1.7

368 39 4
                                    

Öpücüğün üzerinden günler geçmesine rağmen etkisinde hiçbir değişiklik olmamıştı. Hâlâ aklıma geldikçe vücudumu bir titreme esir alıyordu. Jungkook'un sesinin çıkmadığı birkaç gün gayet iyiydim aslında fakat sessizliğini bozduğunda yeni yeni toparladığım dengem tekrardan bozuldu. Çırpınışlarını görmek hoşuma gitmiyor değildi ancak cevap vermek istemiyordum çünkü ona güvenmiyorum.  Zaten bu peşimden koşuşları uzun sürmeyecekti, nitekim tahmin ettiğim gibi de oldu. Tekrardan sessizliğe gömüldü. 

Onun sessizliği ise yapmam gereken bir şeyi hatırlattı bana, Wonho ile hâlâ konuşmamıştım. Aramızdaki 'ilişkiye ön hazırlık' denemelerine son vermek istediğimi söylemem gerekiyordu. Kararımı vermemdeki etken öpücük değildi, en azından büyük bir kısmını kaplayan o değil ama bir şeyleri hızlandırdığı kesin. Wonho'ya ,her ne kadar aramızda bir şey olmasa da, ihanet etmişim gibi hissetmek kalbimi sıkıştırıyordu o yüzden konuşma planımı hemen bugün eyleme geçirmeye karar vermiştim. 

İşte tam olarak bu sebeple kampüsün öbür ucundaki binaya gitmek için uzunca bir süre ring beklemiştim. Spor Bilimleri fakültesinin önünde indiğimde saçma bir şekilde aşırı sakindim, aslında gergin olmam gerekirdi? Binadan içeri girdiğimde birkaç kişi bana dönmüştü, buraya ait olmadığımın farkındalardı. Wonho'yu birkaç kere aramıştım ama telefonlarıma cevap vermemişti. Kasten mi yapmıştı yoksa görmemiş miydi bilmiyorum. Umuyorum ki görmediği için cevap vermemiştir. Eğer bilerek görmezden geldiyse birkaç dakika sonra karşısına dikilecek olmamı pek iyi karşılamayabilirdi.

Bana dönüş yapmadığı için onu koskoca binada nasıl bulacağımı düşünürken Minsun'la karşılamıştım. Wonho'nun sınıfından bir çocuktu aslında pek muhabbetimiz yoktu ama ona Wonho'yu sorduğumda spor salonunda olduğunu söylemişti. Hatta kibarlık edip bana spor salonuna kadar eşlik de etti. Teşekkür edip içeri girdiğimde ise karşıma çıkan görüntü... 

Her ne kadar dudaklarımdan Wonho ismi dökülse de Jungkook'un patlayan kaşından akan kanı gördüğümde mahvolmuştum. Bir de gözlerime öyle kırgın bakmıştı ki paramparça olmuştum. Diyecek bir şeyim yoktu, hiçbir şey söyleyemezdim. Yanında kalmak, ona hastaneye kadar eşlik etmek istemiştim fakat Wonho'yla bir an önce konuşmam ve mantığıma göre Jungkook'un suratına bile bakmamam gerekiyordu. Her ne kadar kalbim tam tersini söylese de, spor salonundan Wonho ile ayrıldım. 

İlk durağımız hastane olmuştu. Hemşire ona pansuman yaparken elimde çantasıyla sessizce bekliyordum. Wonho da sessizliğe bürünmüştü fakat gözleri üzerimden bir an olsun ayrılmıyordu. Nefes almamı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyordu bu hareketi. Sonunda pansuman bittiğinde ve hemşire geçmiş olsun deyip yanımızdan ayrıldığında ikimiz de derin bir nefes verdik. "Gidelim mi yoksa burda mı konuşmak istersin?" kendinden emin ses tonu perdelerle kapatılmış küçük alanda dağıldı. "Sen ne zaman istersen," gözlerim yüzünde dolandıktan sonra devam ettim. "Önce seni evine götürsek iyi olur gibi."

"Jimin..." dudaklarını birbirine bastırdı. Bundan nasıl bir anlam çıkarmam gerektiğinden emin değildim o yüzden sustum sadece. "Şimdi konuşmamız daha iyi olacak. Hastaneden beraber çıkarsak ve sen zaten bildiğim şeyleri bana söylersen çok daha kötü hissedeceğim." sessizce onayladım. Nasıl istiyorsa öyle yapacağım.

"Özür dilerim, Wonho. Seninle bu konuşmayı önceden yapmam gerekirdi biliyorum ancak kendimi toparlamam uzun sürdü. Hâlâ tam olarak toparlamış sayılmasam da ertelemek istemiyorum. Harika birisin. Senden gerçekten hoşlandım ve açıkçası bir geleceğimizin olduğuna inanmak istedim." gözlerim oynadığım parmaklarıma indi. "İnanmıştım da... Hesaba katmadığım şeyler olana kadar. Şimdi yalnızca vaktini boşa harcamışım gibi hissediyorum. Aramızdaki bu şeye devam edemem, en başta sana saygısızlık olur. Affet beni." gözlerim sonunda onu bulduğunda kırgınlığı yüzünden okunuyor olsa bile hafifçe ettiği tebessüm beni parçalara ayırdı.

"Seninle geçirdiğim her bir saniye çok değerliydi Jimin. Bunlar için benden af dileme." derin bir nefes aldım. Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Jungkook'a hak veriyorum. İnsanları kendine aşık etmekte üzerine yok. İkimizin de kaçacak yeri yoktu karşında." işittiğim kelimelerle gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Bana, aşık mı olmuştu? 

"Son bir kez sarılabilir miyim sana?" hafifçe başımla onayladım. Kolları sakince belime dolandığında bende boynuna sarılmıştım. 

"Özür dilerim Wonho."

"Teşekkür ederim Jimin."

*

Tatile gideceğimiz güne kadarki tüm vaktimi evde geçirdim. Üzerimdeki ağırlık hafiften hasta olmaya başlıyormuşum gibi hissettirdiğinden Jennie'ye gelemeyeceğime dair mesaj atmıştım fakat kabul etmemişti. Kararımdan dönmek istemediğimi kesin bir dille söylesem de akşamında evime gelip gerçekten hasta olup olmadığımı kontrol etmiş görünürde bir şey olmadığından ise reddetme şansımı elimden almıştı. Ona bu hastalığın kafamın içinde olduğunu, kalbimin ağrıdığını nasıl anlatabilirdim ki? Başım düşüncelerim yüzünden çatlamak üzereyken tam olarak bu sebeple kendime küçük bir çanta hazırlamıştım. Yarın sabah erkenden okulun önünde buluşacaktık. Chae ,yaklaşık yedi - sekiz kişiydik, bir minibüs ayarlamıştı. 

O kadar keyfim yok ki... Yarın için alarm kurduğumda çıkan 'üç saat yirmi dakika sonraya alarm kuruldu' yazısı bile beni etkilemedi. Zaten yatmamla kalkmam bir olmuştu. Okulun önüne gittiğimde çoğu kişi gelmişti. Jennie elindeki kağıttan gelen insanların yanına işaret koyarken gözlerim Jungkook'a kaydı. Yüzü kendine gelmiş gibiydi. Kaşındaki incecik bant olmasa normal bile gözükebilirdi belki. Gerçi her haliyle muhteşem görünen bir yüze sahip olduğundan 'normal' kelimesini kullanmam doğru mu emin değilim.  Aniden bakışlarımız buluştuğunda gözlerimi kaçırmak için fazlasıyla yorgun hissetmiştim kendimi. Chae arabaya yerleşmemiz gerektiğini söyleyene kadar öylece birbirimize bakmıştık. Bu bakışma bize bir şey katmamıştı. Benim anlatmak istediklerimi anladığını sanmıyorum ve eğer o da bir şeyler anlatmaya çalıştıysa anlamamıştım. Biz birbirimizi anlayamıyoruz, sanırım hiçbir zaman da anlayamayacağız.

Koltuğuma yerleşip kulaklıklarımı takarken tek düşündüğüm şu birkaç günün çabucak geçip gitmesiydi.

🩰

Remember me - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin