Siz hiç kendinizi kapana kısılmış gibi hissettiniz mi ? Ben şuan tam olarak öyleyim, yanımda Metin, karşımda ise bana dikkatle bakan Selim ve nişanlısı Ayça vardı. Ayça, Metin'in kuzeniymiş. Bir an Metin kuzenim diye Selim'i gösterecek diye ödüm kopsa da şükür ki öyle bir şey olmamıştı. Dördümüz salonda oturmuş Metin'in heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmasını dinliyorduk. Ara ara Ayça'da ona katılıp bir şeyler anlatıyordu, tam can sıkıntısından ölmek üzereydim ki Atakan'ın aramasıyla yerimden kalkıp mutfağa gittim. Aramayı cevapladım,
"efendim Atakan"
"meşgulsünüz biliyorum ama kusura bakmayın Alev hanım aramak zorunda kaldım"
"önemli değil Atakan söyle bakalım sorun ne?"
"Alev hanım bir adam geldi ve sizinle görüşmek istiyor"
"söyle yarın gelsin Atakan zaten saat beşe geliyor"
"Alev hanım söyledim zaten ama adam babanızdan size bir şey getirdiğini söylüyor"
"Ne? tamam tamam geliyorum ben" dedim ve kapattım telefonu. Babamdan bana gelecek olan tek şey sorundan başka bir şey olmayacağı kesindi. Derin bir nefes alıp mutfaktan çıktım. İçeridekiler merakla bana bakarken gülümseyerek onlara yaklaştım "kulüpten aradılar bir sorun varmış benim gitmem gerekiyor kusura bakmayın" dedim. Metin ayağa kalkıp "ben bırakayım seni" dedi. Başımı sallayıp "iyi olur" dedim. Ayça ayağa kalkıp elni uzattı "tanıştığıma memnun oldum Alev hoşçakal" dedi. Elini dostça sıktım "bende çok memnun oldum" dedim ve gülümsedim. Selim ne yerinden kalktı ne de bir şey dedi. Öylece bana bakıyordu. Metin elini belime koyup beni kendine çekti "hadi çantanı alalım da gidelim" dedi. Başımı salladım ve birlikte çantamı alıp çıktık.
Kulübün önüne geldiğimizde inmek için hazırlandım, Metin elimi tutup dudaklarıma eğildi. Hızlıca bir buse bırakıp "istersen seninle gelebilirim" dedi. Başımı sağa sola salladım "hayır teşekkür ederim" dedim. Metin gülümseyip "yarın haberleşiriz o zaman bebeğim" dedi. Zoraki bir gülümseme ile ona baktım "görüşürüz" dedim ve hızlıca arabadan inip neredeyse koşar adımlarla kulübe girdim. Atakan beni görünce koşarak yanıma geldi "yukarıdaki toplantı salonunda bekliyor sizi beyefendi" dedi. Derin bir nefes alıp "tamam" dedim ve hızlıca yukarıya çıktım. Ayda yılda bir çalışanlarla toplantı yaptığımız bu odada hayatımı değiştirecek bir şey öğreneceğimi henüz bilmiyordum.
Odada orta yaşlarda bir adam vardı, bıkkın bir ifade ile bana baktı "Narin hanım?" dediğinde yutkunamadım, bunca zamandır Tamer dışında kimse böyle seslenmemişti bana ve ben şimdi neyden korktuğumu çok iyi anlamıştım. Ben Narin olmaktan, onun yaşadığı acıları tekrar yaşamaktan deli gibi korkuyordum. Sertçe yutkundum "buyurun benim" dedim. Adam dikkatle bana baktı "ismim Nihat babanızın avukatıyım, lafı uzatmayacağım, babanız Orhan bey ve eşi Mine hanım bir hafta önce geçirdikleri trafik kazada ne yazık ki öldüler. Ben babanızın avukatıyım babanızın vasiyeti belliydi zaten ona ve eşine bir şey olursa oğlu Berkay'a sizin bakmanızı ve tüm mal varlığının da size ve oğluna kalacağı" dediğinde kaşlarımı çatıp adama baktım. Derin bir nefes aldım "babamın bir oğlu mu var?" dedim. Adam başını sallayıp "evet henüz yaklaşık bir buçuk yaşında" dedi. Öfke ile derin bir nefes aldım "istemiyorum, ne ondan kalan bir şey ne de o çocuğa bakmak istemiyorum. Ya Allah aşkına bizi terk edip giderken borçtan başka bir şey bırakmadı şimdi de üç kuruşun üstüne bir de çocuk bırakıyor" dedim ve ayağa kalktım. Adam da ayağa kalkıp "bakın Narin hanım üç kuruş dediğiniz miras yaklaşık elli milyon değerinde" dedi. Sinirle adama baktım "bırak elli milyon yüz milyon dahi olsa istemem o adamın parasını. Şimdi siz de lütfen gider misiniz" dedim. Adam derin bir nefes aldı "bakın Narin hanım eğer kabul etmezseniz kardeşiniz bir yetimhaneye verilir, miras da devlete verilir. Parayı geçtim ama küçücük bir bebeğin hayatını elinden almaya hakkınız yok" dedi. Yüzüme değen saçlarımı arkaya iterek sakinleşmeye çalıştım. Resmen başıma bir de çocuk belası çıkmıştı. Adam haklıydı o bebeğin bir suçu yoktu, o masum canın tek şansı bendim. Ona bakmaktan başka şansım yoktu, derin bir nefes aldım ve adama bakım "tamam kabul ediyorum bakarım çocuğa" dedim. Adam heyecanla gözlerimin içine baktı "teşekkür ederim Narin hanım çok teşekkür ederim, o zaman ben size kartımı bırakayım. Yarın da gidip birlikte son kalan işlemleri hallederiz." dedi. Başımı salladım aşağı yukarı, kaşlarımı çattım merakla "peki çocuk nerede şimdi çocuk?" dedim. Adam yutkunup "kazadan birkaç saat sonra bir yetimhane tarafından alındı. Sizi bekliyorlar görüşmek için yarın oraya gideceğiz" dedi. Sakince başımı sallayıp "peki gidelim" dedim. Adam kartını uzatıp "görüşmek üzere Narin hanım" dedi. Kartı aldım ve gülümsedim. Adam çıktıktan sonra kendimi koltuğa atıp arkama yaslandım ağlamamak için dişlerimi birbirine bastırdım. Boğazım düğümlendi, neden ağlamak istiyordum bilmiyordum ama ağlasam da her şey geçecek gibiydi. Gözümden yaşlar birer birer düşerken kendimi rahat bıraktım, gözyaşlarım bir sel gibi yüzümü ıslatırken çaresizce yarını beklemekten başka çarem olmadığını biliyordum.
Sabah altı olmuştu ve ben hala ne yapacağımı bilmiyordum. İki senedir her şeyde yanımda olan adamı aradım, Tamer iki çalışta açtı ve uykulu bir sesle "efendim canım" dedi. Derin bir nefes aldım "Tamer buraya gelme şansın var mı?" dedim. Tamer endişeli bir sesle "iyi misin? Ağladın mı sen?" dedi. Derin bir nefes aldım "lütfen gel de konuşuruz" dedim. Tamer 'tamam' dedi ve telefonu kapattı.
Yaklaşık iki saat sonra Tamer gelmişti ve olan biteni anlatmıştım. Ardından Nihat beyi de alıp sosyal hizmetler kurumuna gitmiştik. Yaşlı bir kadın ile görüştük önce uzaktan bana kardeşimi gösterdi. Aynı babama benziyordu sadece saç rengi siyah değil açık kahverengiydi. Yanına gidip onunla tanışmak için can atsam da kadın müdürle görüşmeden giremeyeceğimi söyledi.
Biraz daha bekleyip müdürün yanına girdik. Kadın girer girmez beni dikkatle inceledi ve ayağa kalkıp elini uzatarak "hoş geldiniz Narin hanım ve Nihat bey" dedi. Tamer'i görmezden gelmişti kadın, bende gülümseyerek yarım ağız "hoş bulduk" dedim. Nihat bey hiç vakit kaybetmeden lafa girdi "biliyorsunuz Berkay'ın bir ablası vardı, işte Narin hanım ulaşmam biraz zaman aldı ama geldi işte" dedi. Kadın kaşlarını çatıp "bunca zamandır neden gelmediniz Narin hanım yoksa kardeşinizi istemiyor muydunuz?" dedi. Tam konuşacağım sırada Nihat bey lafa girdi "Orhan bey kızı ile görüşmüyordu yani ikinci evliliğinden olan oğlundan Narin hanımın haberi yoktu" dedi. Kadın ima ile yüzüme bakıp "miras için mi kardeşinizi yanınızda istiyorsunuz?" dediğinde öfke ile kadına baktım "ne saçmalıyorsunuz siz ya? Miras için falan istemiyorum. Kardeşimin ne idiği belirsiz bir aileye verilip hayatının mahvolmasını istemiyorum o kadar." dedim. Kadın dişlerini sıkıp öfke ile bana baktı "biz çocuklara en iyi yaşam standartlarını verebilecek ailelere veriyoruz ve sık sık da kontrol ediyoruz hanımefendi bizi böyle yersiz ithamlarla suçlayamazsınız" dedi. Nihat bey elini kaldırıp susmamı işaret edince zorla da olsa kendimi tuttum. Nihat bey kadına bakıp "bakın Asiye hanım bizi fazla meşgul etmeyin de Berkay ablasıyla bir an önce kavuşsun" dedi. Kadın derin bir nefes aldı "bakın çocukların bir aile ortamında büyümeleri en sağlı olanıdır. Narin hanım ablası bile olsa Berkay'a bir aile ortamı sağlayamaz. Hem bu gün bir aile gördü Berkay'ı ve oldukça düzgün bir aile. Berkay'a gerçek bir aile ortamı sunabilirler" dedi. Nihat bey öfke ile ayağa kalkıp "sizin böyle bir şeye hakkınız yok. Şimdi belgeleri hazırlayın ve Narin hanım imzalasın" dedi. Kadın öfke ile yüzümüze bakıp "bakın Narin hanımın Berkay2ı evlat dinmesi için öncelikle mutlu bir aileye sahip olması lazım. Aksi hale ben Berkay'a bir aile vermiş olmam" dedi. Nihat bey bana ve Tamer'e bakıp "Narin hanım zaten nişanlı en kısa zamanda da evlenecekler uzatmaya gerek yok siz çıkarın şu belgeleri" dedi. Kadın arkasına yaslanıp "evlendikten sonra çıkarabilirim anca ne malum evlenecekleri. Ya bir sorun çıkar da ayrılırlarsa" dedi. Nihat bey kadına öfke ile bakıp "peki en kısa zamanda evlenmiş olarak gelecekler ve siz eğer Berkay'ı başka bir aileye verirseniz sizi işinizden edene kadar durmam bunu bilin" dedi ve bize kalkmamızı işaret etti. Hep birlikte apar topar odadan çıktığımızda Tamer, Nihat beye bakıp "ne evliliği Nihat bey?" dedi şaşkınca. Atnı tepkiyi bende verecektim ama o benden önce davranmıştı. Nihat bey bana bakıp "bak kızım ben babana söz verdim, ne olursa olsun Berkay'ı ve seni ayıramam. Şimdi senden ne kadar zor bir şey istediğimi biliyorum ama b hayattaki tek şansı sen olan bir çocuk için bunu yapman gerekiyor" dedi. Haklıydı o bebeğin tek şansı bendim ve saçma sapan insanlarla büyümesini de istemiyordum. Tamer'e baktım ve gülümsedim "benimle evlenir misin ?" dedim. Tamer şaşkınca bana bakıp gülümsedi "olur evlenirim" dedi. Kardeşim için oldukça çok şeyi feda ediyordum umarım değerdi. Bundan sonra işlerin daha da sarpa saracağını bilmeden gülümsedim. Her şey daha yeni başlıyordu ve ben uçsuz bucaksız bir denizde kayıp bir balık gibi oradan oraya savruluyordum....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fahişe ve Patronu (Tamamlandı)
Teen FictionAra ara +18 kısımlar vardır. Yetişkin içerik Narin karşısında alayla ona bakan adama baktı. Derin bir nefes alıp aynı cümleyi tekrarladı "ben yapabilirim gerçekten yaparım" dediğinde adam bu kez kahkaha atmadı, Narin'in yüzüne korkunç bir gülümseme...