YİRMİ ÜÇ

36.6K 2.3K 165
                                    

YARKIYISI 23

Ordu, Gazâllerin yaşadığı il olan Samsun'un dibindedir. İklimleri benzer, insanları benzer, hikayeleri, evleri yolları benzerdir.
Amma bir ilin içinde bir köy vardır ki, kendi başına bir şehir, bir hikayedir. İşte Gazâl’in doğduğu köyle, şu an bulunduğu Ordu'nun köyü, böyle birer köydü. Kendi başlarına birer şehir, kendi başlarına birer hikaye.

Gazâl, ağası ve kardeşiyle, üç ay on altı gündür, Karaköy'e dörtnala at sürümü üç saat uzaklıkta olan Ordu'nun bu köyündeydi. Bu ahşap eski evde, laf söz olmasın peşine kimse takılmasın diye sağ elinde yüzükle, yüreğinde onulmaz bir hasretle...

Gazâl, sevdiğinden ayrılalı, bu yad ele geleli üç buçuk ay oluyordu.

Burası, Memed'in asker arkadaşının ata eviydi. Dedesi ve ninesi rahmetli olunca artık burada yaşayan kimse kalmamıştı. Memed, yanında kardeşleri, asker arkadaşının kapısını çalınca o onları önce bir güzel misafir etmişti. Ama sonra Memed, bir müddet kalmak için bir yer aradığını, ama bu yerin onların yanı olmadığını, şöyle gözlerden uzakta, köy meydanına uzak bir yer bulup bulamayacağını sormuştu. Sonuç olarak çok az eşyayla birlikte buradalardı. Memed, burada bir müddet plan yapıp para biriktirmek istiyordu. Kalıcı olmak, yer tutmak niyeti yoktu. Epey para biriktirmişti de. Köylünün inşaat işinden tut, pazara inemeyenlerin mallarını pazarda satmaya kadar birçok iş yapmıştı. Kışı da burada geçireceklerdi. Sonrası ALLAH Kerim... Bir daha kendi memleketlerine dönemezlerdi. Memed'in peşinde asker, polis olabilirdi. Sonuçta adam vurmuş kaçmıştı. Kardeşlerini şöyle iyi bir yerde yerleştirse, gider icabında teslim olurdu ama henüz öyle dişine göre bir yer bulamamıştı. Gazâl, abisinin peşinde kimsenin olmadığını biliyordu. Aldemir asla onu şikayet etmezdi. Ama yine de, köylerine dönmeleri güçtü. Çünkü Aldemir orada Gazâl’i bırakmazdı. Hâlâ peşinde, onu arıyordu. Bulamadıkça deliriyordu. Fadik ile farklı zamanlarda tam üç kez mektuplaşabilmişlerdi ve Gazâl bunları öğrenmişti.

Memed onu vurduğu için, ne olursa olsun bir Müslümanı yaraladığı için pişmandı. Gazâl onun geceleri el ayak çekildikten sonra ettiği tövbeleri fark edebiliyordu. Ama Memed, Aldemir’e hâlâ dinmeyen bir öfkeyle öfkeliydi. Gazâl’e her şeyi yalan dolansız anlattırmıştı. Başından sonuna kadar her yerde Aldemir’i haksız bulmuştu. Gazâl şu oldu, bu oldu diye tarafsız bir şekilde anlatmış, kendi hislerinden bahsetmemişti o zaman. Çünkü Memed yeteri kadar doluydu.

Memleketlerinden uzakta, yabancı bir yerde, yabancı insanlarla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlardı. Birbirlerine tutunmaya çalışıyorlardı ama üçü de gurbet yarasının acısını çekiyorlardı. Bilhassa Gazâl. Çünkü o, çift taraflı gurbet yaşıyordu. Hem memleketinden, hem sevgilisinden uzakta..

Elindeki kitabı bırakıp bir müddet düşündü. Soğuk, sert bir rüzgar esti dışarıda. Odanın pencereleri oynadı. Tüm köyün merakı üzerlerindeydi. Herkes bir hal olduğunu anlamıştı bu üç kardeşte, ama Memed'in çalışkanlığı gücü kuvveti işlerine geldiğinden pek kurcalamamışlardı. Memed sorulanlara pek cevap vermiyordu. Özellikle Gazâl’i soranlara, evli mi, nişanlı mı diyenlere,

"Eli yüzüklü işte, ne yapacaksınız gerisini?" diye önlerini tıkayıp susturuyordu.

Bunun sonu nereye kadardı?
Ve Gazâl, içinde gittikçe büyüyen ağırlık ve sızıyla daha ne kadar baş edebilecekti?

Kapı, tek el vuruldu, sonra açıldı. Gazâl karşısında Memed'i gördü. Gözleri yorgundu. Bugün ormana ağaç kesmeye gitmişti. Anlaşılan çok yorulmuştu. Daha yirmilerinin ortasında olan bu yakışıklı yüzde, bu yorgun gözler o kadar zıt duruyordu ki. Ama bambaşka bir hava, güzellik te katıyordu. Gazâl ve Memed, bakıştılar. Üç aydır sürekli bakışlarında olan ifade, yine belli belirsiz vardı. Ne yapacağız, ne olacak, ve buraya nasıl geldik sorularının birleşmiş haliydi bu ifade. Biraz acılı, biraz yabancı, biraz kaygılı...

YarkıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin