YİRMİ YEDİ

34.8K 1.8K 187
                                    

Zor geçen birkaç günün ardından yeni bölümle tekrar buralardayız. Yorumlarınızı bekliyorum.

YARKIYISI 27:

Ramazan Bayramının ikinci günü, sıcağın buram buram tüttüğü bir öğlen üzeri, Gazâl’in baba ocağında Gazâl, üzerinde bindallısı üst kattaki odada fır dönen Fadik'i tuttu ve ters ters söylendi:

"Kız Fadik geç otur şuraya, bak bayıldın bayılacan, kına gelecek şimdi ele güne rezil etme bizi."

Fadik'in güzel yüzü heyecandan kıpkırmızı olmuştu. Kuzeninin gösterdiği yere somurtarak oturdu ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Şıngır şıngır etti kolundaki bilezikler.
"Tamam ya. Oturdum."  Gazâl, ona ve heyecanına biraz gülerek, biraz kızarak baktıktan sonra pencerenin önünde dikildi. "Ne zaman gelirler ki?" diye soruyordu bu kez.

Bugün Fadik'in kına günüydü. Erkek tarafı kına getirecek, sonra Fadik'in kınası yakılacak, sonra kız tarafı erkek tarafındaki gece düğününe bayrak götürecekti. Kaç gündür koşturup duruyordu herkes. Gazâl, pencereden sarktı biraz, aşağısı yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlamıştı. Susup dinledi, davullar ötede çalıyordu. Muhtemelen toplaşmışlar, ayarlama yapıyorlardı. Kına tepsisini sağdıç olarak Aldemir getirecekti.
"Davullar duyuluyor işte... Yarım saate kapının önüne inşaAllah çıkarlar..."

Sustular. Fadik'in kalbi göğsünü yırtacakmış gibi atıyordu. Beğenip sevdiği adamla evleneceğini hiç düşünmüyordu. Düşünür hayal ederse tersi olur diye kendini kötüye alıştırmıştı hep. Ama şimdi, en güzele kavuşmuştu işte...

Tebessüm etti.
"Gelin mi oldum şimdi ben Gazâl..." diye soruşu o kadar güzel ve masumdu ki, Gazâl dönüp tüm şefkati ve sevgisiyle ona baktı, gelip divana, yanına oturdu ve kollarıyla sarılıp başını omuzuna koydu.

"Dünyanın en güzel gelini oldun hemi de..." 

Evet. Fadik gerçekten de pek güzel olmuştu. Saçlarını közde kızdırılmış demir çubukla kıvır kıvır yapmışlar, gözlerine sürme çekmişlerdi. Kırmızı, altın işlemeli bindallı tenine pek yakışmıştı. Hele o yüzündeki masum sevinç, heyecan, tatlı pembelik... Gazâl içinden, Fırat pek nasiplisin, diye geçirdi. Fadik sen de öyle.

En yakın arkadaşı, Aldemir’in en yakın arkadaşına kısmet olmuştu! Yanına geliyordu can dostu, artık birlikte yaşayacaklar sayılırdı! Gazâl bunun mutluluğuyla yerinde duramıyordu aslında ya, dışarıya evli oturaklı aklı başında kadın profili çizmek için kendini dizginliyordu.

Gazâl, Karaköy'de herkesin gıpta ile baktığı biriydi artık. Kocası onun üzerine o kadar çok düşüyor o kadar çok sevgisini belli ediyordu ki, Gazâl bu kadar belli etme, nazara geleceğiz diye homurdanıp dururdu. Aldemir ne yapayım, o kadar seviyorum ki dışarı taşırmazsam parçalanırım diye cevap veriyordu muzip muzip.
Mutlulardı.
Her gün, bir öncekinden daha mutlu.

Gazâl ile Fadik sarılmış dururlarken, kapıda Emine belirdi.
"Yenge! Az gelsene, mutfakta bir şey oldu." diyerek.

Fadik, anında yerinden sıçradı, yetmedi Gazâl’i de sıçrattı.
"Ne oldu?!"

Fadik her genç kız gibi kına gecesinin mükemmel bir biçimde geçmesini istiyordu ve bunun için de telaşlıydı. En ufak ses yükselmesinde, koşturmada bir pürüz çıktı sanıp öyle panik yapıyordu ki... Gazâl, bir sakin ol, buralar benim iradem altında dese de onu dinlemiyordu.

Emine, gözlerini devirerek geline durumu açıkladı.
"Ayranları koyacak yer bulamadık ta, onu soracaktım Fadik abla. Bir sakin olursan."

Gazâl eteğini çekiştirerek kalktı. Biraz daha panik olup panik yaptırmaya devam ederse kendini durduramayacak kendine gelmesi için iki tokat atacaktı kıza.
"Yok bu öldürecek beni bugün." diyerek yürüyüp kapıya ilerlerken, Fadik her zaman yaptığı sitemi o an da yaptı:

YarkıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin