1.4

383 38 12
                                    

jungkook'un zihnine merhaba deyin, bu bölüm orada olacaksınız. keyifli okumalar. byee

🥊

Eve girdiğim gibi yere bırakmıştım kendimi. Başımın ağrısı artık çekemeyeceğim kadar fazlaydı, sanki kafatasım ortadan ikiye ayrılıyordu. Bugün geçirdiğim berbat günlerden biriydi. Halbuki Jimin'i uzaktan da olsa gördüğüm hatta konuşma fırsatı bulduğum için harika geçeceğini düşünmüştüm, planladığım gibi gitmedi. Aslına bakarsanız uzun zaman önce de hiçbir şey planladığım gibi gitmemişti.

Jimin'i gördüğüm ilk anı hâlâ hatırlıyorum, zaten unutmak ne mümkün. Bahçenin en köşesinde tek başına çimenlere çökmüş kitabını okuyordu. Ekstra hiçbir şey yoktu. Gözlerim öylece etrafta dolanırken ona rast gelmişti ve ayrılmak istememişti. Sonra bir rüzgar esti, o gülümsedi ben ise onu seyretmeye devam ettim. Lise sona kadar gözlerim hep ondaydı. Dört yıl boyunca neden onunla konuşmak için herhangi bir harekette bulunmadığımı o zamanlar bilmiyordum. Daha doğrusu cevabı kendime söylemeyi ertelemeyi tercih etmiştim. 

Kafam çok karışıktı. Balodan sonra ise iyice karışmıştı. Onunla flört ediyordum, farkındaydı elbette. Dört yıl içimde tuttuğum şeyleri birkaç güne sığdırmaya çalışıyordum çünkü içten içe ona gerçek anlamda açılamayacağımın ve bunun çok kısa süreceğini biliyordum. Bilmediğim tek şey Jimin'in balodan sonra bana attığı mesajların en sonuncusunda söylediği şeylerle hiç gitmeyen o karın ağrımın  iyice artmasına sebep olacağıydı. Onu kırdığımı biliyordum. Belki ağlatmıştım da ancak bunca zaman ona tek bir şey söylemememin ve mesajlarına geri dönmememin sebebi tam anlamıyla bir korkak olmamdı. Korkaklığımın bedelini ödüyorum, onu bir başkasıyla seyrederek.

Minji'nin öpücüğünden sıyrılmam çok hızlı olmuştu. Neden beni bir anda öpme gereği gördüğünü düşünmeden arkama döndüm, birkaç saniye önce Jimin'nin durduğu köşe artık boştu. Mutfakta ona söylediklerimden sonra böyle bir şey görmesi hiç iyi olmamıştı. Hızla eskiden durduğu yere doğru ilerledim daha sonra tuvaletin kapısının önünde bekleyen Wonho'yu gördüm. Birkaç saniye sonra Jimin çıktı, berbat görünüyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Görmüş müydü? Görmemiş olmasını diliyordum içten içe. Yanına gidip söylemek istiyordum, yapacaktım da. Eğer tam adımımı attığımda birden öpüşmeye başlamasalardı. Minji ve benimki gibi hiçbir anlam ifade etmiyor da değildi onların ki, birbirlerine nasıl tutunduklarını görebiliyordum. Zaten sonra daha sıkı tutunabilmek için arkalarındaki odaya girmişlerdi. O lanet baş ağrısı tam o zaman saplanmıştı. 

Koşarak çıktım evden. Sanki ilk defa duygularımdan kaçıyormuşum gibi. Şimdi kendi evimde, duvarın dibine çökmüş ağlarken zamanda geri gitmeyi diliyordum. Balo gecesine dönmek, içimden geldiği gibi onu öpmek belki de bunca vakittir kendime sakladığım şeyleri söylemek... Onu hak etmediğimi biliyorum ve onun benden çok daha iyilerine layık olduğunu da ancak yine de pes etmek istemiyorum. Şu an bambaşka birinin kollarındayken ve ben acımdan burada can çekişirken bile tek düşündüğüm onu geri alabilmek. Her ne kadar hiç kazanamamış olsam da. Yine de battığım boktan çıkabilmek için yardım isteyebilirim ve bana yardım edebilecek kişiyi biliyorum.


Kime; Jennie

Hey,

Yardımına ihtiyacım var.


🥊

çok seviyorum burayı, kimse okumasa da. byee.




Remember me - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin