sevda ile köklenebilirsin kızım..."

Gazâl hâlâ duruyordu olduğu yerde.
"Beni sevmeyecek birine mi sevdalanayım?"

Kadın daha da güldü.
"Sevda öyle kararlaştırılır da mı doğar? Bilerek mi sevdalanır insan? Sevda akıl işi midir? Sevdalanacağın kişiyi sen mi seçersin a deli kız?"

YarkıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin