5

4.7K 535 247
                                    

Beşinci bölümden selamlar. ❤️
Yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemezseniz çokça seviniriz.
Şimdiden çok teşekkürlerrrr.❤️

Yaklaşık bir haftadır Seokjin ile birlikte kalıyordum. Taehyung ne yanımıza gelmiş ne de bir haber yollamıştı. Başlarda Seokjin ile bir şekilde vakit geçirebiliyordum fakat şimdi fiziksel olarakda zihinsel olarak da yorgun hissediyorum.

Zihinsel olanın sebeplerini anlayabiliyorum ama bütün gün yatmama rağmen olan fiziksel yorgunluğumun nedenini anlayamıyorum. Bunu gidip Seokjin'e sorduğum da Taehyung'u çok düşündüğüm ama ona da yakın olmadığım için olduğunu söylemişti.

Başta onu Taehyung'u düşünmediğim konusunda ikna etmeye çalışsam da gece yatağa girdiğim zaman annemden bile daha çok düşündüğüm bir Taehyung olduğu gerçeğini artık inkâr edemiyordum.

Yine akşam olmuş seokjine iyi geceler dilemiş ve odama girmiştim. Artık ona çok alışmıştım. Yıllardır sahip olmadığım abim gibiydi. Bugün öylesine otururken benim yerime gelecekte olan arkadaşı hakkında daha fazla bilgi vermişti.

Adı Yoongi'miş ve ailesini küçük yaşta kaybetmiş onu Seokjin'in aile evinin yanındaki yaşlı babaannesi büyütmüş. Oda ölünce tamamen yalnız kalmış ve kendini işine adamış. Çok yetenekli bir taş sanatçısı olduğunu söyledi Seokjin. Doğal taşları aksesuara çevirip önemli insanlara satıyormuş. Krala ve krallığa karşı sonsuz bir minnet duyuyormuş ve Seokjin bunu ona teklif ettiğinde hiç düşünmeden kabul etmiş.

Açıkçası orada ne yapıyor gerçekten merak ediyorum. Annem ona nasıl bir tepki verdi ya da Jimin'in her şeyden haberi var mı? Beni geri getirmek için bir şeyler deniyorlar mı? Hiçbir fikrim yoktu.

Seokjin de beni göndermek için herhangi bir hamlede bulunmuyordu. Daha doğrusu bulunamayacağını söyleyip ne zaman bu konuyu açsam beni başından savıyordu. Artık bu döngüye de alışmıştım.

....

İki saat boyunca sağa sola dönmüş ama uyuyamamıştım. En sonunda biraz hava almak iyi gelir diye düşünmüş ve evden çıkıp ilerdeki büyük çınarın altına oturmuştum. Hafif bir esinti vardı insanı fazla üşütmeyen ama içini de titretecek türdendi.

Biraz oturduktan sonra hırkamı yere sererek üzerine uzanmış ve yıldızları izlemeye başlamıştım. Geldiğim yerde bu kadar çok ve güzel gözükmezlerdi hazır onları bu kadar iyi görüyorken bu şansı iyi değerlendirip onları izlemeliydim.

Yıldızlara dalıp gitmişken gözümün önünden kayan bir yıldız geçmişti. En son çocukken tatil için gittiğimiz yerde görmüştüm. Şehir hayatının yalancı ışıkları yıldızları gizlediği için de bir daha görmemiştim. Heyecanla gözlerimi kapamış ve bir dilek tutmuştum. Bir süre sonra ise tuttuğum dileğin saçmalığına gülmüş ve yıldızları izlerken tatlı bir uykuya yenik düşmüştüm.

....

Sabah uyanan Seokjin Jungkook'u da uyandırmak için onun odasına girmiş onu orada göremeyince telaşa kapılmış evi aradıktan sonraysa dışarı çıkmış ve ağacın altında uyuya kalan Jungkook'u görmüştü.
Derin bir nefes almış ve yanına giderek onu uyandırmıştı.

"Hey Jungkook uyan çabuk beni ne kadar endişelendirdin haberin var mı?"

Jungkook ağır ağır gözlerini açmış ve tepesinde dikilen Seokjin'i görünce başta korksa da sonra olayı anlayıp ayağa kalkmış ve Seokjin'in söylenmeleri eşliğinde eve girmişlerdi.

"Haydi, kahvaltını yap daha sonra çarşıya gideceğiz birkaç isim var orada."

Jin Jungkook bunları söylemiş daha sonra ise mutfaktan çıkmıştı. Jungkook da zaten sınırlı olan Jin'i daha fazla kızdırmamak için yemeğini yemeye başlamıştı.

Ma Moitié Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin