ON SEKİZ

38.5K 2.3K 439
                                    

Bir hafta hiçbir şey yapamadı Aldemir.
Karısına doğru bir adım atacak olsa, Gazâl öyle bir çıkarıyordu ki tırnaklarını, gerisin geriye püskürtüyordu onu. Tek kelime etmesini bırak bakmasına bile tahammül edemiyordu. Sürekli Mustafa'nın yanında yatıyor, Aldemir’in evde olduğu zamanlar odaya bile uğramıyordu. Aldemir onu bir yerde kıstırmayı çok düşündü, evvelAllah yapabilirdi, ama daha beter utanıp üzülmesini istemiyordu. Her şey iyilikle olsun istiyordu. Güzellikle. Kızın yeşil hareleriyle ona her bakışında Aldemir o defteri ondan izinsiz okuduğuna yanıyordu.
Aldemir’in sevinci gittikçe katlanıyor, büyüyor, mutluluktan uçuyordu. Gazâl’in ona surat yapması bile bir yere kadar sıkmadı canını. Ama bir yerden sonra, Gazâl’in gizli gizli öfkesinden, acısından, utancından ağlaması artık Aldemir’in canını sıkmasını geçmiş, yakmıştı.
Aldemir bu bir haftanın her günü Fırat ile konuşmuştu. Aldemir’in kafasında çoğu şey netti artık. Sadece,

"Bu şeyin ne olduğunu bilmiyorum," diyordu. "Hissettiklerime ad koyamıyorum. Her isim çok basit gibi geliyor. Sevda demeye de çekiniyorum.. Bilmiyorum."

Fırat yan yan bakıyor, hasbinAllah deyip susuyordu.

Gazâl ise çok ağlamıştı. Anasına ayrı ağlamış, bu acılı döneminde Aldemir’den ayrı kaldığına ayrı ağlamış, Aldemir’in her şeyi öğrenmesine ayrı ağlamıştı. Onu nasıl görüyordu kim bilir artık. Utanıyor, içi yanıyor, gözlerinden yaş eksik olmuyordu. Rabbine sığınıyor, Mustafa ile ilgileniyor, kendini evin, tarlanın tapanın işine veriyor düşünmek istemiyordu. Akşamları çaydan sonra oturamayacak kadar yorgun düşüyordu bu yüzden.

O gece, Gazâl kardeşi ile kendisinin yataklarını hazırlarken, Mustafa birden,
"Abla sen odana gitsen artık."  dedi.

Gazâl yorgan elinde durup kalmıştı. Oysa o, içi cayır cayır yansa da, Memed gelene kadar asla Aldemir’in yanına girmemeyi düşünüyordu. Başka türlü bu mahcubiyete daha fazla dayanabilir miydi?
Kaşlarını çattı,
"O nereden çıktı şimdi?" diye sordu sert bir sesle.

"Ne bileyim abla. Sen evlisin. Eniştem dururken bizim aynı odada kalmamız pek uygun değil. Hem ben artık büyüdüm koca adam oldum, e eve de alıştım, tek yatarım."

"Olmaz."  dedi Gazâl. "Bu akşam da yatalım. Sonrasını düşünürüz."
"Bu akşam ben Aslan'lar ile yatacağım."

Gazâl duyduklarıyla dudaklarını ısırdı. Git gide köşeye sıkılıyordu. Bilmiyordu ki Aldemir sabahtan erkek kardeşlerini uyarmış, o gece ne yapıp edip Mustafa'yı odaya çağırmalarını, eğlendirmelerini söylemişti.

"Aslan'lar üç kişi zor sığıyorlar o odaya Mustafam..."  dedi Gazâl bir ümit.

"Abi Aslan da abimler de çok ısrar ettiler. Adil abim bana bilye koleksiyonunu gösterecekmiş. Çok merak ettim. Ben gidiyorum. Sen de istersen odana git..."

Ve Gazâl ne kadar dil dökmeye çalışsa da Mustafa direndi, sözünü dinlemedi. Odadan çıktı gitti. Gazâl, hazırladığı yatak döşek boş, öylece kalmıştı. Biraz durup düşündü. O odaya ne olursa olsun gitmeyecekti. Gidip te Aldemir ile yüz yüze gelmeyecekti. Kaç gündür o tuhaf bakışları üzerindeydi. Memnunmuş gibi bakıyordu Aldemir. Mutluymuş gibi. Ama Gazâl biliyordu. Asla memnun ve mutlu olmamıştı. Sadece öyleymiş gibi yapıyordu. Gazâl öfkelendi. Çok utandığı için çok öfkeleniyordu. Belki de o Aldemir’e ilk defa böylesine öfkeleniyordu. İçinden bir ses cılız cılız bazen, 'böyle davranarak mı ayrılacaksınız...'  diyordu. Ama Gazâl 'ne yapayım' diyerek cevap veriyordu titrek bir sesle, 'gözlerine bakmaya cesaretim yok ki artık gücüm yok ki...'

Yatağı hazırladı. Kendisi girdi içine. Arkasını dönüp yattı. Gözüne bir türlü uyku girmiyordu. Ötelerde bir yerlerde köpek havlıyordu. Gazâl derin derin soluyup duruyordu. Bir yarım saat sonra kapı açılıp hemen kapandı sessizce. Gazâl kaşlarını çattı. Kardeşi bir şeyini mi unutmuştu ki?

YarkıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin