0.5

454 42 12
                                    

Chaeyoung'un ısrarıyla bahçedeki çardaklardan birine oturmuştum ama teklifini kabul ettiğime o kadar pişmanım ki... Dün gece yağıp her yeri bembeyaz kaplayan kar havanın ultra soğuk olmasına sebep oluyordu fakat gel de bunu Chaeyoung'a anlat işte.

Dünki olaydan dolayı Seojun kibarca bizden özür dilemişti ve pişmanlığının bir göstergesi olarak sıcak çikolata almıştı. Sıcak çikolatamı yudumlarken bir yandan da Chaeyoung'un heyecanla anlattığı hikayeyi dinlemeye çalışıyordum.

"Neyse bakın ne diyeceğim," demişti Jennie Chaeyoung hikayesini bitirir bitirmez. "Bugün Itaewon meydanında çok güzel bir etkinlik var."

"Ne etkinliği?" sıcak çikolatamın karton bardığıyla avuçlarımı ısıtmaya çalışıyordum bir yandan. "Kar topu savaşı yapılacak. Hemen bakmayın öyle! Çok kalabalık olacak bu da demektir ki çok fazla eğleneceğiz!" heyecanına gülümserken sıcak çikolatamdan bir yudum daha aldım. Chaeyoung'un geleceğini söylerken üvey kardeşler işleri olduğunu öne sürerek gelmeyi reddetmişlerdi. Jennie kocaman açtığı gözleriyle bana döndü. "Bana öyle bakma," dudaklarımı birbirine bastırdım gerginlikle. "Yapacak önemli bir işin mi var?" Chaeyoung'un sorusunu başımı iki yana sallayarak reddettim.

Elbette yoktu. Tek yapacağım eve gitmek, biraz pratik yapmak ve film maratonuna oturmaktı. Hayatımda heyecanlı olan veya daha önemli olan bir şeye sahip değilim. Olabilirdim ancak değilim. "O zaman gel!"

"Peki peki, yeter ki bana öyle bakma!" gülüşü yüzünde iyice büyüdü ve sinsi bir hal aldı. "Yandın Jimin, üzgün bakışlarından etkilendiğini göstermemeliydin." Chaeyoung'un fısıltısıyla ben de gülümsedim. "Her zaman işe yaramazlar Jen. Bilgin olsun diye söylüyorum." biten sıcak çikolatamın bardağını çöpe attım.

"Hadi içeri girelim artık çok üşüdüm."
*
Günün son dersini de geride bıraktığımızda Iteawon'a gitmek için otobüs durağına yürüdük. Otobüs gelmemekte inat ediyor, biz öylece durduğumuz için soğuk tenimize işliyordu. "Taksiye binelim." dedim birden.

"Boş bulabilir miyiz ki?" Jennie ellerini birbirine sürterken mırıldanmıştı. "Ben hallediyorum şimdi. O tarafta oturan arkadaşım var eğer okuldaysa bizi bırakır." Chae hızlıca cebinden telefonunu çıkarıp parmaklarını oynattı. Birkaç dakika sonra telefonunu cebine geri koydu. İkimizde dikkatlice ona bakıyorduk. "Konum attım, bizi almaya geliyor."

"İşi olmadığına emin misin?" diye mırıldandım. Birini zor duruma sokmak en son istediğim şey bile değildi fakat gerçek şu ki gerçekten çok üşüyorum. Normalden daha fazla üşümem yakında hasta olacağım sinyalini veriyor gibi... "Yokmuş hatta yeni çıkmış o da. Bakın geldi işte!" ilerideki siyah arabayı işaret etti. Biraz sonra araba tam önümüzde durup camını aşağı indirdi. Daha önce hiç görmediğim fazlasıyla yapılı kahve saçlı bir çocuktu. Gözlerimiz buluştuğunda titremiştim. Soğuktan mı yoksa bakışlarında gördüğüm parıltı mıydı buna sebep olan bilmiyorum.

"Çok sağol Wonho! Ölecektik soğuktan." derken ön kapıyı açmıştı Chaeyoung. Jennie çoktan oturduğu arka koltuktan bana artık binmem gerektiğini söylediğinde çekinerek oturmuştum yanına. Kapıyı yavaşça kapatıp kemerimi bağladım. Gözlerim istemsizce aynadan ona kaydığında tekrar göz göze gelmemizle dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu çocukta bir şeyler var, hissedebiliyorum. Her ne kadar şu an ne olduğunu kavrayamasam da biliyorum işte.

"Selam," kibar ama bir o kadar da kendinden emin ses tonu beni biraz olsun rahatlatmıştı. Jennie benden önce davranıp selamına karşılık verirken aynadan hâlâ birbirimize bakıyorduk. Jennie'nin kendini tanıtması bitince kaşlarını kaldırdı sanki 'seni bekliyorum konuş artık' der gibi. "Merhaba, Jimin ben de."

"Tanıştığıma memnun oldum Jimin... Ve Jennie." arabayı çalıştırmadan hemen önce söylediği sözlerle başımı yan tarafa çevirmiştim. Yarım saat süren yolculuk boyunca top bana atılmadığı sürece hiç konuşmadım. Suskunluğumu kapatmak için Jennie iki katı daha fazla konuşmak zorunda kalmıştı. Sonunda etkinliğin çok da uzağında olmayan bir yerde arabayı kenara çektiğinde kemerimi çözdüm. "Teşekkürler Wonho! Sana borçlandık. İstersen sen de gel?" Chaeyoung'un sözleri nefesimi tutmama sebep olmuştu. Neden gelsin ki? Gelmesin. Lütfen gelme.

"Maalesef Chae, yapmam gereken işler var. Sonra görüşürüz olur mu?"

"Tabii ki! Görüşürüz."

Kendimi dışarı attığımda arabadayken açtığım montumun fermuarını çektim. Kızların birazcık arkasında kalmıştım ki siyah araba yanımda tekrar durduğunda şaşırmıştım. Cam yavaşça açıldı. "Hey Jimin! Eldivenlerini düşürmüşsün." refleks olarak montumun ceplerine dokunmuştum, ikisi de boştu. Hafifçe eğilip eldivenlerime uzandım. "Teşekkürler." geri çekilmek adına hareketlendiğimde eldiveni biraz daha sıkı kavradı. "Eğer sorun olmazsa yarın kahve içebilir miyiz?"

"Eğer kahveni ben alırsam olabilir." küçük kahkahası beni de gülümsetti. "Olur, Jimin-ah." eldivenlerimi serbest bıraktığında geri çekildim. "O zaman yarın görüşürüz."

"Görüşürüz Jimin-ah." birden göz kırpınca hissettiğim sıcaklıkla dudaklarımı birbirine bastırdım. "Görüşürüz." onun ayrılmasını beklemeden hızlıca ilerledim ancak ne kadar bakınsam da kızları bulamamıştım. Herkes çılgınlar gibi birbirine kar topu atarken kızları bulmak gittikçe zorlaşıyordu.

Yüzüme denk gelecek kar topundan kaçmak için hareketlendiğimde ayağım birden kaydı. Yere düşmeyi beklerken belimden kavrayan bedenle rahat bir nefes almıştım. İnsanların basmaktan su haline getirdiği kara düşseydim soğuktan ölürdüm çünkü. Kapattığım gözlerimi açtığımda daha yeni rahatlayan bedenim tekrardan kaskatı kesildi. Önce halüsinasyon gördüğümü düşündüm fakat aynı benim gibi şaşkın bakan gözlerle anlamıştım, gerçekti.

"Jimin??"

🩰

:DD
Görüşürüz

Remember me - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin