Uzun bir aradan sonra selamlar.🙂
Okullarımız ve sınavlarımız sebebiyle burayı biraz aksattık, farkındayız.
Lütfen kusura bakmayın.😊Ama Merak etmeyin bölümler hazır ve art arda gelecek kısa bir süre içinde.😍
Finale de çok az kaldı.
Umarım bölümü beğenirsiniz.
Bol bol YORUM ve oy atarsanız çok mutlu oluruz.🤗İyi okumalar.💓
Saatlerdir altın yıldız denen çiçeği bulmak için gittiğimiz yol bir türlü son bulmuyordu. Her saat başı bir saat yolumuz kaldığını söyleyen Jin'de artık pes etmiş olacak ki uzun süredir konuşmuyordu.
Şu ana kadar geldiğimiz yola kadar karşımıza 3 ceylan, 2 boz ayı ve bir de kurt sürüsü çıkması dışında önemli bir sorun yoktu. Hoseok yabani hayvanlar konusunda pek çok bilgiye sahipti ve iki üç çizik dışında hiçbirimiz de ciddi bir sorun yoktu. Önden ilerleyen Hoseok'un arkasında Namjin çifti, çifti diyorum çünkü Jin yola çıkmadan önce öleceksem bile seninle kavuştuktan sonra öleyim dedi ve Namjoon’un üstüne atladı. Onların arkasında ise tek başıma ben ilerliyordum.
Aklımda sadece Jungkook'un ne durumda olduğu ve ne zaman onu bulacağımız vardı. Her geçen saniye daha da gücümün çekildiğini hissediyordum. Muhtemelen bir yarım saat daha sonra yürüdükten sonra oldukça büyük bir mağaranın önüne gelmiştik. Hoseok çiçeğin bu mağaranın içerisinde bir yerlerde olacağını söylemiş ve biz de vakit kaybetmeden içeri girmiştik. Neyse ki mağarada farklı yollar yoktu ve hep beraber temkinli bir şekilde düz olan yolda ilerliyorduk.
Mağaranın içine ilerledikçe ışık azalmış en sonunda yok olma noktasına gelmişti. Yanında getirdiği kibritle elindeki meşaleyi yakan Hoseok ile bir süre daha yola devam etmiştik. Fakat bir anda bağıran Jinle hepimiz olduğumuz yerde kalmıştık
"Durun! Sakın kıpırdamayın."
"Jin sorun ne?"
"Kokuyu almıyor musunuz?"
O söyledikten sonra dikkatimi çeken ağır kokuyla yüzümü buruşturmuştum.
"Çiçeğin etrafındaki zehirli bitkilerin kokusu bu."
"Bu da ne demek Jin açık ve hızlı konuş."
"Yani Taehyung demek oluyor ki içeri girdiğimiz an bu çiçeklerin zehri yüzünden gebeririz. Muhtemelen tek bir altın yıldız çiçeğinin etrafında sarmaşık gibi satılmışlardır."
"Ne yani birimiz ölmeden bu çiçeği alamayacak mıyız?"
Namjoon'un sorusuyla herkes gerçeği bildiği için susmuştu. Jin yola çıkarken de içimizden birinin öleceğini söylemişti. Hepimiz bu gerçeği biliyorduk ama yeniden yüzleşmek ve burun buruna gelmek herkesi derin bir sessizliğe gömmüştü.
"Ben giderim, siz de çiçeği alır Jungkook'u kurtarırsınız"
"Aynen Taehyung biz buradan çıkamadan da Jungkook sen öldüğün için ölür böylece her şey biter."
"Ben kendimi feda ederim kralım. Hayatımı size hizmet etmek için adamış biriyim."
"Hayır, ben dururken sen ölemezsin Namjoon."
Üçümüz kimin içeriye gireceği konusunda derin bir tartışma yaşarken bizimle birlikte olduğunu unuttuğumuz Hoseok'un sesini duymuştuk.
"Ben kendimi krallık ve sizin için seve seve feda ederim kralım. Bu benim için bir onurdur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ma Moitié
FantasyBiyoloji ödevini yapmak için ormana giden Jungkook dinlenmek için biraz kestirir, gözlerini tekrar açtığında ise 500 yıl önce Kim Krallığında uyanır