Dördüncü bölümden selamlarrr.
Herkese iyi okumalar.
Oylarınız ve yorumlarınız için şimdiden teşekkürler.❤️❤️❤️Ertesi gün uzun zaman sonra ilk defa rahat bir uyku çektiğimi hissederek gözlerimi Jin'in evinde açmıştım. Ne kadar süredir uyuyordum ve saat kaçtı bilmiyorum ama tepede olan güneşe bakılırsa öğlen çoktan olmuştu.
Biraz daha yatakta oyalandıktan sonra odadan çıkarak evin içinde Jin'i aradım ve onu mutfakta buldum.
"Hey günaydın Jungkook otursana kahvaltı yapalım bugün çok işimiz var. Önce sana anlatmam gereken diğer şeyleri anlatacağım daha sonra ise ruh eşi konusuyla ilgili daha fazla bilgi almak için kütüphaneye gideceğiz. Bir büyücü olabilirim ama bu o kadar nadir bir konu ki benim bile pek fazla bilgim yok."
Jin birkaç bir şeyden daha bahsetmişti ama içimdeki anlamlandıramadığım hislerden dolayı ona odaklanamıyordum.
"Jin neden içimde bir şeyler yanıyormuş gibi hissediyorum mide fesadı geçiriyor olabilir miyim beklide apandisitim patlamıştır."
Jin bu dediklerime gülerek ekmeğine reçel olduğunu düşündüğüm bir şeyler sürmüştü.
"Hayır, şapşal içinde hissettiklerin şuan Taehyung'un hissettikleri eğer biraz odaklanırsan daha rahat hissedebilirsin."
Doğru ya biz ruh eşiydik her ne kadar Taehyung bunu kabul etmese de öyleydik işte. Evet, ben buraya ait değildim ama eğer gidersem de ikimizin ölümüne sebep olacaktı. Orada bana ihtiyacı olan bir annem vardı ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ama işin sonunda her iki taraf içinde iyi olanı seçmek zorundaydım.
"Jin sen nasıl anladın yani Taehyung'un bir ruh eşi olduğunu."
"Eğer bir ruh eşin varsa ruh eşin ile senin vücudunda görünmeyen bir çiçek sembolü vardır. Senin sağ boynunda Taehyung'un ise sol boynunda normalde bu çiçekler siz birbirinize severek temas edene kadar görünür olmazlar ama biz büyücüler insanlardan farklı olarak böyle şeyleri görebiliyoruz. Çiçeği gördüğüm an Taehyung'un bir ruh eşi olduğunu anladım. Onu yani seni bulmak için uğraştım ve sonunda işte buradasın ne kadar mutlu olduğumu tahmin bile edemezsin"
Gerçekten Jin'in mutluluğu gözünden okunuyordu. Aslına bakarsanız Taehyung oldukça yakışıklı biriydi ve ilk görüşte ondan etkilenmedim desem yalan olurdu fakat dün akşam söyledikleri beni o kadar kırdı ki ona karşı farklı hisler hissetmeyi düşünemiyorum bile. Kahvaltımızı ettikten sonra Jin ile bahçeye çıkarak oturduk. Biraz sessiz kaldıktan sonra Jin asıl mevzuyu konuşmaya başladı.
" Bak Jungkook seni buraya getirmem için buradan da birini geleceğe yollamak zorundaydım. Yoksa büyünün ne tarz bir sorun çıkaracağını tahmin edemiyorum. Bu yüzden seni getirdim ve senin yerine de buradan samimi bir arkadaşımı gönüllü olarak yolladım. Zaten kimsesi yoktu yani onun için ha burada kalmış ha geleceğe gitmiş hiçbir şey fark etmiyordu. Büyük ihtimalle orada annene her şeyi anlatmıştır yani bu konu hakkında çok endişe duymana gerek yok."
Tamam, pekâlâ orada benim yerime biri vardı. Anneme her şeyi anlatmıştı endişeye gerek yoktu. Dur bir dakika tanrım orada benim yerimde biri vardı ve annem her şeyi biliyordu bu daha büyük bir sıkıntıydı. Benim bir an önce geleceğe gitmem gerekiyordu.
Eğer annem olmasaydı daha farklı şeyler düşünebilirdim ama annem benim bu hayattaki tek varlığımdı onu orda asla yalnız bırakmazdım."Jin bak her şey çok güzel ama benim oraya kesinlikle dönmem lazım ama Taehyung’a bir şey olsunda istemiyorum iki tarafında iyi olması için bir yol yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ma Moitié
FantasyBiyoloji ödevini yapmak için ormana giden Jungkook dinlenmek için biraz kestirir, gözlerini tekrar açtığında ise 500 yıl önce Kim Krallığında uyanır