9 -Gerçekler Acıdır-

13K 232 23
                                    

OY VE YORUMLARINIZI BEKLERİİM. İYİ OKUMALARRR :)


Bazı sırlar vardır, açığa çıkmaması gereken. O yalana inanmak, gerçeklerden bir haber aptal gibi yaşamak daha doğrudur. O aptallardan biriside bendim, az önce hayatımı mahveden tüm yalanları bir bir öğendim. Hem de bizzat o yalanları bana söyleyenlerden. 

Bu gün Selim'in kapımıza dayanmasının üzerinden tam bir ay geçmişti ve bu güne kadar onu görmemiştim. Ta ki bu akşama kadar, Tamer'in bir arkadaşının verdiği davette Selim  ve küçük ailesi de vardı. Onu böyle mutlu bir koca ve baba adayı olarak görmeyi beklemiyordum. Fakat mutluydu, Ayça da onun gibi mutluydu. Karnı yeni yeni  belli oluyordu, biraz kilo almıştı bile. Acaba bebek kaç aylık diye düşündüm ona bakarken, en fazla dört aylık olmalıydı. Şahsen hamile olduğunu bilmesem kilo almış der geçerdim. Derin bir nefes alıp onları izlemeyi kestim, kendi ailem vardı ve ben de diğerlerine göre mutlu, kocasına ve oğluna aşık bir kadındım.  Son bir ayda Tamer'e söz verdiğim gibi ona alışmaya, onu sevmeye çalışıyordum. Bana yaklaşımı o kadar güzeldi ki ona şans vermekte ne kadar doğru bir şey yaptığımı biliyordum. Ben istemeden bana dokunmuyor, öpmüyordu. Ben ona aşık olana kadar benimle birlikte olmayacağını söylemişti. Onu sevmeyen bir kadınla yatmak ona göre değildi galiba. 

Tamer ilerideki masada arkadaşlarıyla hararetli şekilde bir şeyler konuşuyordu, Berkay bebek arabasında çoktan uykuya dalmıştı bile. Yanımızda duran bakıcımıza döndüm ve Berkay'ı alıp yukarıdaki odalardan birine yatırıp başında beklemesini söyledim. Bakıcı başıyla beni onaylayıp Berkay'ı alıp yukarıya çıktı. Tek başıma öylece insanları izlemekten sıkılmıştım ve uykum gelmişti, lavaboya gidip yüzümü yıkamak için masadan kalktım ve hızlı adımlarla lavaboya yöneldim. İçeriye girdiğimde kapıyı kapattıktan sonra saniyeler sonra kapı serçe açıldı, gergince gelene baktığımda karşımda Selim'i gördüm. Korkuyla yutkundum "ne işin var senin burada" dedim. Selim bana doğru birkaç adım attı "sana gerçekleri anlatmaya geldim" dedi. Derin bir nefes alıp ona baktım "benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok Selim" dedim. Selim beni duymazlıktan gelerek bana daha da yaklaştı aramızdaki mesafe bir adıma düşene kadar yaklaştı ve durdu "var Narin, hayatın bir yalanın üzerine kurulmuş ve sen bunu anlamadın" dedi. Onun bu kadar yakınımda durması canımı yakıyordu, öfke ile ona baktım "sana ne benim hayatımdan Selim o gün benim sana en çok ihtiyacım olduğunda sen beni piç gibi ortada bırakıp gitmedin mi? Şimdi de gelmiş hayatın yalan falan diyorsun. Yeter çık artık hayatımdan, yoruldum ben" dedim. Selim aramızdaki mesafeyi kapatıp beni duvara yasladı "onu da anlatacağım ama önce beni bir dinle güzelim" dedi. Sinirle ona baktım, hala yüzsüz gibi 'güzelim' diyebiliyordu. Derin bir nefes alıp ellerimle onu ittim "dinlemek falan istemiyorum. Ayrıca bana güzelim demekten vaz geç, ben senin hiçbir şeyin değilim" dedim. Selim hızla kollarımı tutup bana yaklaştı "sen benim her şeyimsin" dediğinde alayla güldüm "lan sen benimle dalga mı geçiyorsun, her şeyin falan değilim ben senin. Bana git derken sen beni kaybettin Selim artık senin karşında o aptal Narin yok, hem bana Narin demeyi de kes benim adım Alev artık" dedim. Selim başını sağa sola salladı "hayır Narin'sin. Saçlarını boyatıp lens takınca değişmiyorsun Narin" dedi. Öfkeden delirmek üzereydim "bak beni delirtme adam, şimdi kocamın ve oğlumun yanına gideceğim. Beni  rahat bırak ve bir daha karşıma çıkma" dediğimde Selim kahkaha attı "kocan mı? O da oyunun bir parçası zaten. Annenin kurduğu bir oyun" dediğinde kaşlarımı attım "ne saçmalıyorsun sen ya?" dedim hayretle. Selim gözlerimin içine baktı "anlatacağım ama önce çıkalım buradan, yukarıya terasa" dedi. Öfkeyle onu itip lavabodan çıkıp terasın merdivenlerine doğru ilerledim. Selim de arkamdan geliyordu. Terasa çıktığımda ona dönüp bağırdım "anlat". Selim derin bir nefes aldı "annen sana ve babana oyun oynadı" dediğinde kaşlarımı çattım "ne oyunu ya" dedim alayla. Selim sabırla yüzüme baktı "annenin evlendiği adam kim?" dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda devam etti, "babanı batıran adam, Ahmet Kocadağ. Babana borç verip zamanından önce istedi, baban da borcunu ödemek için en yanlış yolu seçip tefeciden para aldı, çünkü Ahmet tüm bankaların önünü kapatmıştı. Tefeciden aldığı parayı Ahmet'e verip ortadan kayboldu yani kaybolmaya çalıştı. Annen ortada tefeciye borcuyla kalakaldı, Ahmet borcu ödedi zaten tefeciye. Senin ödemek için bana geldiğin borç Ahmet'e olan borçtu, annen seni başından atmak için böyle bir borç ortaya attı, annen o kadar akıllıydı ki Ahmet ile bir olup kurdular düzeni yalandan gelen icra memurları falan filan. Hiç düşündün mü Nurcan seni bana neden yolladı? Söyleyeyim düşünmedin ve düşünmeye de zamanın yoktu zaten ben söyleyeyim sana, senden kurtulmak için. Seni evlatlıktan reddetmek için çok iyi bir bahaneydi, Nurcan'a para verdi seni işe almayıp bana yollaması için, çünkü Ahmet bizim müdavimlerimizden o çok iyi biliyordu bizim kadın sattığımızı. Sonra işte sen geldin, ile başladın. Annen zamanını bekledi ve zamanı geldiğinde annen yalandan bizi bastı ve seni hayatından çıkardı. Bu evlat edindiğin çocuk da kardeşin falan değil, çünkü baban ortadan kaybolduktan bir hafta sonra Ahmet'in emri ile tefecinin adamları tarafından öldürüldü. Kardeşim diye baktığın çocuk da öyle sıradan bir yetim" dedi. Gözlerimdeki yaşlar sessizce yere damlarken ayakta durmakta zorlanıyordum, derin bir nefes aldım "Tamer'in ne suçu var?" dedim acıyla, bari o, o bana yalan söylemeseydi. Selim acımasızca yüzüme baktı ve devam etti "Ahmet'in yeğeni Tamer. Sana aşık olduğu için yardım etti dayısına, biliyordu çünkü senin başına gelecekleri, eğer onun koynunda ağlarsan ona aşık olacağını sandı ama sen ona aşık olmadın. O da dayısını tehdit etti her şeyi sana anlatmakla, dayısı da bu tezgahı kurdu, yeğeniyle evlenmeni sağladı" dedi. Nefesim kesiliyordu, duyduğum her şeyin yalan olmasını istiyordum. Tamer o masum diye düşündüğüm adam hayatımı mahvetmek için annemle birlik olmuştu. Yüzümdeki yaşları silip ona baktım "sende mi bu oyunun içindeydin?" dedim. Selim ellerimi tutup "hayır yemin ederim sana ben bu işin içinde değildi, ben sana ansızın aşık oldum, o gün seninle seviştiğim ilk gün aşık oldum sana ben" dedi. Ağlayarak başımı sağa sola salladım "o zaman neden bıraktın beni, neden ellerinle beni Tamer'in kollarına attın. Eğer sen beni bırakmasaydın ben ona gitmezdim, iki sene boyunca acı içinde kıvramazdım ve ben o puştların oyununun kurbanı olmazdım" dediğimde Selim yüzümü avuçlarının arasına aldı "yapmak zorundaydım, senin yaşaman için ben yapmak zorundaydım" dediğinde sinirle bağırdım "neden!?". Arkamızdan başka bir ses yükseldi "onu da ben anlatayım karıcığım". Konuşan Tamer'di, Selim beni bırakıp ona doğru yaklaştığında Selim'i tutup bağırdım "bırak anlatsın, madem tüm gerçekler gün yüzüne çıkıyor o da anlatsın". Tamer dalga geçer gibi Selim'e baktı "nasıl öğrendiğin lan söyle sene. Azmini taktir ettim doğrusu" dedi. Selim öfke ile güldü "yalancı avukatın sayesinde lan. Bundan sonra köpeklerine iyi para ver de temizlediği pisliklerinizi başkasına anlatmasın" dedi. Tamer alkışlayarak güldü "vay amına koyayım meğerse sen ne kadar zekiymişsin. Madem benim foyam ortaya çıktı şimdi sıra sende Selim puştu" dedi. Selim hırsla ona doğru yaklaştı ve yakasına yapıştı "seni öldüreceğim. Narin'in her damla göz yaşı için seni parça parça kesip balıklara yem edeceğim" dediğinde hızla aralarına girip bağırdım "yeter, yeter artık ikinizden de nefret ediyorum". Tamer kolumu tutup "ama karıcığım oldu mu şimdi bu onu dinledin beni dinlemiyorsun" dedi. Selim bir şey diyeceği sırada ona bakıp konuştum "anlat, anlat da ikinizin de halt olduğunu öğreneyim" dedim. Tamer sırıtarak konuştu "bu piç var zavallının teki, babasının sözünden başka bir şey yapmayan zavallı. Seni mutlu edebileceğini falan mı sanıyordu ha.  Babası seni istemedi diye terk etti seni, babası manyak bunun. Senden önce hayatına giren karıyı bu delinin önünde öldürttü. Hem de nasıl biliyor musun zavallı kadına dört kişi tecavüz etti, sonra yastıkla boğdular kızı. Peki bu ne yaptı biliyor musun ? Öylece izledi, sadece ağladı. Sonra da kafayı yedi, babası da bunu akıl hastanesine yatırdı. Sonra sen geldin seni Melisa'nın yerine koydu, ama zalim babası seni de öldürecekti. Sen ölme diye de bu seni bırakıp gitti" dedi. Selim'in gözlerindeki acıyı görebiliyordum. Hiçbir şey demedim, sessizce arkamı döndüm ve terastan çıktım, son duyduğum Selim'in "puşt" diye bağırdığını ve ardından gelen yumruk sesini duymuştum. Gürültülü salonun sesi kulağıma bir uğultu gibi geliyordu. 

Binadan çıkıp yürüyerek karşıdaki sahile doğru yürüdüm. Sahil kenarında bir otel huzur vereceğine acıdan başka bir şey gelmiyordu. Annem dediğim kadının yaptıkları, Selim'in beni zorunda da olsa bırakıp gitmesi, güvendiğim ikinci adamın yalanları ve annem yüzünden ölen zavallı babam. Bunca yalanın içinde en çok canımı yakan babamın ölümü olmuştu. Nasıl fark edememiştim, nasıl bu kadar kolay kanmıştım. Gerçeklerin bu kadar canımı yakacağını bilemezdim, babamın hayatımdan gitmeden birkaç gün önce dediği cümle aklıma geldi 'gerçekler acıdır güzel kızım. Hele ki sevdiğin insanların söylediği yalanlar öğrendiğinde o gerçekler öyle bir acıdır ki ölmek istersin' demişti. Bir bıçak kadar keskin bu gerçekler beni öldürecek sandım ama öldürmedi süründürdü. 

Kumlarda oturmuş ağlarken ambulans sesiyle arkamı döndüm, ambulans davetin olduğu otelin önünde durdu, merakla yerimden kalktım çünkü giderken Selim ve Tamer'in birbirine girdiğini biliyordum. Hızlı adımlarla ambulansa yaklaştığımda sedye ile otelden çıkarılan Selim'i gördüğümde yine o aynı acıyı hissettim. Kaybetme korkusu, bedenim titrerken kan kokusu doldu burnuma, ardından polislerle birlikte elleri kelepçeli Tamer çıktı otelden, yapmıştı yine kendi elleriyle benim hayatımdan birilerini almıştı. Saniyeler sonra Ayça çıktı kapıdan ağlayarak ambulansa bindi bir eli karnında bir eli ise kocasının elindeydi. Benim yüzümden olmuştu her şey. Suçsuz günahsız bir bebeğe de bir şey olursa kendimi affedemezdim. Ağlayarak, giden ambulansın arkasından baktım. Ayaklarım titriyordu, derin bir nefes alarak arabama gitmek istedim fakat zeminin ayağımın altından kaymasıyla gözlerim karardı, son duyduğum şey ise "hanımefendi" diyen bir adamın sesiydi....

Fahişe ve Patronu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin