Tekrardan merhabalar.💓
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. 🤗Bir sonraki bölüm final ve o da çok kısa bir süre zarfında gelecek, beklemede kalın lütfen.🌸
Umarım bölümü beğenirsiniz.
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz ✨️İyi okumalar.💕
“Pekâlâ çantam?"
"Aldık Jungkook. Artık gitmeliyiz yoksa kral olacağım bir krallık kalmayacak."
"Pekala Taehyung, bana diyeceğine Jin'e bak asıl."
Ettiğim sitemle gülerek burnuma öpücük kondurmuş ve elimi tutarak beni evden çıkarmıştı. Evet uyandığımda daha iyiydim ve artık sonun geldiğinin farkındaydım. Belki de son kez bu evden çıkıyordum, bilmiyordum. Ama bugünün bizim aleyhimize bitmesini umut ediyordum.
Yavaş ve ağır hareketlerle çoktan tüm halkın toplandığı meydana gelmiştik. Halk her şeyden habersiz kendi arasında konuşuyor ve oldukça gürültülü bir ortam olmasını sağlıyordu. Elimi tutan Taehyung yüzünü gizleyen peleriniyle ilerlemiş ve ortada bir yerlerde durmamızı sağlamıştı.
Arkamızdan gelen Jin ve Namjoon ise daha arkalarda bekliyordu. Kısa süre içinde kurulmuş tahtaya çıkan muhafızlarla birlikte sessizlik olmuş ve beklediğimiz kişi gelmişti. Üzerine giydiği kan kırmızısı göz alıcı elbise ve boynuna taktiği sahte kolyeyle yavaş adımlarla kürsüye çıktı ve ilerledi.
Konuşmadı ve ilk başta öylece önünde beklemiş kalabalığa baktı. Sonra ise ilk sözcüklerini söyledi:
"Ne acı ama ne acı bir halkın tüm saygı duyduğu şeyleri kaybetmesi. Tek günde korunmaya muhtaç hale gelmesi. İhanete uğraması. Ama korkmayın, ben buradayım. Yok olan hükümdarlık, muhtaç olduğunuz kudret burada, tam da karşınızda. Ben Kim Irene birazdan takacağım taç ile ömrümün sonuna kadar kim krallığının tek ve en büyük sahibi olacağım"
Halk arasında şaşkın uğultular yavaş yavaş ses bulmaya başlamıştı. Aynı süre içerisinde elinde krallığının tacı ile gelen heyet üyesi görünmüştü. Yüzünde sinsi bir gülümseme olan kadın ise mutluydu, belliydi. Ama bu kısa sürmüştü. Tam o sırada cesaretini toplayan halktan biri bağırmıştı.
"Biz bizi koruyacak bir hain istemiyoruz."
Çok olmasa da adamı destekleyen sesler yükselince Irene gülümseyerek buraya bakmıştı. Yakınımızda olan adamla kurduğu göz teması neredeyse bana bakıyormuş gibi hissettiriyordu.
"Ah sevgili adını bilmediğim kişi. Ne yazık, tacı takmadan elimi kana bulamayacağıma dair bir yemin etmiştim. İlk defa yemini bozacağım sanırım."
Tam o sırada yanımdaki Taehyung kafasındaki pelerini çıkarmış ve konuşmuştu.
"İlk değil Irene, sanırım önceden de pek çok kez bozmuşluğun vardı."
İşte o an Irene'nın gözündeki şaşkınlığı ve belki de korkuyu görmüştüm. Halktan yükselen sesler iyice artmış ve beynimin uyuşmasına neden olmuştu. Taehyung bana bakmış ve güven verici bir şekilde elimi sıktıktan sonra bırakarak ilerlemişti.
Onu gören herkes şoka giriyordu. Irene ise hala bir tepki vermiş değildi. Taehyung değil de arkasında ki bana odaklıydı artık. Taehyung yavaşça kürsüye çıkmış ve Irene'a yaklaşmaya başlamıştı.
"Yalan üzerine kurulu bir krallık olacağını mı sandın? Senin gibi bir hainden kraliçe olacağını mı sandın?"
Elini Taehyung'a doğru sallayarak bir şeyler söyleyen Irene bunun işe yaramadığını anlayınca dehşete düşmüştü.
"Yaptığın şeylerin bir bedeli olmalıdır Irene değil mi? Özellikle büyük şeylerin..."
Irene muhtemelen anladığı gerçekle geriye çekilmişti. Yerimde duramayarak Taehyung'un yanına ilerlemiştim hızla koşarak. Arkasında durmuş ve destek verircesine omzunu sıkmıştım. Irene'nın etrafı ise muhafızlar tarafından sarılmıştı. Sona gelmiştik.
"Her şeyin bir sonu vardır Irene ve sen şu an sona geldin."
"Yo yo yo Taehyung ben bitti demeden..."
Ve tam o sırada çıkardığı küçük bir hançeri Taehyung'a saplamak için hareketlenmişti ama bir şekilde kendimi Taehyung'un önüne atmış ve hızla gelen hançeri sırtıma yemiştim. Bana şaşkınca bakan Taehyung'a tutunmuş bir anda boşalan ayaklarımla kucağına yığılmıştım.
Muhafızlar Irene'ı tutmuş ve sürükleyerek götürmüşlerdi. Koşarak yanımıza gelen Jin ve Namjoon'u artık bulanık bulanık görüyordum. Taehyung ağlayarak bir şeyler söylüyordu ama hiçbir şeyi anlamıyordum. Evet, sevgilim bu sever cidden sona geldik. Bu hikâyede bizim için mutlu son yokmuş meğer.
.......
Jungkook'un yaralandığı günün üzerinden bir hafta geçmişti. Hekim yaşayıp yaşamamasının onun direnme gücüne bağlı olduğunu söylemişti. Jungkook ise öylece uyuyordu.
Taehyung bu bir hafta içerisinde artık mecburen tahta resmi olarak çıkmış ve o kanlı tacı takmıştı. Sonra da koşarak yeniden Jungkook'un yanına gelmişti. Herkes perişandı. Jin ve Namjoon yanlarından ayrılmıyordu. Halk öğrendiği gerçekle ve ardından yaşanan anla yasa boğulmuş krallarının eşinden gelecek olumlu bir haber bekliyordu.
Taehyung ise şu an sarayın en alt köşesinde bulunan zindana gidiyordu. Farelerin bile uğramaya korktuğu karanlık izbe bir yerdi. Tabi ki de orada tutulan kişi Irene'dı.
Taehyung içindeki hırsı tek bir şekilde çıkarabilirdi. Onu öldürerek. Yavaş yavaş ilerlemiş ve kapıyı açan muhafızlara gitmelerini söylemişti. Elindeki Jungkook'u yaraladığı hançerle içeri girmiş ve en köşede bir kenara büzülmüş kadını görmüştü.
"Gelmişsin sonunda."
"Çok mu bekledin beni."
"Seni değil, ölümü."
"Senin ölümün benim Irene bak karşındayım."
Kadına ilerlemişti yavaş yavaş. Ama kadın hiçbir tepki vermiyor adeta bekliyordu. Taehyung onu tutarak odanın ortasına fırlatmış ve saçlarından çekerek yüzüne bakmasını sağlamıştı.
"Bak bu yüze senin ölümün bu."
"Hak ettim ben bunu. Yaptıklarımdan pişman olmadım ama yapamadıklarım yüzünden bu haldeyim ve kendime kızgınım. Öldür beni, ölüm benim için bir son değil."
"Ama ölümün bizim için bir son."
Ve son sözü bu oldu Taehyung'un. Elindeki hançeri boynuna geçirdi ve oracıkta can verdi Irene. Taehyung zindandan çıktıktan sonra odasına gitti ve iyice temizlendi. Sonra ise biriciğinin yanına gitmişti. Yine uyuyordu. Taehyung yanına uzandı ve hala sıcak olan ellerini tutup öptü.
"Hadi Jungkook'um dön artik bana. Benimle kal daha başlamadan bitemez bizim aşkımız."Tam o anda sanki tanrı bu iki ruh eşinin çilesini duydu ve onlara yardım etti Jungkook titreyen gözlerini yavaşça araladı. Bunu gören Taehyung dondu başta öylece sonra ise olanı kavrayıp hemen hekime haber vermelerini söyledi. Sarıldı incitmeden Jungkook'a. Jungkook ise hala yaşadıklarını idrak edemiyordu.
Kısa süre içinde hekim geldi ve bol bol dinlenmesini söyleyerek ilaçlarını verdi. İşte her şey şimdi başlıyordu. Kötüler için son iyiler için başlangıçtı bu. Jungkook bu sefer olması gereken hayatına gözünü açmıştı. Bu sefer gözünü huzurla kapayabileceği ve sonunda tanrı tarafından doğru bir yere yerleştirildiği.
Ruh eşinin. Hayatının aşkının yanında. Yüzyıllar boyu dillere destan olacakları o aşkı yaşamaya gözünü açmıştı.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.😍
Kısa bir süre sonra finalde görüşmek üzere hoşçakalınnnn. 💓👋

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ma Moitié
FantasyBiyoloji ödevini yapmak için ormana giden Jungkook dinlenmek için biraz kestirir, gözlerini tekrar açtığında ise 500 yıl önce Kim Krallığında uyanır