12 -Kan Kokusu-

11K 247 24
                                    

Biliyorum çoook geç geldi ama cidden o kadar yoğun bir süreçti ki yazmaya vakit bulamadım. Biraz kısa bir bölüm olsa da yazmak istedim. Finale ya 1 bölüm ya da 2 bölüm kaldı. Nasıl bir final olsun? Fikirlerinizi bekliyorum.

Yıldıza basmayı unutmayın ;)

Uzun zaman sonra ilk defa mutlu uyanmıştım, artık mutlu olabileceğime olan inancım git gide artıyordu, sanırım annemin lanetinden kurtulmayı başarmıştım.

Sabah saat yedi olmak üzereydi, hızlıca yataktan kalkıp kısa bir duş alıp giyindim, saat dokuzda Metin kahvaltıya gelecekti. Birkaç dakika sen hazırlasam diye düşündükten sonra babaannemin öğrettiği böreği yapmaya karar verdim, tabi yufkayı hazır kullanarak.

Düşündüğümden kısa sürede böreği fırına vermiştim, demek ki paslanmamıştım. Börek fırındayken bende kahvaltılıkları hazırladım.

Metin'in gelmesine yirmi dakika vardı ve her şey hazırdı, Sude'nin yaptığı mükemmel menemeni de ocaktan aldığımda açlıktan gözüm dönmüştü. Ekmekten biraz alıp, menemene bandırdım, mükemmel ötesi bir şeydi. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken menemeni masaya koydum, Kapının çalmasıyla neredeyse koşarak kapıyı açtım. Metin elinde çiçek buketi ve taze simitlerle gülümseyerek içeriye girdi. O da menemenin kokusunu almış olacak ki dudaklarını yaladı "menemen mi yaptın? Börek, börek de var" dedi. Yanağından öpüp "yaptık tabi" dedim. Metin ayağımın dibinde dikilip ona bakan oğlumu kucağına alıp "yakışıklı sen ne hazırladın kesin bunları" dediğinde Berkay bana bakıp "anne bu kim?" dedi endişeyle. Metin yavaşça Berkay'ı yere bırakırken gülümseyerek "annenin arkadaşıyım ben, yakışıklı. İsmim Metin" dedi. Berkay ona bakıp "biz annemle yemek yaptık" dediğinde, Metin karnını tutup "yiyebilir miyim? Ben çok açım da" dedi. Berkay masaya doğru koşup "hadi gel" dediğinde o da koşarak masaya geçti. Gülerek arkalarından bende gittim. Sude mutfakta yemek istediği için kendi tabağına yiyeceklerden koyarak gitti. Metin eline çatalı alıp bana baktı "öyle açım ki anlatamam sana" dediğinde bende gülerek "benden daha aç olamazsın" dedim. Metin sinsice sırıtıp "gece yoruldun herhalde" dediğinde ayağına sertçe vurup "çocuk var" dedim. Metin kahkaha atarken elindeki çatalı domatese batırdı. Kendimi gülmemek için zor tutarken bende tabağına yiyecek doldurdum.

Kahvaltı faslından sonra bahçeye çıkmış ve kahve içiyorduk. Başım Metin'in omzundaydı, sessizliği bozan Metin'in telefonunun sesi olmuştu. Metin sehpadaki telefonu alıp aramayı cevapladıktan sonra kulağına yasladı. Birkaç saniye sonra sinirle "ne?" diye bağırmasıyla ona baktım. Hızla ayağa kalkıp "ben ona o davayı almasın dedim. Neden kafasına göre iş yapıyor bu kadın?" dedi. Merakla ona baktığımda öfke ile dişlerini sıktı "doğurdu doğuracak zaten, onun bu inadı bir gün sonu olacak.... Tamam tamam geliyorum ben, Ayça'ya da söyle adamları arasın ve davayı bıraksın" dedi. Telefonu kapatıp cebine attı "güzelim gitmem lazım" dedi. Hızlıca ayağa kalktım "ne oldu?" dedim. Metin ellerini yanaklarıma koyup "Ayça hanım yine beni dinlemiyor işte. Halledip geleceğim, ya da işim bitince haber vereyim sana akşam yemeğine çıkalım" dedi. Başımı aşağı yukarı salladım "tamam, olur" dedim. Metin'i geçirmek için onun arkasından ilerledim, Metin vestiyerden ceketini alıp dudağıma bir buse bıraktı ve "görüşürüz güzelim" dedi. Bende gülümseyerek "görüşürüz" dedim.

Akşam

Sade siyah bir elbise gitmiştim, aynada son kez kendime bakıp aşağıda beni bekleyen Metin'in yanına inmek için adımlandım. Metin'in yüzü düşmüştü, kaşlarımı çatıp "ne oldu ?" dedim. Metin derin bir nefes aldı "Ayça aradı, senden özür dilemek istiyor. Eğer kabul edersen onlar da gelecek bizimle yemeğe" dedi. Birkaç saniye öylece ona baktım "bilmiyorum, yani özür dilemesine gerek yok ama kendini iyi hissedecekse gelsin. Sorun yok" dedim. Metin rahat bir nefes alıp "peki Selim? Onu görmek seni rahatsız etmeyecek mi ?" dedi. Omzumu silktim "alıştım ben artık. Hem o da alışsın bize" dediğimde Metin gülümseyerek bana sarıldı "o zaman arayalım da gelsinler" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Başıma öpücük kondurup Ayça'yı arayıp gelecekleri restoranın ismini söyledi.

Döndümüz de masada oturmuş birbirimize bakıyorduk, Ayça benden özür dilemiş bende haklı olduğunu söylemiştim. Yemekler gelirken Ayça, Metin'e bakıp "davayı bırakarak iyi mi yaptım bilmiyorum" dedi. Metin tek kaşını kaldırıp "başka ne yapacaktın. Adam haksız, suçlu bir adamı savunamazsın. Dedem bize burayı bırakırken n dedi Ayça?" dedi. Ayça derin bir nefes aldı "biliyorum ama Metin, adam pişman olacaksın falan dedi. Pek tekin adamlar değil bunlar" dediğinde Metin sinirle "davayı almadan önce düşünseydin" dedi. Selim dişlerini sıkıp "karımla böyle konuşmaya hakkın yok. Hatasını anladı zaten" dedi. Metin kaşlarını çattı "anlasın bir zahmet" dedi. Ayça, Selim'e bakıp "bir şey yok canım her zamanki Metin işte" dediğinde, Selim derin bir nefes alıp bana baktı. Gözleri gözlerime değdiğinde acıyla yutkundum. Geçecekti, bu acılar bir gün son bulacaktı. Onu tamamen unutup yoluma bakacaktım. Ben sessize yemeğimi yerken Ayça ve Metin bir dava üzerinde konuşuyorlardı.

Yemekler bitmiş tatlı faslına geçilmişti, Ayça bir anda bana bakıp "ay Alev ya sana siyah saç çok yakışır" dediğinde ağzımdaki lokma boğazıma kaçmıştı. Arka arkaya öksürürken Metin'in uzattigi suyu içtim. Az da olsa kendime geldiğimde Ayça'ya baktım "yok ben tövbeliyim siyaha" dedim. Ayça gülüp "belli belli boğuluyordun. Kim o sana siyah saçı haram eden adam. Büyük iz bırakmış olmalı sende bak sana siyah saç diyince bile kötü oldun" dedi. Hiç düşünmeden "Selim, yani adı Selim'di" dediğimde Selim korkuyla bana baktı. Ayça yüzüme merakla bakıp "vay be şansa bak. Bir Selim senin hayatında büyük bir yara açarken bir Selim de benim hayatımı cennete çevirdi" dedi. Bozimdaki yanma hissi daha da artarken serçe yutmundum "öyle, hayat adil değil işte" dedim. Metin eline belime yerleştirip "artık ben varım, tüm yaralarını ben sararım, yeri gelir birlikte boyarız saçını siyaha" dediğinde Selim'in gözlerinde ki o pişmanlığı gördüm. Başımı Metin'in göğsüne yaslayıp "iyi ki varsın" dedim. Selim öksürüp "hesabı mı istesek, saat geç oldu" dedi. Metin başını sallayıp "olur" dedi ve garsona seslendi.

Hesabı ödeyip çıktık. Kapıda valinin arabaları getirmesini beklerken bir arabanın karşımızda durup sert bir fren yapmasıyla döndümüz de araya baktık. Siyah arabanın ön ve arka camının açılmasıyla silah seslerinin duyulması bir oldu. Kurşunların hedefinde biz vardık, Metin beni kenara çekerken Selim de Ayça'yı çekmişti. Kurşunlar birer birer hedefe varıyordu, sırtımda hissettiğim keskin acıyla gözlerimi kapatıp açtım. Metin'in uzerindeki kanlara baktım. Kan kokusu burnuma işliyordu. Ayça ve Selim'e baktığımda iksini de kanlar icinde yerde yatıyordu. Metin'in de bedeni de yere düşerken bende bilinçsizce onun üzerine düştüm. Her şey saniyeler içinde olmuştu. İlk defa on beş saniye bu kadar uzun gelmişti. Hissettiğim acıdan dolayı gözlerim kapanırken, Metin'e baktım. Gözleri çoktan kapanmıştı, yavaş yavaş gözlerim kapanırken Berkay'ı düşündüm, bensiz ne yapacaktı.....

Fahişe ve Patronu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin