0.4

478 41 12
                                    


"Her şey yolunda değil mi bebeğim? Alışabildin mi yeni evine?" 

"Elbette anne, endişelenmeyin. Artık kapatmalıyım, hâlâ yerleşmeye çalışıyorum."

"Tamam hayatım. Dikkatli ol, sakın yemek yemeği unutma! Zaten çok kilo verdin." dudaklarımı birbirine bastırdım. "Tamam anne. Görüşürüz." telefonu kapatıp koltuğun üzerine bıraktım. 

Balonun üzerinden üç ay geçmişti. Seul Üniversite'sinin modern dans bölümü için yapılan yetenek sınavını dereceyle geçmiştim. Yurtta kalmak istemediğim için anneannemden kalan bu küçük evde kalma kararı almıştım. Okul kaydı, yerleşmeydi derken fazlasıyla yorgun düşmüştüm. Sınav stresinden bahsetmiyorum bile...

Jungkook'u sorar gibisiniz... Dediği gibi görüşmedik maalesef. Beni aramadı veya mesaj atmadı bunları yapmadığı gibi benim binde bir oluşan cesaretimle attığım mesajlara da geri dönmedi. Mesajlar şu şekildeydi;

Kime; Jeongguk <3

30.08.21 Çarşamba 12.49

Selam Kook, umarım rahatsız etmiyorumdur. 

Eğer müsaitsen haftasonu buluşalım mı?

Yani, tabii eğer sen de istiyorsan... İster misin? 

görüldü

Mesajlarımın devamı ise şu şekildeydi;

Kime; Jeongguk <3

01.09.21 Perşembe 00.00

Sanırım okul işleriyle çok meşgulsün...

Um, şey ben sadece yeni yaşını kutlamak istedim. İyi ki doğdun Jeongguk.

görüldü

02.09.21 Cuma 03.34

Sanırım benimle konuşmak istemiyorsun. Keşke bunu cevap vermeyişinden kendi kendime değil de senin bana söylemenle öğrenseydim. 

Rahatsız ettiğim için üzgünüm. 

Bir daha yazmayacağım.

görüldü

Kilo vermelerim bu olaydan sonra daha da hızlanmıştı. Sınavın stresi yetmiyormuş gibi bir de bu utançla baş etmek zorunda kalmıştım. Tanrı aşkına tek bir mesaj atamaz mıydı? Konuşmak istemiyorum yazması neden bu kadar zor gelmişti? Ben onunla konuşabilmek için çırpınırken... Ama hata tamamen benim. Tek bir günlük olduğunu daha başından kabullenmem gerekiyordu bu yüzden ona kızgın değilim. Yalnızca 'hoşçakal' yerine 'görüşürüz' dediği için kırgınım. Ve bununla da hiçbir yere varamayacağımı biliyorum, sonuçta onu bir daha hiç göremeyeceğim.

Okulun ilk günü için fazlasıyla gergindim aslında ancak beklemediğim şekilde iyi geçmişti. Öğretmenlerim cana yakın ve enerjik insanlardı, sınıfımdaki çoğu kişiyle tanışmıştım. Hatta şu an fazlasıyla kalabalık bir grupla kafede oturuyordum. Sağ tarafımda Jennie, sol tarafımda Chaeyong, tam karşımda kardeşler Seojun ve Sooji, onların yanında isimlerini bilmediğim flörtleri(?).  Okulun ilk gününde flört yapmalarını her ne kadar garip bulsam da hiçbir şey söylememiştim çünkü beni ilgilendiren bir konu değildi.

"Saçlarını boyuyor musun yoksa gerçekten sarışın mısın?" Jennie'nin sorusuyla masada dolanan gözlerim onu buldu. "Boyuyorum."

"Saçının gerçek rengi gibi görünüyor." dedi neşeyle. Gülümsedim. "Tam olarak nerede oturuyorum demiştin?" 

"Samseongdong'da oturuyorum. Sen?" gözleri heyecanla büyüdü. "Bende orada oturuyorum! Bugün beraber gitmek ister misin?"

"Olur." genişçe gülümsediğinde ben de gülmüştüm. Enerjisi iyi hissettiren biriydi Jennie. Chaeyong'la çocukluk arkadaşları olduklarını söylemişti. Beraber kalıyorlarmış hatta. 

"Eline biraz dikkat mi etsen acaba sen?" Seojun'un sinirli sesiyle sohbetimiz yarım kalırken hepimiz ona dönmüştük. Sooji'nin omzuna sarılı koluyla oturan çocuk kaşlarını çattı. "Bana mı diyorsun?" 

Seojun bileğini sertçe kavrayıp kardeşinin omzundan kaldırdığında ona söylediğini yeterince belli etmişti. Bu Sooji'nin kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" bağırışları yüzünden kafedeki herkes bize döndüğünde kendimi küçücük hissettim. "Kardeşime bu kadar çok yılışması hoşuma gitmedi!" kardeşim kelimesini bastırarak telafuz etmişti Seojun, bu Sooji'yi daha da sinirlendirmişe benziyordu. Genç kızın kaşları -daha ne kadar mümkün olabilirdi emin değilim- çatıldı. "Sana kaç defa söylemem gerekiyor şu tavırlarına son ver diye?"

Sooji'nin yanındaki çocuk, "Gidelim mi? Daha fazla canın sıkılsın istemiyorum." diye fısıldadı sakince. Seojun birden ayağa fırladı. "Sen kimi kimden kaçırıyorsun lan!" çocuğun üzerine yürümeye başlayınca kızıl saçlı kız ,flörtü olduğunu düşündüğüm kız, elini kavradı. "Gidelim Seojun." 

Seojun sertçe elini çekti. "Karışma bana!" diye bağırdığında kızıl saçlı kız donup kalmıştı. Tek şaşıran o değildi ben de şok içinde ona bakıyordum. "Yeter Seojun! Kes bağırmayı artık." Chaeyoung'un sert sesi ne kadar sinirlendiğini belli ediyordu. Genç çocuk sandalyesini hışımla itip hızla kafeden çıktı. Tam o an ,herkes gözlerini dikmiş bizim masamıza bakarken, yok olmak istedim. Sooji sessizce hepimizden özür dilediğini söyleyip ayrıldı. Ortada kalan flörtleri ise önce masada sessizce oturan bize bakmış ardından onlar da gitmişlerdi.

"Neydi o öyle ya?" Jennie'nin fısıltısı ne kadar şaşırdığını belli ediyordu. "Hadi kalkalım. Rezil olduk ya." Chaeyoung'un söylenmesiyle hızlıca toparlanıp terk etmiştik kafeyi. Kampüsün dışına doğru yürürken tek düşündüğüm neye bu kadar sinirlendiğiydi. Öyle bağırmasını gerektirecek hiçbir yoktu ki ortada.

"Böyle ağbilik tasladığına bakmayın. Öz kardeş bile değiller." dedi Chaeyoung.

"Nasıl yani?" şoktan şoka sürüleniyorum tanrım...

"Baya işte. Üvey kardeşler. Liseden beri aynı evde büyüyünce çok mu ciddiye aldı bu 'ağbilik' mevzusunu ne yaptıysa." Chaeyoung açıklamasını yaparken gelen otobüse binmiştik.

"Çok saçma." dedi Jennie, ona katıldığımı belli edercesine başımla onayladım. Öz bile olsa böyle bir tepki vermeye hakkı olmadığı hakkında uzunca laflaştık. Otobüsten inip kendi evlerimize dağılmadan önce de yarın okula beraber gitmek üzere sözleşmiştik.


🩰

çok dağınık bölüm atıyorum :/ 





Remember me - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin