İKİ

51.6K 2.7K 551
                                    


Aldemir sabah namazını kılmış, güneşin doğuşunu seyretmiş, düşünmüş, duymuş, hissetmişti. Gece çıkıp gittiği odaya girdi. Kız yatağın içinde masum masum uyuyordu. Ah uyku nimeti... Tüm sıkıntıların dertlerin üstünü nasıl da örtüyordu. Acaba rüyasında kabus görüyor muydu? Kansız emmisi onu uykusunda bari rahat bırakıyor muydu? Aldemir o adamın suratına iki yumruk olsun geçirmemek için nasıl sabredecekti? Bunları düşüne düşüne gitti. Cebinden bu sefer çakısını çıkardı. Kolunu sıyırdı ince bir çizik attı. Kan çarşafın bir kenarına damladı.

Sonra, kızın omuzuna uzandı.
Dokunamadı.
Geri çekildi,
"Dalgelin!" dedi. Kız bir kıpırdadı. "Dalgelin, kalk!"

Dal gibi hatundu. Cuk oturmuştu isim ona. Sık kirpikler aralandı, yeşil gözler bir an sulu sulu tavana baktı. Sonra yerinden yaydan fırlayan ok gibi fırladı kız.

"Eyvah, eyvah! Sabah namazını kaçırmışım, estağfurullah! Hiyh! Güneş nereye çıkmış! Emmim beni öldürecek..."

Aldemir şaşkın şaşkın, afallamış kıza baktı. Henüz hayatına gireli birkaç saat anca olmuştu ama her lafı her hareketi dumura uğratıyordu koca adamı. Önüne geçti kızın.

"Emmin sana bir şey yapamaz." dedi.

Kız durakladı. Dalga dalga saçları, beline kadar uzanıyordu. Ne de güzel çehresini sarıyordu. Bembeyaz, ay gibi benze kapkara gece gibi zülüfler eşlik ediyordu. Baktı Aldemir'e.
"Neresi burası?" dedi. Sonra anladı. Hatırladı her şeyi bir bir. Yabancı bir yerde, yabancı bir adamlaydı. Alt dudağı bir çocuk gibi titredi.

"Ağlama." dedi Aldemir hemen. Bir kez daha ağlasın istemiyordu. Dün gece kurumamış mıydı o pınarlar?! "Her şerde bir hayır vardır." gitti, çarşafı aldı eline. "Yıkan. Bizimkiler az sonra gelirler. Bunu verirsin ingeme."

Kızın, çarşafı görünce utanıp kızarıp bozaracağını sanmıştı. Tazecik gelin, dik dik baktı kan lekesine. Kaşları çatılmıştı, dudaklarını birbirine bastırmıştı yine.
"Niye veriyormuşum?" dedi.

Aldemir, şaşkınlığını belli etmemek istiyordu.
"İster de ondan!" dedi.

"Niye istiyormuş! Bu ne biçim adet! Bunun dinde yeri yoktur, bu haramdır! Git ingene, anana, işte kim sorarsa ona... De ki... Karıyla kocanın mahremine kimse sokulmaz. Hep ayıp hem de günah de!"

Aldemir, şuncacık, ne bilir dediği kızın, böyle bir konuda, böyle laflarla çelik gibi karşısında oluşuna az kalsın hayran olacaktı. Kimdi, neydi bu? Nerenin on yedi yaşındaki kızı?
Dili de amma uzun, dedi içinden bir ses. Gülayşe olaydı boyun eğerdi. Bununla epey uğraşmak gerek.

Amma kız haklıydı işte. Bu adete oldum olası ifrit olurdu Al Civan. Ne görgüsüzlük, ne saygısızlık! Anasının da hiçbir şey edeceğini sanmıyordu. Belki ingesi biraz manalı manalı bakardı, belki köyde; Gülayşe'nin sevdasından yana yana köze dönmüş Al Civan, güzeller güzeli karsına elini sürememiş lafı yayılırdı... Amma herhalde yengesi buna cesaret edemezdi, Aldemir'in kaşını çatıp sesini karartarak tek uyarısı inşaAllah yeterdi. Çarşafı elinde buruşturup yere attı. Kız çarşafa, Aldemir kıza bakıyordu.

"Git yıkan." dedi tekrar.

Kız gidip dolaptan havlusunu, giysisini çıkardı. Kapıdan çıkmak için arkasını dönmüştü ki, odanın ortasında eli belinde duran kocasına, söyleme gereği duyduğu şeyi dedi:
"Adım Gazâl."

Aldemir kaşını çattı. Arkasını döndü. Karısına baktı. Gazâl ceylan demekti. Aldemir'in vurup vurup yıktığı ceylanlardan. İçi acıdı. Genzi yandı Al Civan'ın. İşte bu kız da o ceylanlardan biriydi.

YarkıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin