ON YEDİ

36.2K 2.3K 254
                                    

Bir sonraki bölüm kesin olarak pazartesi günü ALLAH izin verirse :)) 
Ayy bölümü yazarken çok heyecanlandım, en çok bu bölüm fikirlerinizi bekliyorum, yorumlarınızı esirgemeyinizz :)

Karşısınızdaaaaa on yediiii:

Uzun, ince parmaklı kocaman ellerden kayıp düştü defter. Bir ses çıkardı düşüşü. Öylece kaldı Aldemir. İleri baktı. Sinirle ve acıyla, kederle akıttığı yaşı kurumuştu. Öylece durdu kaldı odanın içinde. Geçirdiği şok önce ellerine yansımıştı. Sonra koskoca Al Civan'ın, tek bacağıyla kaç kiloluk fındık çuvallarını durduran Al Civan'ın, dağlardan kayalardan patır kütür tırmanıp inen Al Civan'ın, top koşturmak istediği zaman köyün delikanlılarını önünde el pençe divan durduran Al Civan'ın dizlerinde derman kesildi. Attı kendini döşeğin üzerine. Göğüs körük gibi inip kalkıyordu. Titreyen ellerini şakaklarına götürdü, yüzünü sıvazladı. Acaba yanlış mı okumuştu? Acaba bir hata mı vardı? Gazâl şaka mı yapıyordu ona? Kalktı. Pencerenin önüne geçip sertçe araladı perdeyi. İçinde amansız bir savaş vardı. Bir sürü duygu, bir sürü düşünce, bir sürü his birbiriyle çarpışıyordu.

"Gazâl..." diye fısıldadı. Güzeller güzeli Gazâl. Akıllı Gazâl. Zeki Gazâl. Ağzı pek iyi laf yapan, yüreğiyle hareket eden, çalışkan Gazâl. Bir gülüşünde bin ahenk saklayan Gazâl. Tek bakışında dünyalar dönen Gazâl. Yeşil gözleri ışık ışık yanan, kara saçları ipek ipek dökülen Gazâl. İçi güzel dışı güzel Gazâl. Bir yanı kocaman kadın bir yanı küçücük çocuk Gazâl. Aldemir, kendine baktı sonra pencerenin camında. Yakışıklıydı. Bunu inkar edemezdi. Kendisinden değildi yakışıklılığı, ALLAH vergisiydi. Boyu posu yerinde, namı büyük, sözü oturaklıydı. Köyün tekmil kızları bu adamın peşinde dönmemiş miydi kaç sene? Sonra ümidi kesmişlerdi. Çünkü Aldemir hiç düşünmeden Gülayşe, diyordu. Gazâl bunu bile bile, bunun en yakın şahidi ola ola, Gazâl Aldemir ve Gülayşe'nin kavuşmasını istediği halde... Gazâl onu nasıl sevebilirdi? Bu nasıl bir yürek nasıl bir cesaretti? Aldemir kasıldı. İnsan kime sevdalanacağını seçemezdi ki. Gazâl de seçememişti. Seçse, Aldemir’i mi seçerdi! Onun da canı yanıyordu bu işten. Sevda hastalığı demişti defterine. Ölümcül bir hastalık olarak görüyordu belli ki Aldemir’e giden kalbini. Aldemir, uzun bir şaşkınlığın ardından, bu sefer de bugün olduğunun bin katı fazla bir ruh haline büründü. Gazâl, o lafı, o üç sözcüğü, doğru söylemişti. Aldemir’in yüreğinden patır patır dökülen duası kabul olmuştu. Gazâl, güzeller güzeli, iyiler iyisi Gazâl, köylünün her ne kadar çekemese de hakkını vererek altun gibi kız dediği Gazâl... Gazâl... Gazâl Aldemir’e gerçekten aşıktı. Ben aşığım demişti ya... Doğru demişti. Ben Aldemir’e aşığım.

Bir at dövüyordu göğsünü, demirden nallarıyla. Aldemir nefes alamıyor, oturamıyor yatamıyor, ayakta duramıyordu, görmüyor duymuyordu, olduğu yere sığmıyordu. Odanın içinde deli gibi volta atmaya başladı sevincinden. Gazâl. Gazâl onu seviyordu. Nasılını nedenini bilmiyordu onun ilmi de yetmezdi. Alim olan ALLAH bilirdi ancak. O yazmıştı. Aldemir, bu yazgı için içinden kuvvetli bir şükretme isteği geldiğini hissetti... Bir saat kadar sürdü bu sevinci, kabına sığamamazlığı. Otuz yaşında Aldemir, küçücük oğlan çocuğu gibi dağ misali sevinçle fır dönüp durdu odada. Sonra yavaşça kendini dizginlemeye çalıştı. Bu hal onu öldürecekti. Sakinleştirmesi gerekiyordu atan kalbini. Bu bir insana fazlaydı. Aldemir, uzun zaman sonra kendi olmaktan mutluydu. Gururluydu. Bu, 30 yaşında bir adam olarak 17 yaşındaki bir kızın kalbini çelmenin erkeklik gururu değildi. Çok az o da vardı ama Aldemir’in hissettiği bütün şey çok daha başka, çok daha büyük, çok daha masum bir heyecan ve sevinçti. Başka bir 17 yaşındaki kız ona sevdalansa, Aldemir böyle olmazdı. Ama bu kişinin Gazâl olması Aldemir’i göklere çıkarıyordu. Gazâl, diyordu. Gazâl beni seviyor.

YarkıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin